Türkiye’nin gündemi artık saatlik değil, dakikalık değişiyor. Biz gazeteciler bile hangi haberi önce yazacağımızı şaşırdık.
Ama bu kez mesele farklı… Konu, “Sahte Diploma Skandalı.”
Akademisyeninden mühendisine, öğretmeninden psikoloğuna kadar yüzlerce kişinin diplomalarının sahte olduğu ortaya çıktı. Üstelik iddia değil, belgesiyle!
Bir çetenin, e-Devlet’e diploma yükleyip, elektronik imzaları taklit ederek insanlara “meslek” kazandırdığı konuşuluyor.
Bakın, Malatya İnönü Üniversitesi’ndeki vakaya… Sahte diploma saat 17.20’de sisteme girilmiş, 17.49’da sahibine teslim edilmiş.
29 dakika!
Ne yüksek lisans tezi, ne final sınavı… Hamburger siparişi gibi. “Yanına patates alır mısınız?” diye sorsalar şaşırmam.
Ama en vahimi…
6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden avukatların, mühendislerin, doktorların ve bir çok meslek grubu diplomalarının üzerine yeni belgeler düzenlenmiş.
Yani ölenin diploması çalınıp yaşayan birine verilmiş.
Bir insanın mezar taşına dokunmakla, kütüphanesinden diploma çalmak arasında ne fark var?
Vicdan sıfır.
Peki dünya ne yapıyor?
İspanya’da benzer bir skandal patladı. Siyasiler özgeçmişlerini düzeltti, bazıları istifa etti. Cristina Cifuentes örneği ortada…
Bizde mi?
Bizde bırak istifayı, Meclis’e verilen “Sahte diplomalı uzmanlar kamuya girebiliyor” önergesi bile AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.
Yani resmen “Sahteyse sahte, bize ne?” dendi.
Bu ülkenin hafızasında başka bir yara daha var: KPSS, YGS, LGS…
Yıllardır soruların çalındığı, sızdırıldığı defalarca ortaya çıktı. “Teknik hata” denildi, dosyalar kapandı, sorumlular ya bulunamadı ya unutturuldu.
Diploması sahte, sınavı çalıntı bir düzen… Sonra da çıkıp “Eğitim sistemimiz gurur kaynağımız” diye anlatıyorlar.
Şimdi dönüp soruyorum:
Biz gerçekten diploma mı veriyoruz, yoksa sadece kâğıt mı dağıtıyoruz?
Üniversite mi işletiyoruz, yoksa matbaa mı?
Bu ülkenin sorunu sadece sahte belge değil.
Sorun, bu sahteciliği mümkün kılan sistem…
Sorun, hesap sorulmayan yöneticiler…
Sorun, liyakat yerine sadakat aranması…
İspanya’da insanlar yanlış CV yüzünden istifa ediyor, bizde ölenin diploması çalınıyor ama koltuklar yerinden oynamıyor.
Evet, diplomalar sahte… Ama asıl sahte olan, bu ülkede “hesap verebilirlik” denen kavram.
Ve günün sonunda…
Sahte diplomalarla yetişen mühendisler bina yapıyor, öğretmenler çocuk yetiştiriyor, doktorlar ameliyata giriyor.
Sonra bir deprem oluyor, bir yanlış tedavi oluyor, bir yanlış eğitim oluyor… Ve biz hâlâ “neden böyle oldu?” diye soruyoruz.
Cevap basit
Diploma fast-food gibi olursa, ülkenin geleceği de “hazır ve bayat” olur.