1
Okan Kara
İlkses Gazetesi Yazarımız

Okan Kara

 

Okan Kara ile Ters Köşe

Merhaba sevgili okurlar. Bundan böyle her hafta cuma İLKSES Gazetesi'nde sizlere Türkiye ve Avrupa liglerindeki oynanacak seçtiğimiz bazı maçların değerlendirmelerini bu köşeye taşıyacağım. Özellikle İzmir takımlarının da yer alacağı yorumlarıma başlamadan önce kendi Youtube kanalım olan Blackspor'da, her güne ait futbol değerlendirmelerime de ulaşabilirsiniz.

 

Yazarın Köşe Yazıları

“Duygusal” Nedenler...

Ne kadar ilginç bir futbol atmosferimiz var. Herkes istediğini söyleyebiliyor. Kimi buna “çok demokratik bir ortam” diyebilir. Ancak, kaosun bu ortamda ön plana çıktığını kabul etmek gerekiyor.

Türk futbolunda artık kimin haklı, kimin haksız olduğu konuşulmuyor. Çünkü herkes kendini haklı görüyor. Dahası, çirkin üsluplar normal bir şeymiş gibi sunuluyor. Kimse konuları olgunlukla tartışamıyor; çünkü insanlar, herkesin kendileri gibi düşünmesini bekliyor. Bir cümlede kullanılan farklı bir kelime bile tahammülsüzlüğe yol açabiliyor.

UEFA gelip Türkiye’de futbolu yasaklasa bile inanın futbol programları bitmez. Birileri çıkar, her şeyi kendi bakış açısına göre yorumlar, tartışmalar alevlenir, reytingler yükselir. Zaten gerçekten futbol konuşanların oranı oldukça düşük. Çoğu kişi Avrupa liglerini izlerken, yine de bu kısır döngüye takılıp kalır.

Artık anlamamız gerekiyor: Türk futbolu kişilerle kurtulmaz. Sisteme komple bir format atılması şart. Sıfırdan, modern ve adil bir yönetim sistemi kurulmalı. Ancak sistemden şikâyet edenler bile bu değişime yanaşmıyor. Herkes mevcut bataklıkta debelenmekten memnun gibi görünüyor. Muhtemelen “duygusal” nedenlerle!

İngilizler bundan 33 yıl önce sistemlerini değiştirdi ve dünyanın en çok izlenen ligini kurdular. Şimdi Manchester City gibi olaylarla sistemleri test ediliyor. Eğer kamuoyunu tatmin edecek bir ceza çıkmazsa, Ada’da bile homurtular yükselebilir. Biz ise kendi problemlerimizi aşmaya çalışırken onlar çoktan yeni versiyona geçiyorlar.

Türkiye’nin kendi gerçekleri içinde


Rüzgar…

TFF 3. Lig’e şampiyonluk parolasıyla başlayan Karşıyaka, altı aylık süreçte büyük bir değişim yaşadı. Sezon başında ligin üzerinde bir kadro kurarak büyük umutlarla yola çıkan yeşil-kırmızılı ekip, fikstür çekildiğinde herkes Bursaspor ve Karşıyaka’nın ligin son haftasına kadar kıyasıya bir rekabet içinde olacağını düşünüyordu. Ancak işler hiç de beklendiği gibi gitmedi.


