Kurban Resmi

Sevginin Dili: Almak, Vermek ve Denge


  • Oluşturulma Tarihi : 16.05.2025 08:56
  • Güncelleme Tarihi : 16.05.2025 08:56

“Sevilmek istiyorum!”
Bu cümleyi hepimiz bir şekilde, bir zaman diliminde ya fısıldadık, ya içimizden geçirdik ya da dolaylı yollarla dış dünyaya gönderdik. Ama hiç durup düşündük mü: Sevgi bizim için tam olarak neye benziyor? Danışanlarımdan sıkça duyduğum şeylerden biri şu: “Sevdiğimi söylüyorum ama karşımdaki hiç anlamıyor.” veya “Onun için her şeyi yapıyorum ama kendimi hâlâ yalnız hissediyorum.” Sevgi gerçekten oradaysa, neden hissedilmez olur? İşte bu noktada sevgi sadece vermek ya da sadece almak değil; anlamak, uyumlanmak ve belki de en zoru: dengeyi kurmak meselesine dönüşüyor.

Sevgi Almak İçin Yer Açmak

Sevgiyle ilgili en kırılgan yanımız şudur: Sevilmek istiyoruz ama sevgiyi nasıl alacağımızı bilmiyoruz. Bir iltifatı küçümsüyor, bir sarılmayı gereksiz yakınlık olarak yaftalıyor ya da gelen yardımı “borç” gibi görüyorsak, orada sevgiye karşı içsel bir direnç gelişmiş olabilir. Bu direnç çoğu zaman çocuklukta, sevgiyi koşullu yaşamış olmamızdan kaynaklanır. Eğer sadece “iyi çocuk” olduğumuzda sevildiysek, yetişkinliğimizde de her sevgiyi test ederiz: “Bunu neden yapıyor? Karşılık mı bekliyor?” Halbuki gerçek sevgi, verildiğinde sorgulanmaz; alındığında yük hissettirmez. En sık duyduğum inançlardan biri: Sevilmek için mükemmel olmalıyım. Çocukluğumuzda başarılı olduğumuz zamanlarda daha fazla ilgi ve sevgi gördüysek, sevgiyi performansla ölçmeye başlarız. Oysa gerçek sevgi, “Hata yapsan da yanındayım” diyebilmektir. Ama bunun için önce kendi içimizde şu soruyu sormalıyız: Sevilmeye hazır mıyım? Çünkü bazen en büyük yorgunluk, sevilmeye alışkın olmamaktan gelir.

Sevgi Vermek: Tükenmeden, Beklentisizce

Sevgi vermek özveridir, evet. Ama özveri, öz-tükenişe dönüşüyorsa, orada sevgi değil, rol karmaşası vardır. Sevdiğimiz insanlara sürekli veren, destek olan, anlayan, dinleyen tarafta olmak, bi yerlerde “Ben de almayı hak ediyorum” diye haykıran bir yanımıza işarettir. Her akşam yemek yapıyorum ama bir teşekkür bile duymuyorum diyen anneler; ailemin mutluluğu için kendi hayallerimi erteledim diyen babalar var. Peki bu gerçekten sevgi mi, yoksa görünür olma çabası mı? Sevgi, fedakarlıkla karıştırıldığında bir süre sonra tükenmişliğe dönüşebilir. Unutmayalım: Gerçek sevgi iki yönlüdür. Tek taraflı bir yolculukta, biri daima yorulur.

“Benim Sevgi Alfabem Seninkinden Farklı”

Sevginin sadece ne kadar verildiği değil, hangi yolla verildiği de önemlidir. İlişkilerdeki yanlış anlaşılmaların çoğu da buradan doğar. Sevginin en saf hali, ötekinin ihtiyacını görebilmektir. Bana çiçek gönderme, çöpü çıkart diyen eşiniz size ev işleri konusunda daha fazla yardıma ihtiyacı olduğunu belirtiyor olabilir.
Gary Chapman”ın “5 Sevgi Dili” teorisi, sevginin nasıl farklı şekillerde ifade edildiğini anlatır:
Fiziksel temas (sarılmak),
Hizmet davranışları (bir ihtiyacını karşılamak),
Hediyeler (anlamlı küçük sürprizler),
Nitelikli zaman (dikkat dağıtmadan sohbet),
Onay sözleri (“Seninle gurur duyuyorum”).
Önemli olan, sevdiğiniz kişinin “dilini” keşfetmek.

Peki, Denge Nasıl Kurulur?

Pek çoğumuz sevgiyi bir yük gibi deneyimliyoruz. Karşılıklı hisler varsa bile, ya “çok seviyorum, o kadar sevilmiyorum” ya da “beni çok seviyor ama boğuluyorum” arasında bir yerlerde sıkışıyoruz. İşte bu noktada denge devreye giriyor. Sağlıklı bir ilişkide sevgi, ne özveriyle tükenmek ne de kontrolle şişmek zorunda. Sevgi, dengede olduğunda bir akış halini alır. Ne taşar ne de çekilir. Ne eksiltir ne de tüketir.
Kendi sevgi dilinizi keşfedin (Örneğin: “Beni en çok ne mutlu ediyor?”).
Partnerinizin/arkadaşınızın dilini sorun: “Sana sevgimi nasıl hissettirebilirim?”

Son Söz Yerine Bir Davet

Sevgiyi öğreniyoruz. Kimi zaman geç, kimi zaman yanlış, ama her zaman ihtiyaçla. Belki de ilk adım, sevgiyi tek bir şekle indirgememekten geçiyor. Kimi bir çorbayla sever, kimi bir mesajla. Kimi ses tonu ile, kimi dokunuşla. Önemli olan, bu çeşitliliği bir tehdit değil, bir zenginlik olarak görebilmek. Sevgi, sadece romantik bir tema değil; bazen arkadaşlıktır, bazen aileyle kurulan bir bağ, bazen de kendi kendine söylenen nazik bir cümledir.
“Bugün de iyi dayandın, teşekkür ederim.”

Sevginin Dili: Almak, Vermek ve Denge
Senanur Canpolat
Yazarımız Kim ?

Senanur Canpolat