Üretmenin Zarafeti 


  • Oluşturulma Tarihi : 03.11.2025 10:02
  • Güncelleme Tarihi : 03.11.2025 10:02

Bir şey üretmek…
Ne kadar sade bir kelime, değil mi?
Ama içinde öyle çok anlam barındırır ki.
Bir yazar için kelimelerle, bir ressam için renklerle, bir öğretmen için öğrencinin gözlerindeki parıltıyla;herkesin üretimi farklıdır, ama özü aynıdır:
varlığını anlamlı kılma çabası.Fabrikada ya da maden ocağında bazen ekmek üretenlerfırınbaşında,bir kadın annelik ederken herkes uyurken sabaha kadar bebeğinin başında,bir şoför hep yollarda,bir gazeteci gerçekleri göstermektarafsız aktarmak için belki en istemediği ortamlarda ve daha nicesi
Hepsi üretir kendi alanında.
Üretmek, aslında insanın dünyaya söylediği sessiz eylem yani “ben buradayım” cümlesidir.
Ama bu cümle bağırarak değil, incelikle söylenir.
Gerçek üretim, alkıştan değil, içsel bir ihtiyaçtan doğar.
Çünkü bir şey üretmek, övülmek için değil; içindeki taşan duyguyu, düşünceyi, sevgiyi dışa vurmak içindir.
Ne yazık ki çağımızda üretim çoğu zaman gösteriyle karıştırılıyor.
Kimi insanlar yaratmaktan çok görünür olmanın peşinde.
Bir fotoğraf, bir paylaşım, bir alkış uğruna hatta payı olmadan üstlendiğibaşkalarının taklidi olma yolunda olabilir ama zaman; ve yaptığınıngerçekolmayışından unutulur gider.Üsteliksaygınlığını yitirir.
Oysa üretmenin zarafeti, sessizliğinde gizlidir.
Bir tohum sabırla büyür.Ortaya çıkan bu yüzden kayda değerdir.
Örneğin bir yazar defterinin başına geçtiğinde, kimse onu alkışlamaz.Bilmez kaçkâğıtburuşturupattığını...
Bir ressam sabaha kadar fırçasını tutarken, kimse fark etmez.
Bir bilim insanı deneyini yüzüncü belki bininci kez denerken, etrafında sessizlik vardır.
Ama işte o sessizlikte, insan en çok kendini duyar.Çünkü üretmek, insanın kendisiyle yaptığı en derin konuşmadır.
Üretmek, aynı zamanda nezaket biçimidir.
Kibir, “Ben yaptım” der. Zarafet ise “Ben sadece aracı oldum” diyerek gülümser.
Yazar kelimelerin, besteci notaların, ressam renklerin içinden geçer.
Ortaya koyduğunuanlatırken artık “ben” sadece o masal anlatıcısı olur.
İşte o anda üretim, kişisel bir başarı olmaktan çıkar, insanlığın ortak hikâyesine dönüşür.
Gerçek üretim bir iz bırakır. Ama bazı izler toprağın üstünde değil, kalbin içinde kalır.
O yüzden bazen hiç adı duyulmayan insanlar, dünyaya en derin armağanı verir.
Bir düşünce, bir kelime, bir iyilik…Hepsi üretimin bir biçimidir aslında.
Bugün, gösterişin kolay ama anlamın zor olduğu bir çağda yaşıyoruz.
Belki de üretmek sunmak, bu yüzden her zamankinden daha değerli.
Gerçek üretici, ne kadar az konuşursa, o kadar çok anlatır çünkü ortaya koydukları dilidir üretenin.
Onun ışıltısı gürültüde değil, derinliktedir.
Ve o insan, başkalarının onayına değil,kendi vicdanına teslimdir.
Üretmek, hayatın içinde yasama şeklidir.Günümüzde bazı insanlar için.Bir yazarın her kelimesi, bir ressamın her fırça darbesi,bir annenin sabırla kurduğu bir sofra 
“Sevgiyle bir şey ortaya koymak.”
Ve işte o sevgi, üretimin inançlı,kendinden emin zarif sunuş biçimidir.
Çünkü zarafet, kalpten gelen emeğin sessiz güzelliğinden gelir.

 

Üretmenin Zarafeti 
Sibel Atapek
Yazarımız Kim ?

Sibel Atapek