Sosyal medya ve kulüpler

Geçtiğimiz hafta Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, Avrupa Ligi maçı öncesinde yaptığı açıklamalarda istifaları değerlendirirken sosyal medya trollerine dikkat çekti. Ancak bu konu, Arat’ın gündeme getirdiği bir mesele değil; eski başkanlardan Fikret Orman da geçmişte paralı trollerin kulübü bir virüs gibi sardığını defalarca kongrelerde ve televizyon programlarında dile getirmişti.
Bana göre, kulüplerin ve başkanların sosyal medyaya fazlaca takılmaması gerekiyor. Sosyal medyada yazılanların çoğu hayal ürünü. Örneğin, 14 yaşındaki bir çocuğun “Ben Talisca’yı istiyorum” ya da “İstifa!” demesi, gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan yanıltıcı bir durum. Bu çocuklar, kulübün içinde bulunduğu koşulları ne anlayabilir ne de bilebilir. Toplum olarak artık okuma alışkanlığımızı kaybettik; araştırmıyoruz, derinleşmiyoruz. Her şeyi anlık tüketiyoruz. Bu nedenle sosyal medyada yazılanlara bakarak kulüp yönetmek mümkün değil. Bir kulübün sağlam bir stratejisi, planı ve programı olmalı. Sosyal medya baskısına rağmen bu planlar kararlılıkla uygulanmalı.
Her kulübün dinamikleri ve yapısı farklı olabilir, ancak sosyal medyada koparılan yaygaralarla bir adım ileri gidilemeyeceği açık. Sonuçta, bu süreçlerden en çok zarar gören yine kulüpler oluyor. Nitekim Hasan Arat da başkanlık görevinde henüz bir yılını dolduramadan sağlık sorunları nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
Beşiktaş özelinde konuşacak olursak, taraftar artık gerçekleri görmeli. Birbirini kışkırtmaktan ve gaza gelmekten vazgeçmeli. İnsanları hemen harcamaya çalışıyoruz. Eğer bu böyle devam ederse, yakında camialarda başkanlık yapacak kimse kalmayacak.
Artık gerçek dışı gündemlerden uzaklaşmalı, doğru bilgiye ve güvenilir kaynaklara yönelmeliyiz. Bu, kulüplerimizin geleceği için en doğru yol olacaktır.


KSK’de çanlar çalıyor

Karşıyaka, 2024-2025 sezonuna büyük umutlarla başlamıştı. Futbol takımında ligin en dikkat çeken transferlerini yaparken, basketbolda Ufuk Sarıca yönetiminde yeniden zirveye oynamayı hedefliyordu. Voleybolda ise Sultanlar Ligi hasretine son vermek, camianın ortak hayaliydi. Ancak işler planlandığı gibi gitmedi.

Kulübün devlete olan mali borçları, özellikle futbol ve basketbol şubelerinde ciddi bir yük oluşturdu. Bunun yanında, Karşıyaka basketbolunun en büyük destekçisi Pınar Holding’in sponsorluğunu çekmesi, kulübü derin bir çıkmaza sürükledi. Futbol takımı ise son haftalarda aldığı kötü sonuçlarla Bursaspor’un 6 puan gerisinde kaldı ve zirve yarışında önemli bir darbe aldı.

Camianın içinde bulunduğu bu kriz ortamında, mevcut Başkan İlker Ergüllü’nün geleceği büyük bir soru işareti. Borç yükünün altından kalkılamazsa kulüp, kayyum süreciyle karşı karşıya kalabilir. Bu ihtimal, yeşil-kırmızılı taraftarlar arasında derin bir endişe yaratmış durumda.

Altay ile birlikte İzmir’in köklü kulüplerinden biri olan Karşıyaka’nın böylesine bir dönemeçte olması, şehir futbolunun geleceğini de etkileyebilir. Altay ise benzer şekilde mali sıkıntılar ve sportif başarısızlıklarla boğuşuyor. Bu iki kulübün yeniden ayağa kalkması, İzmir sporunun hak ettiği parlak günlere dönmesi için kritik bir öneme sahip.

Peki bundan sonra ne olacak? Karşıyaka’da yönetimden çıkacak kararlar, kulübün kaderini belirleyecek. Yönetimin ekonomik sorunları çözmek için harekete geçmesi ve camianın desteğini arkasına alması şart.

