20. yüzyılın en başarılı ve en önemli yazarlarından birisi olan Haruki Murakami, kitaplarını okuyan herkeste derin bir yer bırakıyor… Satır aralarında insanı vuran mesajlar veren, okuyucunun kitaplarında yer alan tüm karakterlerle kendisini özdeşleştirmesini sağlayan Murakami, bu zamana kadar yazdığı her romanla ses getirmeyi başardı. Kendisini okumaya başladığımdan beri ben de onun dünyasında yaşamaya alıştım. Karakterlerinde kendimden bir şeyler buldum, romanlarda yer alan mekanları gezdim. Tüm tasvirleri sanki bir film izliyormuşçasına gözümün önüne getirdim.
Murakami’nin sevdiğim yönlerinden birisi kelimeleri müzikle harmanlaması. Romanları okurken hep arka planda sevdiğimiz bir müzik çalışıyormuş hissi oluşturur.
Japonya’nın eski başkenti Kyoto’da 1949 yılında doğan Haruki Murakami, yazmış olduğu muhteşem eserlerle, dünyanın birçok ülkesinde en çok okunan yazarlardan birisi. Edebi yönünün yanı sıra, bana göre oldukça güzel bir müzik zevki olan Murakami, kitaplarını da seçtiği şarkılarla harmanlıyor. Lisans eğitiminin ardından ufak bir Jazz barı eşiyle beraber açan ve yaklaşık olarak 7 sene işleten Murakami’nin müziğe olan tutkusu, her eserinde derin ve net bir biçimde hissediliyor. “Uçak, pistte durdu, sigara içme yasağını belirtir ışıklar söndü ve tavandaki hoparlörlerden tatlı bir müzik yayılmaya başladı: Beatles topluluğundan, sıradan bir orkestranın pek baygın biçimde yorumladığı, “Norwegian Wood” ezgisiydi bu. Bu şarkı, her zaman olduğu gibi, yine beni çok duygulandırdı. Hatta bu kez beni daha da derinden altüst ettiğini söylemeliyim” sözleriyle başlayan Norwegian Wood, yani İmkansızın Şarkısı, benim okuduğum ilk Murakami romanıydı. The Beatles’ın benim de çok sevdiğim bu şarkısıyla başlayan, hatta bu şarkıyla son bulan eser, yazarın içimize en çok dokunan kelimelerini ve müzik seçimlerini içeriyordu.
Haruki Murakami’yi okumaya başladığım zaman, eserlerinin her sayfasında müziğe olan tutkusunu net bir şekilde hissedebiliyorum. Ve seçtiği şarkıların hemen hemen hepsi; anlatılan meselelerle uyumlu oluyor. Murakami’nin müziğe bu kadar takıntılı olmasının en önemli nedenlerinden birisi de bilgi birikimi. Oldukça geniş bir kişisel müzik arşivine sahip olan yazar; bu arşivini okurlarıyla da paylaşıyor. Bunun için http://www.harukimurakami.com/ sitesini ziyaret etmeniz yeter.
Ben de sizler için bu yazımda Haruki Murakami ve müzik aşkını; birkaç örnek vererek aktaracağım.
Sahilde Kafka
Frank Churchill & Larry Moery- Heigh-Ho
John Coltrane- My Favorite Things
The Beatles- Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band
Cream- Crossroads
Bob Dylan- Blonde on Blonde
Prince- Little Red Corvette
Radiohead- Kid A
İmkansızın Şarkısı
The Beatles- Norwegian Wood
The Beatles- Sgt. Pepper’s Lovely Heart Club Band
Bill Evans- Waltz for Debbie
The Beatles- Michelle
Creedence Clearwater Revival- Proud Mary
The Beatles- And I Love Her
Kyu Sakamoto- Sukiyaki Song
Zemberekkuşu’nun Güncesi
The Percy Faith Orchestra- Tara’s Theme
Schumann- Bird as Prophet
Tchaikovsky- Serenade for Strings
Rossini- The Theiving Magpie
Sputnik Sevgilim
Chopin- Scheroz
Beethoven- Sonata no. 32
Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
Nat King Cole- South of the Border
Franz Schubert- Winterreise
Duke Ellington- Star-Crossed Lovers
Duke Ellington- Embraceable You
Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
Marvin Gaye- I Heard It Through The Grapevine
Bob Dylan- Like A Rolling Stone
Ray Charles- Georgia On My Mind