Kurban Resmi

NEŞE'DEN HABER VAR


  • Oluşturulma Tarihi : 05.02.2016 09:31
  • Güncelleme Tarihi :
NEŞE'DEN HABER VAR yazının resmi

Mülteciliğin bilinmeyen yüzü: İklim mültecileri

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri var olan göç olgusu günümüzde de şiddetlenerek devam etmekte, tüm dünyanın üzerinde durması gereken en önemli sorunlardan biri olarak dikkat çekmektedir.

Göç, insanın doğal yaşama alanından istekli ya da isteksiz olarak zorlayıcı sebeplerle kopması sonucu ortaya çıkan bir olgudur. Kitlesel göçler sebebiyle daha çok dillendirilmeye başlanan ve son yıllarda yaşanan en büyük insanlık dramlarından biri olarak görülen mültecilik kavramı, sadece savaş ya da ekonomik sebeplerle ülkelerini terk eden kişilerden oluşmamaktadır.

Mülteciliğin pek bilinmeyen bir yüzü daha var: İklim mülteciliği…

İklim mültecisi terimi, iklim değişikliğinin meydana getirdiği sel, kuraklık ya da denizlerin yükselmesi gibi afetler yüzünden evlerini terk etmek zorunda kalan kişiler için kullanılıyor. Bu kavram 80’li yılların başında, çevre sorunlarına yönelik ilginin artmasıyla ortaya çıkmış ve bu sorunlara mücadele eden insanları merkez olarak almıştır. Günümüzde ise küresel ısınma tartışmalarının artmasıyla birlikte, iklim mülteciliği kavramı daha sık konuşulmaya başladı. Yapılan araştırmalara göre iklimsel göçe neden olacak başlıca etkenler ise şu şekilde listeleniyor:

-Buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesi artacak ve kıyı bölgeleri su baskını, erozyon gibi felaketlerle karşı karşıya kalacak.

-Artan sıcaklıklar insan sağlığını olumsuz bir şekilde etkileyecek, sıtma gibi salgın hastalıklar çoğalacak.

-Su kaynakları azalacak

-Yağışlar şiddetini arttıracak, kasırga ve sel gibi afetlerden ötürü ölümler artacak.

-Tarım ürünleri kuraklık nedeniyle azalacak, insanlar açlıkla mücadele edecek ve kıtlık baş gösterecek.

HUKUKİ DÜZENLEME TALEP EDİLİYOR

İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD)’ın hazırladığı bir rapora göre, 2050 yılına kadar 1 milyar insan küresel ısınmaya bağlı olarak topraklarından kopacak. Küresel ısınmanın tetiklediği iklimsel göç hareketleri nedeniyle de ‘iklim mültecileri’ kavramının tekrar gözden geçirilmesi ve bu konuda hukuki düzenlemeler yapılması gerektiği söylenmektedir.

İklim mülteciliği kavramı terminolojiye girdi fakat henüz bu konu hakkında maalesef hukuki düzenlemeler yok. Hukuki düzenlemeler olmadığı gibi ortada bu sorunun nasıl çözüleceğine dair fikir de yok.  Oxford Üniversitesi Mülteci Çalışmaları Merkezi Direktörü Roger Zetter, Forced Migration Review’de bu konuyla alakalı, “Çatışma, zulüm, doğal afetler ve imar projeleri nedeniyle zorla yerinden edilmiş insanların haklarını korumaya yönelik sağlam temellere sahip uluslararası, bölgesel ve ulusal hukuki enstrümanlar, anlaşmalar ve normlar mevcut. Dolayısıyla, iklim kaynaklı çevresel değişim sebebiyle göçmek zorunda kalan insanları korumak için benzer bir çerçevenin olmaması şaşırtıcı” ifadelerini kullanmıştı.

İHAD, küresel ısınmanın yol açacağı doğal afetlere ve iklim mültecilerinin yaklaşan büyük göç dalgasına karşın şu tavsiyelerde bulunuyor:

-Kyoto Protokolü tüm ülkeler tarafından bir an önce onaylanmalı ve Kyoto süreci hızlandırılmalıdır.

-Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), küresel ısınmanın dünya yüzeyindeki etkileri ile doğru orantılı olarak İklim Mültecileri için acil bir eylem planı hazırlayarak harekete geçmelidir.

-Uluslararası hukukta “İklim Mülteciliği” hukuki bir terim olarak içerdiği unsurlar ile birlikte çerçevelendirilip tanımlanmalıdır.

-AB ülkeleri mülteci, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili uygulama prosedürünü iklim mültecilerini de içine alacak şekilde temel insan hakları standartlarına uygun hale getirmelidir.

-İklim mültecilerinin diğer mülteci ve sığınmacılar gibi temel insani ihtiyaçları sağlanmalı, BM tarafından olası afet bölgelerinden gelecek İklim Mültecileri için güvenli ve kalıcı kamplar, barınma merkezleri inşa edilmelidir.