İzmir’in iki asırlık çınarının geleceğini merakla


İllüzyon

A Milli Futbol Takımımız, Karadağ maçına beraberlik değil, galibiyet hedefiyle çıkmalıydı. Santraya top konulduğu an, tüm şartlar aleyhimizeydi: yoğun bir yağış, sırılsıklam ve bir o kadar ağır, kötü bir zemin, sert oynamaya hevesli bir rakip… Bu şartlar altında kolay bir 90 dakika beklemek imkansızdı. Montella’nın 11 tercihlerini bu şartlara uygun bulmak ise zor. Salı gecesi, bana göre Montella’nın sadece Türkiye dönemindeki değil, tüm kariyerindeki en kötü günüydü. Kenarda büyük hedeflerden kopmuş, inançsız ve hedefsiz bir adam vardı. Peki, Karadağ üstün mü oynadı? Tabii ki hayır. Ancak basit bir planla, Eren’i boş bırakıp hücuma göndererek ve sonrasında arkadaki boş alanlarda Krstovic’in birebirlerdeki fizik avantajını kullanarak ilk yarıda 2, ikinci yarıda ise bir gol bulmayı başardılar. Üstelik bu, Krstovic’in kapasitesinin üstünde son vuruşlarla geldi. Biz ise, oyun anlamında istediğimizi sahaya yansıtamasak bile pozisyon ve goller bulmayı başardık. İstatistik kağıdında her hücum kategorisinde rakipten üstündük, ancak skoru alamadık. Ceza sahası çevresindeki şutlarda biraz daha net vuruşlar yapabilseydik, A Ligi’ndeki rakiplerimizi beklemeye başlayabilirdik. Çok iyi götürdüğümüz, sürekli bir şeyler vadettiğimiz Uluslar Ligi grup aşaması serüvenini, kötü şartlara ve rakibe ayak uydurarak tamamladık. Liderliği adeta altın tepsiyle Galler’e hediye ettik ve bu hikâyeyi hayal kırıklığıyla noktaladık. A Milli Takım, bir illüzyon gibi… Yapabilecekleri şeyler oldukça yüksek, ama bazen o gerçeklerden çok uzak.


Avrupa Vizesi...

Göztepe, lige etkileyici bir başlangıç yaptı. 1. Lig kadrosunun üzerine çok pahalı olmayan, ancak sisteme uygun ve doğrudan katkı sağlayabilecek oyuncularla kadrosunu güçlendirdi. Teknik direktör Stoilov’un sert ve kararlı duruşu, takım üzerinde olumlu bir etki yarattı.

Şu anda Göztepe, evinde adeta bir aslan gibi kükreyerek oynuyor. Galatasaray, iç sahada 19 puanla liderliği elinde tutarken, en fazla puan toplayan ikinci takım sarı-kırmızılılar oldu. Gürsel Aksel Stadyumu, Göztepe’nin en büyük avantajlarından biri haline geldi. Ancak bu güçlü Göztepe, deplasman maçlarında bambaşka bir performans sergiliyor ve puan tablosunda en az puan toplayan üç takımdan biri olarak öne çıkıyor. Hatayspor’un yalnızca 1, Adana Demirspor’un ise 2 puan topladığı bu zorlu ortamda, Göztepe’nin deplasman performansı yetersiz kalıyor.

Eğer takım Avrupa hedefini gerçekten gerçekleştirmek istiyorsa-ki camiada bu havanın esmeye başladığı hissediliyor-deplasman performansını da iyileştirmesi şart. Kurumsallık, başarı ve sistem üçgeninde Göztepe, örnek gösterilebilecek kulüplerden biri. Üstelik futboldaki başarılarının yanı sıra voleybol ve basketbolda da yükseliş trendini sürdürüyorlar. Tribün desteği ise her zamanki gibi muhteşem. Deplasman maçlarında dahi yalnız kalmayan takımın bu sorununu çözmek, teknik ekibin öncelikli görevi olmalı.

Eğer bu sorunun üstesinden gelirlerse, Göztepe’nin üst sıralardan kopması zor olacak. Sarı-kırmızılılar önümüzdeki haftalarda zorlu iki İstanbul deplasmanına çıkacak: önce Beşiktaş, ardından Başakşehir. Ardından ligin dibinde yer


Semih, zarar mı veriyor?

Beşiktaş’ın son yıllarda Türk futboluna kazandırdığı yetenekli futbolculardan biri olan Semih Kılıçsoy, takıma zarar mı veriyor yoksa fayda mı sağlıyor? Bence bu sorunun cevabı, Semih’in şu anki performansıyla Beşiktaş’a zarar verdiğidir.

