İzmir… Güzel şehir, ama hayat burada pahalı. Her sabah evden çıkan yurttaş, önce marketin kapısından içeri adım atıyor ve fiyat etiketleriyle yüzleşiyor. Domatesin kilosu, ekmeğin fiyatı, elektrik faturası… Cebinde kalan parayı hesaplıyor, “Acaba bu hafta et alabilir miyim, yoksa bakliyatla mı idare edeceğim?” diye düşünüyor. Ve işte tam bu noktada bir de toplu taşımaya zam geliyor.
İZBAN… Eskiden 90 dakikalık avantajlı kullanım süresi ile hem cebin hem zamanın dostuydu. Ama şimdi? 90 dakika kalktı, avantaj yok. Vatandaşın elinden bir imkân daha alındı. Sabah işe gitmek için evden çıkan insan artık sadece yorgun değil, aynı zamanda daha fakir hissediyor.
TCDD’nin masrafları karşılamaması, İZBAN’ı büyükşehre devretmemesi, sürekli arızalar… Bunlar İzmir halkının sabrını tüketti. Her gün bir tren arızası, her gün bir sorun… Ve her gün cebinden ekstra para çıkan yurttaş… Bu şehirde toplu taşıma sadece bir araç değil, hayatın kendisi. İnsanlar işine gitmek için bu araçlara güvenmek zorunda. Ama görünen o ki kurumlar bu güveni yok sayıyor.
Üstelik hayat pahalılığı artıyor, her köşe yeni zam haberleri ile çınlıyor. Vatandaş elektrikten, sudan, marketten kısıyor, “Bir şekilde idare ederim” derken, bir de ulaşım zammı geliyor. Sanki “Alın, daha fazla ödeyin, çünkü biz keyifliyiz!” deniyor.
Büyükşehir belediyesi burada suçlu değil; aksine elini taşın altına koymak istese de karşısında TCDD’nin duvar gibi tavrı var. TCDD, sorumluluklarını yerine getirmiyor, hiçbir şekilde orta yol bulmuyor. İZBAN, İzmir’in hakkıdır, lüks değil. İnsanların işine, okula, hayatına erişimi bir haktır; ama TCDD, bu hakkı görmezden gelerek vatandaşı mağdur ediyor.
Üstelik TCDD, büyükşehirden milyonlarca kira parası alıyor ama yatırım yapmıyor, sorunlar çözülmüyor, arızalar bitmiyor. Vatandaşın cebinden çıkan ekstra ücretler, bu ihmalkarlığın bedeli oluyor. İzmir halkı, artık sadece tepki göstermiyor; haklı öfkesini haykırıyor.
İzmir halkı artık tepkiyi göstermeye başladı. “Biz cebimizden mi ödeyeceğiz?” sorusu yükseliyor. İnsanlar her yerden tasarruf ediyor, ama toplu taşımada artık sınırlara ulaşıldı. Bu sadece bir fiyat meselesi değil; bu, yaşamın hakkını savunma meselesi.
Ve unutmayın, sabır bir gün tükenir. İzmirli, hakkını almak için sadece beklemeyecek; sesini duyuracak. Çünkü artık söz değil, icraat istiyor. Ulaşım bir hak, hayatın kendisi ve üzerine zam eklemek, eğilmiş belin son damlasını almak demektir.