Hayata Destek Derneği, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında bir basın bülteni geçti. Basın bültenine “salgın sonrasına mültecilerin merceğinden bakmak” ifadeleri ile başlayan Dernek, bu zorlu mücadele için farkındalık oluşturmaya çabalıyor. Ben de bugün köşemden sizlerle bu basın bülteninin önemli noktalarını paylaşarak mültecilerin sesinin biraz daha duyulabilir olması için çabalayacağım. Bilindiği üzere önceki gün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ydü. 2001 yılından bu yana 20 Haziran tarihi, çatışma, şiddet ve zulümden dolayı yerlerinden edilen, ülkelerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca mültecinin yaşadığı zorluklara dikkat çekmek ve onlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermek için önemli bir fırsat olarak kabul ediliyor. Dernek basın bülteninde bizlerle şu verileri paylaşıyor:
“Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) verilerine göre 2019 yılı itibariyle dünya genelinde zorla yerinden edilen insan sayısı 79,5 milyona ulaştı. Yerinden edilenlerin 26 milyonuysa sadece yaşadığı evi, dostlarını, akrabalarını değil ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bugün itibariyle dünyada en çok mültecinin yaşadığı ülke olan Türkiye’de yeni bir hayata tutunmaya çalışan, kayıtlı yaklaşık 4 milyon mülteci de işte bu ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlardan oluşuyor. 3,6 milyonu aşkını Suriye’den, 330 biniyse diğer ülkelerden gelen mültecilerin yüzde 70’ten fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyor.”
DAHA BELİRSİZ BİR GELECEK
Bültende yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından ve mültecilere olan etkilerinden de bahsediliyor: “Kovid-19 salgınının neden olduğu küresel alt oluş, dünyada yaşayan milyonlar için daha bilinmez bir gelecek anlamı taşırken, sosyo-ekonomik olarak yaşadıkları toplumların en kırılgan gruplarından olan mülteciler için bu gelecek artık çok daha belirsiz. Dünya genelinde mültecilerin yüzde 85’i gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Salgın öncesi, hali hazırda ekonomik açıdan sıkıntılar yaşayan gelişmekte olan ülkelerin, salgının küresel ölçekli etkileri nedeniyle daha da yoksullaşacağı öngörülüyor. Nitekim Birleşmiş Milletler, küresel işgücünün yarısını oluşturan 1,5 milyar insanın önümüzdeki dönemde işsiz kalacağını, 500 milyon insanın yoksulluğa geri döneceğini ve 250 milyon kişinin ise kıtlıkla karşılaşabileceği uyarısında bulunuyor. Açık ki bu öngörüler, son 20 yılda küresel çapta edinilmiş tüm kazanımların kaybedilmesi riskini barındırıyor. Büyük bir bölümü kayıt dışı çalışan ve günlük işlerle evlerini geçindiren mülteciler için salgın öncesinde de hayat oldukça zordu. Fakat Kovid-19 salgını özellikle temel hizmetlere erişimi ve ekonomik durumu yetersiz olan, kayıt dışı ekonominin bir parçası olan, hizmetlerden uzak alanlarda, kırsal bölgelerde yaşayan, bilgi kanallarına erişimi kısıtlı, okuryazarlığı düşük mülteci grupları daha da fazla etkiledi. Hizmet sektörü ve diğer sektörlerdeki işyerleri hızla kapandı ve pek çok kişi işini kaybetti. Kovid-19 öncesinde sosyal güvencesiz ve her türlü istismara açık şekilde çalışma hayatına dâhil olan mültecilerin önümüzdeki süreçte insan onuruna yakışır bir şekilde istihdama katılmaları oldukça zor, hatta imkansız görünüyor. Salgının Türkiye’de yaşayan mülteciler üzerindeki etkisini inceleyen bir araştırmaya göre, ülke genelindeki Suriyeli mültecilerin yüzde 87’si salgın sürecinde halihazırda çalıştıkları işlerini kaybetti. Herhangi bir temel gelire sahip olmayan mültecilerin yarıya yakını ise günlük yaşamlarını ancak yakın akrabalarının ya da komşularının destekleriyle idame ettirebildiklerini dile getiriyor.”
ÖNLEMLER ALINMALI