Geçtiğimiz sezonda, Semih, çalkantılı bir dönem geçiren takım içerisinde parlayan nadir ışıklardan biri oldu. Ancak milli takıma gidip gitmemesi, oynayıp oynamaması konusundaki tartışmalar, siyah-beyazlı taraftarlar üzerinde adeta bir illüzyon etkisi yarattı. Sezon başından bu yana etrafımdaki Beşiktaş taraftarlarına söylediğim tek şey şu: Semih, Beşiktaş’ın oyununa zarar veriyor. Forma giysin diye oyuncuyu doğal mevkiinin dışında, sol önde oynatıyoruz. Kendisini Sergio Agüero’ya benzetse de Beşiktaş’ın oyun planı bu tarz bir oyuncuya uygun değil.

Giovanni van Bronckhorst, ya çift forvetli bir sisteme geçerek Semih’in yanına hareketli bir santrfor eklemeli ya da tek forvetli sistemde Semih’i sürekli oynatmalı. Ancak şu anki tek forvetli düzende Semih, rakip savunmaların içinde kayboluyor ve onu kazanmak için uğraşılırken Beşiktaş kaybediyor. Devre arasında Semih’in bir transfer değeri olacaksa, satışı düşünülmeli ve kulüp finansal anlamda bir rahatlama yaşamalı.

Eğer Beşiktaş geleceğe yatırım yapmak istiyorsa, Mustafa Hekimoğlu gibi başka yetenekler üzerinde durmalı. Semih’in yetenekli, kaliteli ve potansiyeli olan bir futbolcu olduğu doğru. Ancak Beşiktaş’ın kaybı, onun bireysel kazançlarından daha büyük. Oynamadığında moralleri bozuluyor ve bu durum, takım içinde rahatsızlıklara


Bertaraf et!

Hayko Cepkin’in “Bertaraf Et” şarkısındaki gibi “Altı üstü beş metreydi, dertlerinin birikimi, belki, ‘Biter’ dedin ama, sen kaparsan gözlerini, bertaraf et her şeyini…” diyor ya… İşte bu sözleri hakem Arda Kardeşler’e armağan ediyorum. Galatasaray-Beşiktaş derbisinde görmediği ve görmek istemediği tüm pozisyonlar için… VAR hakemleri Onur Özütoprak ve Serkan Çimen’i de ekleyelim.
Arda Kardeşler, Galatasaray-Beşiktaş maçında tartışmalı pozisyonları, sarı ve kırmızı kartları, kısacası her şeyi görmezden geldi. Ancak futboldan anlayan, tarafsız, futbolu seven herkes, derbide olan biteni gözden kaçırmadı. Süper Lig’imizde gerçekten bir tiyatro sergileniyor; başka bir şey değil.
Milyonlarca taraftarı olan büyük kulüplere gönül veren o tutkulu taraftarlara üzülüyorum. Asgari ücretle çalışıp hafta sonunu iple çeken, rengini seven cefakâr taraftar, cebinden kısarak takımını desteklemeye gidiyor. Tamam, her şey şampiyonluk değil; ancak göz göre göre bu kadar haksızlık yaşanması garip geliyor.
Yeni Futbol Federasyonumuz “zamanla her şey yoluna girecek” dedi. Bakalım, zaman neye ilaç olacak…


Üç lider

İzmir’i profesyonel liglerde temsil eden ekiplerimiz Menemen FK, Altınordu ve Karşıyaka, liglerinde zirveye yerleşmiş durumda. 2. Lig Beyaz Grup’ta Altınordu, Batman Petrol ile 18 puanla averajla ikinci sırada bulunsa da onu lider olarak görüyorum. 2. Lig Kırmızı Grup’ta Menemen FK, 22 puanla zirvenin sahibi; 3. Lig 1. Grup’ta ise Karşıyaka, 19 puanla lider durumda.


Altay Nereye?

İzmir’in köklü kulüplerini içerisinde yer alan Altay, belki de tarihinin en karanlık dönemi içerisinde... 26 Temmuz da “Büyük Altay!” başlıklı yazımın son satırlarında “Büyük Altay”lıların sahaya çıkmaları şart. Yoksa bu koskoca camia amatöre kadar ilerleyecek. Haydi “Büyük Altay...” demişim. Bugün ekim ayının ortasındayız. Siyah beyazlılarda ne bir gelişme var ne de başka bir şey.