-Geri dönüşleri mümkün olmayan iklim mültecilerinin gelecekte nerede ve nasıl bir yaşam süreceklerine dair BM tarafından biran önce adil ve sürdürülebilir kararlar alınmalıdır.

İklim kaynaklı nedenlerle yerlerinden olmuş insanların nerelere gidebileceği, neler yapabileceği, hakları ve hukukları bir an önce düzenlenmeli, yaklaşan bu büyük göç dalgası öncesinde gerekli tüm önlemler alınarak bu insanlar, Suriyeli göçmenlere yapıldığı gibi mağdur edilmemelidir!

Günün Eğitim Haberi

Hayalet Mektebi Sinema Sanat Derneği’nin, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortak yaptığı “ücretsiz sinema eğitimi” projesi için başvurular başladı. Mustafa Akkad Genç Sinema Okulu adı altında düzenlenecek kurslar için 14-24 yaş arasında olmanız gerekiyor. 1-18 Şubat arasında yapılacak başvurular için www.gencsinemacilar.com.

Günün Etkinliği

İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlumder) İzmir Şubesi, gerçekleştirdiği film günlerinde bu hafta Hannah Arendt filmini gösterime sunacak. Film yarın saat 17.00’da gösterilecek.

FİLMİN KONUSU

1961 yılında Eichmann davasına getirdiği yaklaşımla ünlenen Hannah Arendt, 20. yüzyılın en önemli politika filozofları arasında kabul edilir. İktidar, devlet, insan, özgürlük vb. kavramlar üzerine yaptığı açıklamalar ile çok konuşulan; özellikle Yahudi Sorunu ve Antisemitizm ile ilgili görüşleri sebebiyle de tepki toplayan Arendt, önemli kadın figürleri beyazperdeye taşıyan Margarethe Von Trotta’ın son filmiyle izleyiciyle buluşuyor.

Günün Atasözü

Haklı söz haksızı Bağdat’tan çevirir: Doğru, inandırıcı söz, yanlış işte çok ileriye gitmiş olanı bile geri çevirerek, doğru yola döndürecek güç ve özelliktedir.

Günün Haberi

Buğday çeşitliliği alarm veriyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) buğdayda biyoçeşitliliğe dair bir rapor yayınladı. Geleneksel buğday çeşitlerinin giderek azaldığını ortaya koyan raporda özellikle Türkiye’nin kırmızı alarm verdiği belirtiliyor.

ÇEŞİTLER PAZARA ULAŞMIYOR

Modern buğday çeşitleri üreticilere yüksek verim, hastalıklara dayanım ve pazara ulaşmada kolaylık sağlıyor. Ancak modern çeşitlerin yaygınlaşması bir yandan geleneksel buğday çeşitlerinin de azalmasını riskini beraberinde getiriyor. Ekilmeye devam eden yerel çeşitler ise genellikle pazara ulaşmadan bizzat üretici aileler tarafından tüketiliyor.

TABLO ENDİŞE VERİCİ

Türkiye için “Geçmişten bu yana buğdayda çeşitliliğin merkezlerinden biri olan ülke” tanımı yapılan FAO raporundaki güncel veriler endişe verici: Buna göre toplam buğday arazileri arasında geleneksel tohumlara ayrılan alan yüzde 1’in altına düşmüş durumda. Raporda şu ifadeler yer alıyor: “Arazi araştırmalarına göre son 75 yılda Balıkesir ilinde yerel buğday çeşitlerinin sayısı 37’den 7’ye indi.”

ÜRETENLER DESTEKLENMELİ

Raporda Avrupa ve Orta Asya coğrafyasının temel tahıl ürünü olan buğdayın üreticilerin ekmeye devam ettiği yerel buğday çeşitlerinin bir listesi yer alıyor. “Henüz çok az sayıda üretici yerel çeşitlerin hayati öneminin farkında” diyen FAO Bitkisel Üretim ve Koruma Uzmanı Hafiz Muminjanov, “Bu çalışmanın tarımda karar vericiler üzerinde etkili olmasını diliyoruz. Böylece yerel çeşitleri eken üreticilerin desteklenmesi ve tüketicilerin de bu konuda bilinçlenmesi sağlanabilir” şeklinde konuşuyor. (tarlasera)

Tarihte Bugün

1924- Nezihe Muhittin’in başkanlığında Türk Kadınlar Birliği kuruldu.

1932- İlk Türkçe hutbe Süleymaniye Camii’nde okundu.

1952- İstanbul Ticaret Odası’ndan ayrılan 750 kişi İstanbul Sanayi Odası’nı kurdu.

1973- Güney Afrika’da 20 bin siyah işçi greve başladı.

Günün Fotoğrafı

“Mekan” Aytül Akbaş, Kocaeli

 

NEŞE'DEN HABER VAR
Neşe Yavuz
Yazarımız Kim ?

Neşe Yavuz