İzmirde siyaset yarışı son 1 haftadır oldukça heyecanlı bir hale geldi. Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir'den önseçime gireceğini açıklayarak, İzmir gündeminde büyük bir tartışmaya yol açtı. Kılıçdaroğlu'nun bu seçiminin nedenleri ve bunun İzmir siyasetine getirecekleri konusu parti içinde birçok farklı görüşün doğmasına neden oldu.
Kılıçdaroğlu'nun İzmirde önseçime girme tercihinin en temel sebebi, kontenjan isteyen aday adaylarına misilleme yapma isteği şeklinde yorumlandı. Bana kalırsa bu tercih ile Kılıçdaroğlu hem parti içi demokrasi mekanizmasını işler hale getirmeyi hedefledi, hem de kontenjan isteyen ve
İzmirde ağır top olarak nitelendirebileceğimiz adaylara Genel Başkan bile önseçime giriyor, ne kontenjanı? mesajı vermiş oldu. Fakat verilen bu mesaja rağmen, kontenjanın kalkmaması hatta 2. Bölgeden kontenjan sayısının düşürülmemesi, parti içi demokrasinin tam anlamıyla işlemesine engel oluyor ve de tepki topluyor. 2. Bölgeden önseçime girecek olan ve bir süredir çalışmalarına devam eden adaylar şanslarının Kılıçdaroğlunun gelmesi ile iyice düştüğünü ve bu yüzden kontenjan sayısının düşürülmesi gerektiğini ifade ediyor. Kılıçdaroğlu ise bu detayı gözden kaçırarak bir nevi kendisini de tehlikeye sokuyor.
Kılıçdaroğlunun bu tercihinin ikinci sebebi ise, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlunun alenen yaptığı İzmirden önseçime girin teklifi oldu. Kılıçdaroğlu bu çağrıyı kabul ederek, Kocaoğlunun misillemesine misilleme ile karşılık verdi ve akıllıca bir hamle yapmış oldu. Ayrıca bu tercihin İzmirde, Kılıçdaroğlu ile hesaplaşmak isteyen partililer için de iyi bir fırsat olduğu ifade ediliyor. Partinin muhafazakârlaştığını düşünen ve bu yönde tepkilerini ortaya koyan CHPliler, önseçimde Kılıçdaroğluna oy vermeyerek bir nevi Genel Başkan ile hesaplaşmış olacaklar. Bu yönden baktığımız zaman Kılıçdaroğlunun bu seçimi oldukça cesur bir seçim olarak da nitelendirilebilir.
Güçlü rakipler
Kulislerde konuşulan bir diğer sebep ise, HDPnin İzmirden çok iddialı adaylarla seçime girecek olması söylentisi. HDPnin bu stratejisi, CHPnin İzmirdeki oylarını düşürebilecek bir hamleydi ve Kılıçdaroğlu bu hamleyi görerek, akıllıca bir seçim stratejisi belirledi. İzmirde Kürt ve Alevilerin oy oranı güçlü bir faktör ve HDPnin Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder gibi isimlerle İzmirden seçime girmesi ihtimali CHP için büyük bir tehlike oluşturabilir. Kılıçdaroğlu eğer bu sebeple önseçime İzmirden girme kararı aldıysa ufak bir hata yapmış çünkü ben olsaydım 2. Bölgeden değil de 1. Bölgeden aday olurdum çünkü ulaşmak istediği kitle genel olarak 1. Bölgede ikamet ediyor.
Son olarak Kılıçdaroğluna Genel Başkan neden Tunceliden aday olmuyor? yönünde gelen tepkiler ise şu şekilde bertaraf edilebilir. CHP zaten geçtiğimiz genel seçimlerde Tunceliden %56.2 gibi bir oy oranı çıkarmıştı ve bu oy oranın üstüne çıkma amacı biraz hayalci bir davranış olurdu. Fakat İzmirde durum böyle değil, İzmirde CHPye tepkili olan birçok partili var ve Kılıçdaroğlu buradan aday olarak bu partililerin gönlünü alabilir ve İzmirdeki oy oranını yükseltebilir. Nitekim geçtiğimiz genel seçimlerde İzmirden %43.8 oy oranı alan CHP, önümüzdeki genel seçimlerde bu oranı yükseltebilecek bir seçmen potansiyeline sahip. Bu da Kılıçdaroğlunun İzmirden aday olmasının doğru bir seçim olduğunu gösteriyor.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlunun bu seçimi diğer partilerin de aday gösterme süreçlerini etkileyecek. İzmirde yükselişe geçmeye çalışan AK Parti, Kılıçdaroğluna karşı güçlü bir rakip çıkarmak için kollarını sıvayacak ve adaylarını tekrar gözden geçirmek durumunda kalacak.
CHPnin en başındaki ismin bile önseçime girdiği bir ortamda, partinin aldığı kararlar tekrar gözden geçirilecek gibi duruyor. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun sebebi ne olursa olsun bu tercihi yapması, İzmirde sıkıcı ve içe dönük geçen seçimlere heyecan katacak ve 7 Haziranda kıyasıya bir mücadele izleyeceğiz.