İzmir (!) Spor Zirvesi

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Ticaret Odası iş birliği ile Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde “İzmir Spor Zirvesi” düzenlendi. Zirvede; Sporda Altyapı ve Kurumsallaşma, Türkiye’de Cimnastik, Sporun Güçlü Kadınları, Olimpiyatlardaki Gururlarımız, Paralimpik Gurur, Voleybolun Yolculuğu ve Efsanelerle Futbol konu başlıkları vardı.


Hakemlerimiz

Ülkemizde sporun her alanında hakemler çok konuşulur duruma geldi. Futbolundan basketboluna, voleybolundan aklınıza gelebilecek her branşta hakemler bazı maçların sonucuna direkt etki veriyorlar.


'AVRUPA'LIYIZ

UEFA Avrupa Ligi'ndeki temsilcilerimizden Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray ilk maçları için sahaya çıkıyorlar.

Süper Ligde derbiden 3-1'lik skorla galip ayrılan Galatasaray, evinde Yunanistan'dan PAOK'u ağırladı. Maç öncesinde PAOK sosyal medya ekibinin “Konstantinapolis’e gidiyoruz” paylaşımı geldi. Ancak Galatasaraylı taraftarlar maç öncesinde statta “İzmir Marşı” çalarak güzel PAOK'lulara güzel bir cevap vermiş oldu. Maça da istekli başlayan sarı-kırmızılılar, ilk yarısını golsüz eşitlikle kapatsada sahadan 3-1 galip ayrıldı. Galatasaray, son çıktığı dört Avrupa Kupası maçının ardından ilk kez kırmızı kart yemedi. Galatasaray, bu uzun soluklu UEFA Avrupa Ligi'nde nasıl bir performans gösterecek hep birlikte göreceğiz.

Perşembe günü diğer temsilcilerimizden Beşiktaş ve Fenerbahçe'de sahada olacak. Fenerbahçe derbi sonrasında Jose Morhinho eleştirilerin odağında kalmıştı. Fenerbahçe, taraftarı karşısında geçen sezon Konferans Ligi'nde karşılaştığı Union Saint-Gilloise ile ilk maçına çıkacak. Rakip liginde son dört maçında galibiyet yüzü görmedi. Geçen sezonki performanslarından çok uzaklar. Sarı-lacivertliler, bu maçtan rahat bir galibiyet alacaklardır. Yeni bir meydan okuma hamlesini gösterecek olan Jose Morhinho'nun hedefi Avrupa Ligi...

Beşiktaş ise lige iyi başladı. Avrupa Ligi play-off turunda İsviçre temsilcisi Lugano'yu rahat geçti. Şimdi bir tık daha seviye yükseldi. Takımın lig maçlarına göre burada daha iyi bir reaksiyon vereceklerini düşünüyorum. Türkiye Süper Ligi, maalesef rakiplerin 11 kişilik defans bloğu, meslektaşını sakat bırakacak hamleler


Ters Köşe: Haydi İzmir

Süper Ligin tek İzmirlisi Göztepe, beraberlikle başladı. Fenerbahçe maçı sonrasında toparlanma süreciyle şu an ligin mağlubiyet görmeyen ekipleri arasında. Şimdi eylül ayı sonuna kadar evinde Kayserispor ve deplasmanda Sivasspor ile karşılaşacak. Bu maçlardan çıkaracakları 6 puan onların hedef yolunda önemli bir gösterge olacaktır. Göztepe 100’ncü yılında taraftarlarının yüzünü güldürmek istiyor. Son transfer Chelsea’li Fofona taraftarı heyecanlandıracak bir golcü... Sezon sonu Göztepe, planladığı şekilde ligi bitirir ve İzmir’in gururu olur.

1.Ligin tek Egelisi Manisa FK, her sezon olduğu gibi lige iyi başladı. Manisa Büyükşehir Belediye ile sorunlarını artık sosyal medyaya yansıtacak kadar ilerledi. Cendere ve Satisfaction müzikleriyle klipler yapılıyor. Umarım dış etkenler takımın ivmesini bozmaz. Tek anlamadığım ise yıllarca Manisa’nın gücünü arkasına alan kurumsal bir kulübün, Belediye Başkanı değişmesiyle farklı bir yapıya bürünmeleri beni şaşırtıyor.

