Şiddete dur de!
14 Mayıs 2015 tarihinde Ege Üniversitesinde yaşanan köpek katliamının duruşması geçtiğimiz gün başladı. Ege Üniversitesi kampüsü Diş Hekimliği Fakültesinin önünde iki köpek öğrenciler tarafından ölmek üzereyken bulunmuş ve durum İzmir Büyükşehir Belediyesi Veterinerlik Hizmetlerine bildirilmişti. İhbar üzerine köpeklerin zehirlendiği belirtilmiş ve güvenlik kayıtları izlenerek, Elektrik-Elektronik Mühendisliği fakültesinde mühendis L.S.nin kampüsün çeşitli noktalarına zehirli kıyma bıraktığı tespit edilmişti.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığım hayvan hakları ve özgürlüğü savunucuları, duruşmanın ardından bir basın açıklaması gerçekleştirdiklerini belirtti. Duruşma sonrası açıklama yapan hayvan hakları savunucuları, hayvanların kabahatler kanunu çerçevesinde mala verilen zarar kapsamında ele alınmasını eleştirdi. Hayvan hakları savunucuları, hayvanların sahipli statüsünde birisinin eşyası olması durumunda değerlendirilerek değil; hayvanların birer canlı olarak hukuk sistemine dahil edilmesinin gerekliliğini belirtti. Hayvanların sahipli ve sahipsiz ayrımına tabi tutularak mala verilen zarardan işlem gördüğü sistem içerisinde, Ege Üniversitesinde yaşanan hayvan katliamı davasında da aynı hukuksal süreç işlemiş; sadece sahipli olduğu kanıtlanan hayvanlar mala zarardan davaya dahil edilmiştir. Dahası, sanığın avukatının hukuksal çerçevedeki sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımından hayvanların aleyhine yararlandığı; sanığı adeta aklarcasına sanığa kaymakamlık tarafından kesilen idari para cezasına da itiraz ettiği gözlenmiştir. Ege Üniversitesindeki köpek katliamı sanığının yargılandığı bu davanın, hayvanlara zarar vermek isteyenler için caydırıcı nitelikte olması ve hayvan hakları konusunda örnek bir karar ile sonuçlanması ümit edilen davanın bir sonraki duruşması, 28 Nisan 2016 günü saat 14.00de İzmir Bayraklı Adliyesi Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek.
YASA DEĞİŞMELİ!
Benim de daha önce defalarca belirttiğim gibi, 2004 yılında yürürlüğe sokulan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, sırf böyle katliamlar olmasın diye değiştirilmeli. Bu kanunun yürürlükte olduğu 12 yılda, toplumda hayvanlara karşı uygulanan şiddet olayları nedeniyle kamu vicdanını rahatlatacak, caydırıcı olabilecek cezalar verilmedi. Yasanın birçok eksiği mevcut ve hazırlanırken bu konuda bilimsel çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinden özellikle sokak hayvanları ve hayvanlara uygulanan kötü muamele ile ilgili çözüm önerileri alınmadığı gibi yeterince araştırma yapılmadığı da gün gibi ortadadır.
Peki bu kanun neden değiştirilmeli?
-Öncelikle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, bir an önce kabahatler kanunu olmaktan çıkarılıp, ceza kanunu kapsamında ele alınmalıdır. Çünkü kabahatler yasasının idari para cezasından başka yaptırımı yoktur. Hayvanlara karşı yapılan haksız eylemler, kabahat olarak görülmemeli, suç olarak kabul edilip ona uygun şekilde cezalandırılmalı, haksız ve hukuka aykırı bu fiil, kişinin sabıka kaydına işlenmelidir.
