Yine birileri koltuk sevdası peşinde...


  • Oluşturulma Tarihi : 29.11.2025 14:49
  • Güncelleme Tarihi : 29.11.2025 14:49

Siyasetin sahnesi yine kalabalık, yine gürültülü… Ama tuhaf bir şekilde kimse ne konuştuğunu, neyin peşinde olduğunu açıklamıyor. “Barış” diyorlar mesela… Ama hangi barış? Kimin barışı? Bedeli kimin omuzlarına yüklenen bir barıştan söz ediyoruz?

Bugün, bu ülkenin 50 bin canını toprağa gömen PKK’nın elebaşı için komisyon kurup İmralı yollarına düşenler, dün “Oy için Apo’yu serbest bırakacaklar!” diye ortalığı inleten aynı siyasetçiler değil miydi? Dün tehdit diye gösterdiklerini bugün çözüm ortağına çeviren bu dönüş hızına hangi fizik kuralı dayanır?

“Barış” adı altında kurulan masanın altında aslında ne saklanıyor? Yeni anayasa mı? Yoksa sandıkta bir dönem daha koltuğu koruma derdi mi?
Eğer mesele buysa, o zaman sormak farz: Şehit annelerinin gözyaşının hesabını kim verecek? Evlat acısıyla yanan o ocakların üzerine siyaset pazarlığı yapmak hangi aklın ürünüdür?

Yıllardır “PKK ile anlaşıyorlar!” diye DEM Parti üzerinden muhalefeti dövmek artık yetersiz gelmiş olmalı ki, şimdi aynı sözlerin sahipleri İmralı’nın yolunu aşındırır hâle geldi. Milliyetçi kökenli bir partinin liderinin, bir terör örgütü başını öve öve bitirememesi, siyasetin geldiği yerin fotoğrafıdır aslında.

Ve o fotoğrafın kadrajında halk yok.
Ekonomi yok.
Geçim derdi yok.
Borç batağında debelenen milyonlar yok.
Sadece koltuklar var… Üzerine titrenen, kaybedilmesin diye her şeyin mubah sayıldığı koltuklar.

Bir de olayın başka boyutu var. CHP “Ben yokum.” diyince, hükümet cephesinin Kemal Kılıçdaroğlu’na “video çektirme” telaşı… Bu kadar mı önemlidir İmralı ziyareti? Bu kadar mı lazımdır herkesin fotoğrafta görünmesi?

Yetmedi… Sabah gazetesinde röportaj veren bir Kılıçdaroğlu çıkıyor karşımıza. Yıllarca “Bizi göstermiyorlar, yüzümüze bakmıyorlar!” diye şikâyet edenlerin bugün en hükümet yanlısı gazeteye konuşması… Üstelik CHP kurultayıyla aynı güne denk getirilmiş bir açıklama… Bu tesadüf değil, bu plan. Hem de ince ince örülmüş bir plan.
Kimin planı?
Hangi amaçla?
Orası karanlık. Ama “bir şeylerin döndüğü” artık saklanamayacak kadar ortada.

Halkın aç kaldığı, market reyonlarının cep yaktığı, kira fiyatlarının uçtuğu bir memlekette siyasetçilerin derdine bak…
Memleket yanıyor, onlar koltuğun döşemesini değiştiriyor.
Millet nefes alamıyor, onlar İmralı trafiğindeki sıralamayı tartışıyor.

Soruyorum: Bu mudur siyaset?
Bu mudur devlet ciddiyeti?
Bu mudur memleket yönetmek?

Bu ülkede gerçekten barış isteniyorsa, önce siyasetçinin kendi egosuyla barışması gerekir. Sandık korkusuyla değil, milletin menfaatiyle karar verilmesi gerekir. Çünkü koltuklar gelir geçer… Ama vatanın toprağına düşen her evladın acısı unutulmaz.

Ve bugün, tüm bu olup bitene bakınca görülüyor ki:
Halk yoksul, halk yorgun…
Ama bazıları hâlâ koltuk peşinde koşacak kadar enerjik.

Yine birileri koltuk sevdası peşinde...
Onurcan Kurtay
Yazarımız Kim ?

Onurcan Kurtay