Büyük Altay, beklenenin aksine iyi başladı. Son maçta evinde mağlup olmasına rağmen taraftarın desteğiyle genç futbolcularla ligde değişik işlere imza atacakları göstermiş oldular. Kulübün içerisindeki büyük yönetimsel sorunlar, maddi gelirin az olması, transfer yasaklısı bir kulübün futbolcuları imkansızlığa rağmen verdikleri mücadele alkışı hak ediyor.

Türkiye’nin Altınordu’su mottosu bu sene “GurbetçiOrdu” gibi oldu ancak üç maçta 2 galibiyet ve 1 beraberlikle ligde ikinci sıradalar. GurbetçiOrdu diyorum çünkü Başkan Seyit Mehmet Özkan yıllarca öz kaynak düzeninden oyuncuyla


Wembley = İzmir

Futbolda A Milli Takım’ı iki yıl sonra ağırlayan İzmir, 9 Eylül’de düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıldönümüne denk gelen UEFA Uluslar B Ligi 4. Grup’taki İzlanda maçında muhteşem ev sahipliği yaptı. Gürsel Aksel Stadı, ikinci milli maçından da alnının akıyla çıkmış oldu. İlk kez 14 Haziran 2022’de UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup’ta Litvanya’yı 2-0 yenen ay-yıldızlılar, İzlanda önünde müthiş bir futbolla sahadan 3-1’lik galibiyetle ayrıldı ve taraftarlara büyük mutluluk yaşattı.


Ters Köşe: Allah’tan Paralimpik var

Türkiye, Paris 2024 Olimpiyatları'nda tarihinin madalya açısından en kötü organizasyonunu yaşadı. Onlarca organizasyon, reklamlar, PR çalışmaları, sponsorluklar vs vs vs... Tonlarca paralar döküldü Paris için. Ama gelin görün ki, bizim engelli branşlarındaki sporcularımız, diğerlerine göre daha iyi performans sergilediler.

Bugün 5 Eylül itibariyle 2 altın, 7 gümüş, 4 bronzla toplam 13 madalya ile 29 sıradayız. He birde İzmirli Aysel Önder atletizmde, Öznur Cüre ise okçulukta iki rekor kırdı bu olimpiyatlarda... Serkan Yıldırım'ın da bir altın madalyası elinden alındı. Gerekçe ise sporcumuzun Uluslararası Paralimpik Komitesi'nin sınıflandırmayı netleştirememesiydi. Neyse, en azından başarısı ve azmi bize fazlasıyla yeter.

Engelli branşındaki bu başarı bence takdir edilesi bir durum. Kıyısından ucundan benimde engelli sporcularla yaptığım haberlerde onların o isteği ve tutkusunu gözlerine bakınca hissedebiliyorsunuz. Ki bizim ülkemizde aileler hala engelli bireylerin spor yapmasına karşı... Karşı olmalarının nedenleri var tabi. Fiziksel yetersizlikler, her ilde yeterli spor organizasyonunun olmaması, ulaşım gibi gibi sorunlarda aileleri çocukların spor yapmasına olumsuz bakmasına olanak sağlıyor.

Engelli sporcularla konuştuğumuzda da kendileri gibi bireylerin yapacağı herhangi bir spor aktivitesi yapabileceğine inananlar fazla.

Ülkemizde yaklaşık olarak 5 milyon engelli birey var. İlerleyen dönemde devletimiz, engelli bireylerin daha çok sporla buluşmasını sağlayacak projeler ortaya çıkarır. Diğer sporculara verilen destek ayrım yapmadan herkese verilir.


Yapma bunu Mus...

Galatasaray, salı günü İsviçre'nin son sırasında yer alan Young Boys takımıma her iki maçta da yenilerek Şampiyonlar Ligi rüyasından vazgeçmiş oldu.


Takke düştü, kel göründü

Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı her zaman pozitif, hızlı, ayağa pas ve tempolu bir oyun sergileyen deneyimli bir antrenör. Gelin görün ki, bu zamana kadar Avcı’nın Avrupa karnesi, Süper Lig’deki başarısının gerisinde kaldı. Şimdiye kadar Avrupa’da 41 maçta sahaya çıkan Abdullah Avcı, bu maçlarda sadece 11 galibiyet elde etti. 9 beraberlik ve 21 mağlubiyet yaşayan deneyimli hoca, Avrupa’da 0.97 gibi düşük bir puan ortalaması yakaladı.


