PSİKOPAT AHLAKI VE YEŞİL KEMALİSTLER


  • Oluşturulma Tarihi : 22.06.2015 07:41
  • Güncelleme Tarihi :
PSİKOPAT AHLAKI VE YEŞİL KEMALİSTLER yazının resmi

Psikopati, psikiyatride empati ve vicdan eksikliği olarak tanımlanan, kibir, tahakküm, yalan söyleme, sömürme, güce tapma, çıkar odaklı, duygusuzluk ve ben-merkezci özellikler taşıyan bir kişilik bozukluğu olarak tanımlanır. Sevgi ve empati duygusundan yoksun, hile ve oyunlara meyilli, kendisini hep üstün gören ve hayatı sıfır toplamlı bir oyun ( kazan-kaybet) olarak gören bir kişiliktir. Psikopat anlayış, ahlak ve ahlaki ilkeleri taşımaz, onları önemsemez. Psikopat kişilik hak yerine çıkarı, adalet yerine gücü ve vicdan yerine asabiyeti koyar.

Uluslararası ilişkiler disiplininde Realist teorinin devleti tanımladığı kişilik tam olarak böyle bir şeydir. Yani 'insan insanın kurdudur' felsefesini benimseyen Realist paradigmanın tanımladığı devlet, psikopat olan bir kişiliktir. Ona göre devlet ahlaksızdır, bencildir, her şeyi güçle tanımlar, çıkar merkezcidir, siyaset kazan-kaybet üzerine kuruludur, çıkar için her şey yapılır, güç her şeyi belirler. En belirgin özelliği psikopat gibi ahlaksız olması, duygusuz olması, sevgisiz olması, vicdansız olması ve adalet yerine gücü seçmesidir. Normatif uluslararası ilişkiler anlayışları tarafından eleştirilen bu ahlaksız bakış açısı, maalesef uluslararası ilişkiler disiplininde ve uluslararası ilişkiler uzmanları arasında oldukça yaygındır. Halk arasındaki uluslararası ilişkiler algısı ve anlayışı da bu ahlaksız paradigmadan fazlasıyla etkilenmiştir. Farklı kanallardan da uluslararası ilişkilerde tek doğru anlayış buymuş gibi yansıtılmaktadır.

Oysa psikopat kişiliklerden oluşan bir uluslararası ( devletler) topluluğunda barışı sağlamak mümkün mü? Uluslararası aktörlerin başında gelen devleti psikopat bir karakterle özdeşleştirerek, kişisel ahlak ve sorumluluktan kurtulabilir miyiz? Uluslararası ilişkiler böyledir diyerek (ki aslında o değil, sadece birçok teoriden biri) inancımızı, ahlakımızı, kişiliğimizi ve insanlığımızı kenara koyma lüksümüz var mı?

Bu sorulara normal bir insanın evet cevabı vermesi çok zor. Oysa ahlaktan ve vicdandan yoksun ya da ahlak ve vicdanı körelmiş, öyle eğitilmiş ve şartlanmış bir kişilik ise buna rahatlıkla evet diyebilir. Demek ki formel ya da enformel eğitimle psikopat yetiştirmek mümkün. Hak-temelli olmayan bir eğitim sistemi aslında psikopat üretme çiftliğine dönüşebilir. Bugün maalesef etrafımızda bu tiplerden o kadar çok üretilmiş ki: Sokakta, medyada, akademide, okulda ve siyasette...

Bugün Rojava'da yeryüzünün en vahşi ve ahlaksız şeytani yapısı karşısında vatanını, canını, onurunu ve haklarını savunan Kürtleri, tehdit olarak algılayan anlayış aslında o psikopat realist paradigmaya dayalı devletçi kafanın yansımasıdır. Sözde (terörist) PYD denilerek kavramların arkasına sığınan bu psikopatlar, kişilik bozukluğunun da etkisiyle (ellerinde piyade tüfekleri olan bir kaç bin kişi üzerinden) kıyamet senaryoları kurmakta (ki psikopatların en mahir oldukları alandır), çapsız stratejik (!) kurgular geliştirmekte, hayatı kazan-kaybet anlayışıyla yorumlamakta ve beraber yaşadıkları Kürtleri ve hassasiyetlerini de yok sayarak bölge Kürtlerine yönelik askeri müdahaleden dahi hayasızca ve ahlaksızca bahsedebilmektedirler. PYD ya da diğer Kürt oluşumlar, bölgede diğer etnik ve dini gruplara haksızlık, hukuksuzluk ve zulüm yapıyorlarsa hep beraber karşı çıkalım, onunla mücadele edelim ve hatta müdahale edelim, fakat yeşil kemalist refleksle Kürtlerin her yerde her zaman, her türlü hak mücadelesine ve kazanımlarına karşı çıkan gizli (aslında oldukça açık) ırkçıları da birlikte lanetleyelim. Bu yeşil psikopatların medyada, akademide, sanatta ve siyasette boy gösterip ahlak ve adalet odaklı İslam'a zarar vermelerine izin vermeyelim.

Gerçek İslam olan kişi hiç bir şart altında ahlaktan, vicdandan ve adaletten taviz vermez. Aleyhine olsa bile yalancı şahitlik yapmaz, şeytanla iş tutmaz, zalimliğe soyunmaz, güce tapmaz ve kibirli olmaz.

Bu ahlaksız senaryoları laikçi, ulusalcı, milliyetçi kişiler kurarsa bir nebze anlaşılabilir, yukarıda tarif edilen realist devletçi kafanın tezahürü olarak okunabilir. Ya da ulus devletçi dünya düzeninde realist devletçi seküler anlayışın yansıma olarak kabul edilebilir. Fakat kendisine Müslüman diyen ya da öyle görünen analistlere(!) ne demeli? Siyaset söz konusu olunca, ahlaki ve vicdani sorumlulukları bitiyor mu? İslam'ın ahlak ve vicdan temelli, adalet ve eşitlikçi anlayışından azade mi oluyorlar? Yoksa kendilerine helvadan yeni bir put yaptılar da onu mu tanıtıyorlar?

Bu psikopat ve ahlaksız anlayışla bölgede barış kurmak mümkün mü? Bu ilkesiz ve çapsız analizlerle dünya medeniyetine ve barışına katkı yapmak imkan dahilinde mi? Anlamı barış olan İslam etiketli yapılarda rol alarak, savaş çığırtkanlığı yapmak hangi ahlakın ürünüdür? Çıkarınız (ki o bile yok) ve bir kavme olan kininizden dolayı bu kadar adaletten ve ahlaktan uzaklaşmanızı hangi Kitap öneriyor?Sahi, ne ara DAEŞ'a methiye dizecek kadar ahlaksızlaştınız!  Dindar, pardon DEAŞ görünümlü bu yeşil psikopatlar yüzünden bizi helak etme Allah'ım!

 

PSİKOPAT AHLAKI VE YEŞİL KEMALİSTLER
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen