350 Türkiye’nin çağrısı ile “İklim İçin Ses Ver” kampanyası devam ediyor. Bu zamana kadar kampanyalar sayesinde binlerce insan bir araya geldi, iklim krizine karşı kentlerimiz için, gezegenimiz için mücadelenin sesini yükseltti! Kampanyanın ilk duyurulmasından itibaren “İklim hareketinin sesi yerelden yükselir” sloganı kullanıldı.
Yerelde atılan bu adımlar sokaktaki ve mahalledeki her bireyin belli bir farkındalığa ulaşmasını sağlayacaktır. “İklim İçin Ses Ver” etkinliği iklim krizine karşı mücadele için önemli bir basamağı oluşturuyor. İklim hareketinin sesi yerelden yükseliyor ve o sesi yükseltmek için kendi topluluklarımızda harekete geçmemiz gerekiyor! Yerel yönetimlerimize iklim dostu kentleri inşa etmeleri için zorlamalı, iyi örnekleri çoğaltmalıyız. Diğer yandan karar alıcıları havayı, suyu, toprağı kirletmeyecek, yaşamı ve toplulukları zehirlemeyecek enerji çözümlerine yöneltmemiz yaşam için, geleceğimiz için, gezegenimiz için önemli.
350 TÜRKİYE KİMDİR?
350 Türkiye, iklim adaleti çerçevesinde, başta kömür olmak üzere bütün fosil yakıtlardan kurtulmak için yerel hareketlerle iş birliği içinde çalışıyor. 350 Türkiye, halk sağlığını, doğayı, iklimi tehdit eden; ucuz iş gücüne dayalı ülkemizin fosil yakıtlara dayalı enerji politikasının bir an önce değişmesi gerektiğine inanıyor ve adil geçiş yoluyla fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmesi yönünde çalışmalar yürütüyor. Peki 350 sayısı neyi temsil ediyor? 350 sayısı yaşanabilir bir gezegen için önemli bir eşiği temsil ediyor. Bilim insanları ve iklim uzmanları atmosferdeki karbondioksit miktarının güvenli üst sınırının milyonda 350 parçacık (ppm) olması gerektiğinde hem fikir. Şu anda ise 410 ppm seviyesindeyiz.
KRİZ NELERE SEBEP OLABİLİR?
Günümüzde kentler bir metabolizma halinde. Enerjiyi alıyor, işliyor, tüketiyor ve atık olarak kusuyor. Enerjiyi; kültür inşasından iş imkanına eğitimden eğlenceye farklı alanlarda kullanıyor. Ama kentler şu anda mağdur durumda. Özellikle son 30 yıldaki plansız kentleşme, doğal alanların yok edilmesi, ormansızlaşma, fosil yakıtlara bağımlılık kentleri giderek kırılgan hale getiriyor. Küresel ölçekte bir çok kentin altyapısı karşılaşılan aşırılıklara hazırlıklı değil. Dünyanın en büyük şehirleri kıyı şeritlerinde bulunuyor ve kıyılar dünya nüfusunun onda birine ev sahipliği yapıyor. Yükselen sular bugün ada ülkelerini tehdit ediyor. Gelecekte ise mega kentleri tehdit edecek. Sadece suların yükselmesinden dolayı İstanbul ve İzmir’de, 2030 yılında yılda 330 milyon dolarlık hasar, 2100’de ise yılda 15 milyon dolarlık hasar ortaya çıkabilir. Birçok kenti etkisi altına alan sıcak hava dalgaları özellikle kentlerdeki ısı adası etkisiyle daha fazla hissediliyor ve iklim krizi sıcak hava dalgalarının oluşma ihtimalini 2 kat arttırıyor. Böyle devam ederse sıcak hava dalgası nedeni ile 2040 yılına geldiğimizde İngiltere’de yılda 7 bin kişinin hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Eğer iklim krizi kontrol altına alınmazsa iklim değişikliğine bağlı afetlerle bir çok kent yaşanmaz hale gelecek. Artan sağlık masrafları, kentlerdeki kültürel ve tarihsel yitim, sosyal ilişkilerin parçalanması gibi bir dizi etki de kentlerde yaşanacak.
YEREL YÖNETİMLER NE YAPABİLİR?