RE-ZA-LET!

Türkiye’nin 2024 Paris yolculuğu… Hayal kırıklığından öteye geçemedi. 0 yazıyla “SIFIR” altın madalya ile ülke topraklarına döndü sporcular.


Ters Köşe: Hasret Bitiyor

Süper Lig hasreti bu hafta sonu oynanacak karşılaşmalarla son bulacak. Geçen sezonun şampiyonu Galatasaray, Süper Kupa maçında sınavı geçemedi gibi gözüktü. Geçtiğimiz sezonu çalkantılı geçiren Beşiktaş ise “Hazırım” mesajını net göstermiş oldu. José Mourinho’lu Fenerbahçe ise Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında gösterdiği inişli çıkışlı performans soru işareti barındırsa da savunma ve Fred sorununu iyi çözmeli.

İzmir’in tek temsilcisi Göztepe ise kadrosunu korudu ve önemli takviyeler gerçekleştirdi. Kaleci ve hücuma yapacakları kritik takviyelerle ligin sürpriz yapacak takımı kıvamında. Sarı-kırmızılılar, her zamanki gibi taraftar desteği ile bence sezona damga vuracaklar...

Egeli Bodrumspor ise tarihinde ilk kez Süper Ligde boy gösterecek. Genelde bir alt ligden çıkan takımlar ilk senelerinde düşen iki ekip oluyor ama bu sene Bodrum, butik stadıyla güzel başarılar elde edecektir.

1.Ligde İzmirlilerin olmaması ise büyük bir hüsran. Bir zamanlar dört İzmir ekibinin olduğu yerde şu an hiç bir temsilcimiz yok. Altay son iki sezon direndi ancak onlarda ikinci lige düştü. Altay demişken, şirketleşme yolunda hala bir büyük adım atmadı. Başkan Süleyman Özkaral, geçtiğimiz günlerde camiaya seslendi. Ve o sesleniş her zamanki gibi şöyle; “Sponsor bulmakta zorlanıyoruz. Camia büyüklerinden destek bekliyoruz…”

Altınordu, “Türkiye’nin Altınordu’su” mottosuyla başladığı yolda, yüzde %60 özkaynak düzeninden gelen evlatlarla oynatma kararlarını biraz öteledi gibi. Hoca dahil


“Fransız” kaldık

2024 Paris Olimpiyatları geçen hafta muhteşem bir açılış töreniyle start verdi. Dünyanın gözü Paris’e çevrildi. Olimpiyat tarihlerinde ilk kez stat dışında bir açılış töreni yapıldı. O gün havanın yağmurlu olmasından dolayı sporcular Sen Nehri’nde ıslandılar. Keza izlemeye gelen halkta bu yağmurdan etkilendi. Olimpiyat haberlerine bakarken Sen Nehri’nde yapılan açılış töreninin gereksiz olduğunu savunanlar var. Sanat ile zirve yapmış bir Fransızların bazıları ise sanat konseptinin farklı anlaşılmalara yol açıldığını savunanlarda var. Kim ne derse desin 100 yıllık olimpiyat tarihinde ilk değişikliğe adım atan Fransızlar, yeniliğin önünü açmış oldular. 2028’te Amerika’nın Los Angeles şehrinde neler göreceğiz.

Olimpiyatlarda Amerika yine en fazla madalya toplayan ülke konumunda, sonra ev sahibi Fransa... Fransa’yı bu konuda sanki pozitif ayrımcılık yaşıyor. Bazı Fransız sporculara hakemler tarafından müsamaha gösteriliyor ancak yine de toplam madalya sayıları muazzam. Ve sonrasında da Çin geliyor.

Gelelim Türkiye’ye...

102 sporcu ile ülkemiz temsil ediliyor. Perşembe gününe kadarki “Z” raporumuzda bir gümüş ve bir bronz madalya kazanabildik. Turnuva sonunda bu sayı kaç olur bilmiyorum.

