İzmire ne oldu?
İzmirde özellikle son senelerde yaşadığımız problemler, hepimizi çileden çıkarmaya devam ediyor. Önceki gün otobüste karşılaştığımı bir kadının ifadelerini sizlere aktararak başlayacağım bugünkü köşemi yazmaya. Ama ilk olarak Alsancak tarafında Buca yönüne gidecek olan 70 numaralı otobüsü beklememizden bahsedeyim. Otobüsü nereden bakarsanız yarım saat bekledik fakat gelmedi. Ama 63, 802, 581 gibi otobüsler ne hikmetse arka arkaya sürekli olarak geçmeye devam etti. Özellikle de 581, 30 saniyelik arayla arka arkaya geçince artık illallah demeye başladık. Üstelik otobüsler boş geçiyordu! Yolcusu fazla ondan bu kadar sık geçiyor herhalde diyemiyorum bile ESHOTun bu iş bilmezliği gerçekten herkesin evine ya da işine geç kalmasına neden oluyor.
Daha sonra biz de beklemekten sıkıldık ve Çankaya tarafına yürümeye başladık. oradan geçen herhangi bir otobüse binerek Bucaya gidelim dedik. Neyse ki fazla beklemeden 465 geldi ama tahmin edebileceğiniz gibi otobüs ağzına kadar dolu ve havasızdı. İşte bu otobüste bir yolcu kadın İzmirin tüm problemlerini birkaç cümlede anlattı, adeta isyan ediyordu. ESHOTun çalışma sistemindeki problemlerden bahsederek başlayan kadın, Otobüsler kalabalık, zamanında gelmiyor. Gelen otobüsler de maalesef ağzına kadar dolu oluyor. Nefes bile alamıyoruz. Bir de Bucanın halini görmeniz gerekiyor. Sokaklarımız leş gibi, kimsenin temizlediği yok. Çöpler ağzına kadar dolu. Sokaklarda koku oluyor. Hayvanlar aç, susuz ne yaptıklarını bilmiyorlar. Onlara da yazık kimse beslemiyor, kimse bakmıyor. Geçtiğimiz gün Manisanın Akhisar İlçesine gittim. Orası o kadar güzel ki Sokaklar tertemiz, mis gibi kokuyor. Bir İzmire bakıyorum bir oraya, vallahi kaçasım geliyor bazen bu şehirden. Koskoca İzmirin düştüğü duruma bakar mısınız? Trafikten söz etmiyorum bile. Araçların yol kenarına park etmesini geçtim, artık iki şerit halinde yol kenarına araç park ediliyor. Bu ne rezilliktir? İnsanları hiç mi uyarmıyorsunuz? Hiç mi ceza yazmıyorsunuz? Kaçıp gitmek istiyorum bu şehirden ifadelerini kullandı.
BU DURUM DÜZELECEK Mİ?
Sizlere verdiğim bu yakınma ne ilk ne de son olacak. İzmirin bu durumu günden güne daha kötü bir hale gidiyor. Belediyeler çalışmıyor, insanlar sokaklarda çöp kokuları eşliğinde yürüyor. Bunun yanı sıra caddeler trafikten geçilemeyecek durumda. Üstüne üstlük yaz mevsimi olmasına rağmen bu trafik çilesi sürüyor. Havaların soğuk ve yağmurlu olduğunu düşünsenize bir de?
Peki kaldırımların korkunçluğuna ne demeli? Kolu bacağı sağlam olan vatandaşlar bile bu kaldırımlarda yürürken düşme tehlikesi geçiriyorsa bir de engelli vatandaşlarımızı düşünsenize Ya da engellilere uygun olan yetersiz otobüs sayısı, rampalar ve kılavuz çizgileri? Maalesef İzmirin sadece merkezi yerlerine önem veriliyor. Kıyı şeridinde bulunan kısımlara özen gösteriliyor. Buna en iyi örneklerden birisi de İzmir Büyükşehir Belediyesinin şehrimize Bisiklet Kenti unvanını takması. Sizce bu unvan komik değil mi? Ben kendi ilçemden işime bisikletle gidemiyorsam burası nasıl bisiklet şehri? Sadece kıyı şeridine yapılan bisiklet yolları onlar da yetersiz- ile nasıl bisiklet kenti olabiliyorsunuz?
