ABD dünyanın tek süper gücü olarak ve bu nedenle, dünyanın barış ve istikrarından sorumlu bir devlet olarak Kudüs ile ilgili almış olduğu bu karar kendisinin küresel misyonuyla çelişen, bölgenin ve dünyanın barışına hizmet etmekten ziyade, onu zedeleyen ve zarar veren bir karardır. ABD Yönetimi, Uluslararası Sistemin kendisine yüklediği sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır. Sadece güce dayalı bir politika, yalınız dünya barışı ve istikrarına değil, ABDnin kendisine de uzun vadede zarar verecektir.
Bu karar hem uluslararası hukuka, hem diplomasiye hem de uluslararası saygınlık ve nezakete aykırıdır. Birincisi uluslararası hukuk ve BM kararları dikkate alındığında, hem İsrailin kuruluş kararında hem de BMnin başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, birçok organı tarafından alınmış olan 150yi aşkın karara aykırıdır. BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulunca alınan kararların çoğunda Kudüsün bölünmüş ülkenin(Filisitn) bölünmüş şehri olarak kabul edilmektedir. Ortak bir şehir. Hem Filistin hem de İsrailin; hem İslamın hem Hristanlığın hem de Yahudiliğin ortak mirası, kutsal mekanıdır. Bugünkü karar bütün BM kararlarını hiçe saymakta ve uluslararası hukuku çiğnemektedir.
İkincisi, diplomatik teamül ve kurallara aykırıdır. Diplomasi, barış ve barışçıl yöntemleri öngörmektedir. Çatışmaları yöneten, çözen ve dönüştüren bir süreçtir. Bu karar barıştan ziyade çatışmaya hizmet etmektedir. Sadece bölgede değil, tüm dünyada bir bölünme ve çatışmaya zemin hazırlayan talihsiz bir karardır. Sistemdeki konumu nedeniyle, dünyanın barış ve istikrarından sorumlu olan ABDnin bu sorumluluğuyla çelişen bu kararı bir daha gözden geçirmesi, Senato ve Kongre başta olmak üzere, diğer devlet kurumlarının müdahalesiyle bu kararın düzeltilmesi gerekir. Aksi takdirde dünyada kendi güvenilirliğini de yitirecek bir sürece girecektir.
Üçüncüsü, bu karar, uluslararası saygınlık ve nezaketle bağdaşmamaktadır. Zira dünyada yaşayan insanlar barış içinde yaşayabilmek için birbirinden farklı olan haklarına ve kutsallarına saygı göstermek durumundadır. Bu karar, maalesef, saygı göstermek yerine, saygı kurallarını tamamen göz ardı eden bir anlayışa dayanmaktadır.
Bu karar uluslararası hukuk ve teamüllere aykırı olduğundan, bölgesel ve küresel barışı tehdit ettiğinden her türlü tepkiyi hak ediyor. Dünya Müslümanları ve dünyanın demokrat ve özgürlükçü toplumları bu karara tepkilerini gösterme hakkına sahiptirler ve göstermelidirler.
Fakat İslam dünyasının sorgulaması gereken başka noktalar da var. İslam toplumlarının nüfusu bugün 1.8 milyar iken, Yahudi nüfusu 10 milyon civarındadır. Yani İslam alemi Yahudilerin tam olarak 180 katı. Buna rağmen bu kadar rahat nasıl bu kararları aldırabiliyorlar. Demek ki uluslararası sistemde 1.8 milyar insan ve 57 devletin gücü bir İsrail etmiyor.
Neden?
İslam dünyasını kasıp kavuran fitne ve düşmanlık. Fakirlik ve diktatörlük bunun bazı nedenleri olabilir mi? İslam toplumlarını esir alan diktatörler, dünya sisteminde hiçbir saygınlık, etkinlik ve güçlerinin olmadığını görmüyorlar mı? Toplumlar bu garabeti fark etmiyor mu?
İsraili ve ona adil olmayan bu desteği veren ülkeleri sorgulayalım, fakat kendi enerjimizi emip bitiren bu baskıcı, ahlakdışı, insanlık dışı ve İslam dışı olan bu dikta rejimleri de sorgulayalım ve onlara karşı her türlü mücadeleyi verelim.
Kudüs kararı, İslam toplumları için bir muhasebe ve özeleştiri başlangıcı olmalıdır. Aksi takdirde bu tür kararlarla daha çok karşılaşırız ve zamanla da içselleştiririz. Sonra yenileriş ve daha da yenileri gelir