Devletimizin spor politikası çok iyi işlese keşke… Sadece şaşalı salon yapmak yetmiyor bu işe. Sporu tabana iyi yaysak, kişisel egolarla bazı sporcuların önünü kapatmasak, onun bunun tanıdığına yön verelim demesek. Gerçekten, liyakatli insanlar doğru ekiplerini kurup 86 milyon nüfustan


Büyük Altay!

İzmir’in tarihi 100 yılı aşan takımlarından biri olan Altay’da şirketleşme sonrasında oluşacak yatırımcı hamlesi olumsuz sonuçlandı. Bunun için kongre yapan, kongreden onay alan “Büyük Altay 1914 Futbol Yatırımları A.Ş” 7 ortaklı girişiminin teklifinden masadan kalktı. Altay’ın şuan 700 milyon TL açıklanan ! borcunu kim sahiplenecek çoook merak ediyorum. Tarihinde çok önemli futbolcuları yetiştirip Türk futboluna armağan eden siyah-beyazlıların durumu vahime doğru ilerliyor. FIFA-UEFA-TFF’de olan dosyaların kapanması şart. O dosyalar kapanmadan transfer hamlesi ise imkansız… Geçtiğimiz hafta yeni sezon için antrenmanlara başlayan Altay’da, Özgür Özkaya, Ceyhun Gülselam, Murat Uluç ve gençlerle yola çıktı. Yola çıkıldı ama 2.Lig mi 3.Lig için mi orası meçhul.


Kirli yapı!

Türkiye Futbol Federasyonu, 18 Temmuz’da ya yeni başkanını seçecek ya da mevcut başkanıyla yola devam edecek. Mevcut başkan sayın Mehmet Büyükekşi’yi kulüpler istemediğini aylar önce deklare etmişlerdi. Büyükeşki seçilmeden önce kulüplere eşit mesafede olacağını, yeni gelir kaynakları yaratacağını, hakemlerle ilgili büyük sıkıntıları çözeceğini belirtti ama ne oldu… Yapay zeka ataması dendi manuel atamalar oldu. Süper Kupa rezaleti yaşandı, Türk futbolunda acayip sansasyonel işler oldu. Neden bu ısrar anlamak mümkün değil…


Ters Köşe: Yazık Oldu!

Almanya’da düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası’nda A Milli Takımımız, çeyrek finalde Hollanda’ya 2-1 yenilerek kupaya veda etti. Veda etti demeyelim “ellerinin tersiyle itti” desek daha doğru olur. Teknik Direktör Vincenzo Montella’nın 4-6-0 taktiği ve varyasyonları bizim elenmemize neden oldu. Oysa ki takımımızda forvet futbolcusu olmasına rağmen bana göre Barış Alper Yılmaz inadı bizi bu sonuçlara itti. Ben, Barış Alper için oynamasın demiyorum ancak kendi mevkisinde süre alsa daha da iyi olurdu. Oynanan 5 maçta koşu mesafesi dışındaki istatistikleri her şeyi ortaya koyuyor. Hollanda maçının uzatma dakikalarında oyuna giren Semih Kılıçsoy, Barış Alper’den daha çok pozisyona girdiği bunun en büyük örneği...

Hollanda maçına ortada bir futbolla başlasak da yine duran toptan skoru bulduk. İkinci yarıda Portakallar risk aldı ve 45’te eski Beşiktaşlı Wout Weghorst’u oyuna sokarak Hollanda’nın maça dahil olmasını sağladı. 70’de golü bulan Hollanda, 73’te risk aldı ve iki oyuncu değişikliğinin ardından 3 dakika sonra skoru 2-1’e getirdi. Bizim “dahi” Montella ise skor 2-1 olunca 77’de Kerem Aktürkoğlu, Okay Yokuşlu, 82’de Zeki Çelik ve Cenk Tosun’u oyuna sürdü. Açıkcası biz televizyondan, Montella ise sahada izledi. Sonuç yine hüsran, gerçekten çok yazık oldu çocukların emeklerine...

Sayın Mehmet Büyükekşi, sayın Hamit Altıntop ve sayın Vincenzo Montella... En kısa zamanda görevlerinizden istifa ederseniz