REKLAMA PARA VAR!
Belediye şimdilerde bir de reklam kampanyası başlatmış. Hem İzmirin hem de diğer birkaç şehrin billboardlarında bu afişlere rastlamak mümkün. Üstelik televizyonda da dönüyor bu reklam: İşte Bu Yüzden İzmir
Birkaç ünlü yüzün İzmir hakkındaki güzel sözleri derlenerek bir reklam kampanyası başlatılmış. Merak ediyorum, bu reklamlardan etkilenerek İzmire gelecek olan yerli ya da yabancı turist, İzmirin kokan sokaklarında yürürken yüzünüz kızarmayacak mı? Ya da trafikte saatlerini harcayan turiste ne diyeceksiniz? Bu reklam kampanyasına bu kadar para dökeceğinize öncelikle temel problemleri çözmek daha mantıklı değil mi?
İzmirin acilen temel problemlerin köküne inerek, sıkıntıları ortadan kaldırması gerekiyor. Aksi takdirde güzel şehrimiz günden güne eriyecek, heba olacak. Şahsen küçüklüğümde yaşadığım İzmirin artık olmadığını görüyor ve üzülüyorum. Bu gidişe artık bir dur denmeli!
Günün Vegan Tarifi
Taze Fasulye Kavurması
Malzemeler
1 kg taze fasulye
3 adet orta boy soğan
3 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı pul biber
1 çay kaşığı karabiber
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
Havuç
Maydanoz
Yapılışı
Fasulyeyi yıkayıp ayıklayalım. Sonra küçük küçük doğrayalım ve tencereye alalım. Fasulyelerin üzerini geçmeyecek şekilde sıcak su ilave edelim. Orta ateşte fasulyeler yumuşayana kadar haşlayalım. Haşlanan fasulyeleri süzgece alıp suyunu süzdürelim ve soğumaya bırakalım. Soğuyan fasulyeleri hafif elimizle sıkıp kalan sularını akıtalım. İnce ince doğradığımız soğanları ve sarımsakları sıvı yağda kavuralım. Üzerine fasulyeleri ilave edip karıştıralım. Daha sonra baharatları ve tuzu ilave edip 3-4 dakika karıştırarak kavuralım. Fasulye Kavurmasını servis tabağına alalım. Üzerini havuç ve maydanoz yaprakları ile süsleyip servis yapın. Çok hafif ve lezzetli bir tarif.
Günün Haberi
Günün Kültür Sanat Haberi
Morrisseyin gençliği anlatan film
Gerek The Smithsle, gerekse de tek tabanca, 80ler başta olmak üzere dinlediğimiz müziği her türlü şekillendiren Morrisseynin gençliğini filme döken England Is Mineın ilk fragmanı paylaşıldı. 2 Temmuzda Edinburgh International Film Festivalda ilk gösterimini yapacak filmde, en son BBCnin War & Peace uyarlamasında izlediğimiz Jack Lowdenı Morrissey olarak izleyeceğiz. Downtown Abbeyden Jessica Brown Findlay de Morrisseynin yakın arkadaşı, sanatçı ve müzisyen Linder Sterlingi canlandıracak. 2014te The Voorman Problem kısa filmiyle Oscara aday olan Mark Gillin yönettiği filmin baş yapımcısı ise 2007de Ian Curtisin hayatını on numara beyaz perdeye uyarlayan Controlün de yapımcı koltuğunda oturan Orian Williams. Yani umutlar epey yüksek. Filmin adının başta Morrisseynin ilk ismi Steven olacağı duyurulsa da, ardından The Smithsin Still Ill şarkısının sözlerinden çekip çıkarılan England is Mineda karar kılındı. Film, 4 Ağustosta vizyona girecek. (Play Tuşu)