Sosyal paylaşım sitelerinde bir sosyoloji Uzmanı arkadaşın yazdığı ve sık paylaşılan; “ORTADOĞULULUK NEDİR?” başlığı altında ÜLKEMİZ ORTADOĞULU BİR ZİHNİYET TARAFINDAN, ORTADOĞULU BİR ÜSLÜPLA YÖNETİLİYOR VE GÖRÜNEN O Kİ YAKINDA TAMAMEN ORTADOĞU’YA DÖNÜŞECEĞİZ” yazısını defalarca okumama rağmen, bu kadar paylaşılıp üzerine övgüler dökülmesini anlayamadığımı, bunda da haklılık payı bulamadığımı baştan söyleyeyim.
Mardin ve çevresini gezenler bilir. Bizde Hacettepeli sınıf arkadaşlarımla beraber nisan ayında Mardin’e gezi planlıyorduk. Korona salgını nedeni ile maalesef ertelemek zorunda kaldık. Bu güzel yöremizi ne kadar gezerseniz, o kadar çok şey öğrenirsiniz diyorum. Yanılıyorsam düzeltin! Bir Süryani manastırı olan “DEYRULZAFARAN MANASTIRINA” da uğrayanlar bu manastırı çok iyi bilirler.
Bir Mardin gezimizde; bu manastırın tarihini anlatan görevliye “Metropolitler nasıl seçilir?” sorusunu yöneltmiştik. Cevabını sizlere aynen aktarıyorum.
Metropolitler eğitimlerini tamamladıktan sonra dünyada ünlü şu üç üniversiteden birini bitirmeleri gerekmektedir. Bu üniversiteler.
- OXFORD
- CAMBRİDGE
- HARVARD’TIR.
Bu da yetmez üniversiteyi bitirdikten sonra, Süryani cemaati tarafından seçilmeleri gerekir(Burada bir dini propaganda yapmayı asla düşünmediğimi vurgulayayım). Ama ORTADOĞULULUK dediğiniz, yaşam kültürü ile toplumsal bilinç ve eğitim farklılığını göstermek için bu örneği verdim. Kimle kıyaslayacaksınız bu örneği merak ediyorum. Öncelikle belirteyim; ORTADOĞU halkları olan, Arap, Kürt, Türk, Acem’lerin kültürel gelişimini incelemeden ve bilmeden kaba ve ırkçılık kokan basit bir ORTADOĞULULUK tanımı haksız ve küçük düşürücü bir kavramdır. SOSYOLOJİ BİLİMİ; toplumsal olayları ve toplumları incelerken birçok boyuttan yararlanır. Oysa yazıyı kaleme alan sosyolog arkadaş sorunu sadece ırksal boyuta indirgemiş ve olanca gücüyle vurgu yapmıştır. Sosyolog arkadaşımızın belirttiği olgular doğru ve orta-doğu da görülmesi de gerçeğe yakındır. Ancak bu olguların doğruluğu olaylara bakış açısının sığlığını doğrulamaya yetmez. Bu eleştirileri Orta-doğu halklarını yönetenlere yapmış olsa anlamakta zorlanmayız. Ancak toptancı bir yaklaşımla bütün sorunu ve kabahati kadim Ortadoğu halklarına yüklemek büyük bir haksızlıktır. Bilimi, insanlığı ve sosyolojiyi IRKÇI bir yaklaşımla açıklamak ve bunun temellerini tek bir pencereden bakarak yorumlamak yanlışın en büyüğüdür.. Orta-doğu halklarının özgür iradeleri ile oluşturamadıkları yönetim tarzı ve yöneticileri büyük emperyal güçlerinin denetimi altındadır. Emperyal güçlerin sömürülerini pekiştirmek adına bu toplumların yaşadıkları ülkelere uyguladıkları sistemleri halklara mal edemeyiz. Bu çok büyük bir haksızlık olur. Dünyanın en büyük kütüphanelerinden olan İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ, yakıldığı tarihe kadar dünya bilim kaynağı merkezi durumundaydı. Aynı şekilde Bağdat’ta Abbasiler tarafından kurulan “BEYTÜ’L-HİKME” kütüphanesi ve IRAK işgalinde işgalciler tarafından yakılan Bağdat Milli Kütüphanesi de benzer özelliklere sahipti. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak insanlığın bir dönem ilerlemesinin dinamikleri olan kültür, eğitim ve ticari hareketlilik sözü edilen bölge ve halklarının tarihsel bir birikimidir. Emperyalizm ile birlikte dünyada; eğitim, sanat ve sanayi merkezi batıya kaymıştır. YORUM VE ÖNERİLERİM: Geçmişi bilmeden ve sahiplenmeden yapılan tüm tahliller doğru değildir. Maalesef ırkçılık dâhil, her türden gericiliğe hizmet eder. Bize gelince; toplumsal olarak gerilediğimiz ve kazançlarımızı (eğitim, kültür, sanat vb.) kaybettiğimiz doğrudur. Fakat bu durum geçicidir. Toplumsa ilerleme; Mecrasını bulup daha doğru bir yolda akacaktır. Kuşkumuz olmasın. Not: Eğitimci yazar arkadaşım Cafer KESKİN’e katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Ortadoğululuk Nedir? Tartışması