-Mevcut Hayvanları Koruma Yasasında; sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı yapılmıştır. Bu husus, yasanın en büyük zaafı hatta ayıbıdır. Yasa, hayvanlara mal olarak bakmaktadır. Sahipli hayvan, kötü muameleye, işkenceye tabi olursa, mala zarar gelmesi nedeniyle Türk ceza kanunu kapsamında md151/2 madde kapsamına yargılanmakta, o da zaten adli para cezasına çevrilmektedir. Kaldı ki bu madde dahi, hayvanın mal olarak sahibinin zarar görmüş olmasından dolayı kaynaklanmakta, hayvanın can olmasından, işkenceye tabi olmasından dolayı kaynaklanmamaktadır.
5199 sayılı Kanunun hazırlanma sebebi, hayvanları korumak olmaktan çıkmış, hayvanlara yönelik şiddet ise gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Ege Üniversitesinde yaşanan son katliamda buna en büyük örnektir. Kimseye zararı olmayan, masum hayvanlar, sırf birileri sevmiyor diye KEYFİ bir şekilde öldürülmüştür! Hayvanlara yönelik şiddete dur diyebilmek için, bu davadan emsal bir karar çıkmasını umuyor, 5199 sayılı kanunun da bir an önce değiştirilmesi gerektiğini üstüne basa basa belirtiyoruz!
Vicdanlı kalın
Günün Haberi
Aspartam Nedir? Zararlı mıdır?
Avrupa Birliğinde E951 kodlu gıda katkı maddesi olarak belirlenmiş, suni tatlandırıcıdır. Kimyasal formülü aspartil-fenilalanin-1-metil ester olan tatlandırıcı, çay şekerinden yaklaşık 200 kat daha tatlıdır.
HANGİ GIDALARDA BULUNUR?
Aspartam şeker, meşrubatlar, meyveli içecekler, sakızlar, meyveli yoğurtlar, dondurulmuş tatlılar, sofralık tatlandırıcılar, ilaçlar, çocuk şurupları ve antibiyotikler, düşük kalorili gıdalar, sporcu içecekleri, çikolatalar, nane şekerleri, dondurmalar, kahvaltılık gevrekler ve konserve meyveler gibi birçok gıdada bulunur.
SAĞLIĞA ZARARLARI NEDİR?
Aspartamın İnsan sağlığına etkisi hakkında birçok iddia söz konusudur. İçlerinde en fazla yankı uyandıran İngiliz milletvekilinin ortaya attığı iddiadır. Bu iddiaya göre Aspartam çok zehirlidir ve yasaklanmalıdır. Daha sonrasında bu iddia diğer bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Dr. Mercolaya göre Aspartam içeriğindeki metanol formik asite dönüştürülemiyor ve bu da insan DNAsı için zararlıdır. Ve sonuç olarak kanser, beyin tümörü, duygusal bozukluk (depresyon), diyabet, epilepsi, unutkanlık ve üreme organlarıyla ilgili problemler ortaya çıkmaktadır. (gidabilinci.com)
Haftanın Etkinliği
Yakın Kitabevinin katkılarıyla yazar Ahmet Ümit 6 Şubat Cumartesi saat 14.00da İzmirli kitap severlerle buluşacak. Elveda Güzel Vatanım adlı kitabını imzalayacak olan Ahmet Ümit, Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesindeki Yakın Kitabevine konuk olacak.
Ne Nedir?
İç Gözlem (İçe Bakış): Bir uyarıcının etkisiyle bireyin yaşadığı duyguları kendi ağzından anlatmasıdır.
Tarihte Bugün
1902- Pariste 1. Jön Türk Kongresi yapıldı.
1947- Isparta Senirkentte jandarmanın bazı vatandaşlara işkence yaptığı ortaya çıktı.
1948- Ankarada valilik ve belediye başkanlığının ayrılmasına ilişkin kanun kabul edildi.
1997- Güneş Gazetesi yayın hayatına başladı.
Günün atasözü
Hak deyince akan sular durur: Bir anlaşmazlığın çözümünde adalet ve tarafsızlık yolu tutuldu mu, artık kimsenin söyleyecek sözü kalmaz, bir itirazı olamaz.