Türkiye Orta Doğululaşmakta mıdır? 3. Orta Doğu'yu Batı'dan Ayırt Etmek


  • Oluşturulma Tarihi : 22.05.2020 07:20
  • Güncelleme Tarihi :
Türkiye Orta Doğululaşmakta mıdır? 3. Orta Doğu'yu Batı'dan Ayırt Etmek yazının resmi

Orta Doğu’da tek bir kişinin geniş bir coğrafyada hüküm sürmesinin, tüm zenginliğin tek elde toplanmasının ve yönetici ile yönetilen arasındaki eşitsiz ilişkinin getirileri olmuştur. Bu sayede halk en azından karnını doyurmuş, nüfusu artmıştır, çağına göre muazzam tarımsal altyapılar oluşturulabilmiş ve sanat ile bilime kaynak sağlayacak artı-değer (tek elde olsa da) birikebilmiştir. Orta Doğu’da erken dönemlerden itibaren sanatta ve bilimde belirgin bazı atılımlar yapılabilmiş olmasının sebebi budur. Ancak bu atılımlar, asıl olarak halka değil, az sayıdaki elite hizmet eder. Belki Orta Çağ ve takip eden süreçte Avrupa’daki sarayların ve zenginlerin finanse ettiği sanat ile bilimin halka ulaşmamasına benzetebiliriz durumu. Ama ikisi arasındaki temel fark, Avrupa’daki çok sayıda prensliğin ve/veya zengin/asil/tüccar/burjuva ailelerin bilim ve sanat açısından pek çok odak oluşturması ve bu konularda birbirleriyle rekabete girmeleridir. Bu durum modern Avrupa’da bilimin gelişmesinin temel sebeplerinden biridir. Yaklaşımının doğruluğu ya da yanlışlığı ayrıca tartışılabilir de olsa Avrupa, bilimi salt bir merak ve boş zaman geçirme uğraşı olmaktan çıkarmış ve doğrudan bir rekabet ve “gelişim” aracı, bir sermaye haline getirmiştir. Her ne kadar günümüzde ilerici vasfını yitirmiş olsa da o dönemde Batı Burjuvazisi kendi burjuva yaşam tarzını ve kültürünü oluşturmuştur. Avrupa yaşam tarzı, sanatı, müziği bir bütün olarak kültürü Burjuva demokratik devrimi mirası olarak yaşamaktadır
Orta Doğu’da ise bilim ve sanat, binlerce kilometre mesafeye hükmeden yöneticilerin iki dudağının arasındadır. Burada daha da zenginleşmek veya zenginliği korumak için bilime sahip olmak büyük bir zorunluluk değildir. Bilime uzak kalanın eleneceği rekabet ortamı çok acımasız değildir. Bu seleksiyon çok daha yavaş işlemiştir. Bilim zaten yavaş gelişmektedir. Tebaa ise o kadarından bile nasiplenmemiştir doğal olarak. Hatta nasiplenmemesi için yöneticiler gerekli önlemleri almıştır. Cehaletin yeniden üretimini sağlayacak dini ve örfi düzenlemeler yaygındır. O medreseler, manastırlar, kütüphaneler halkın üstünde tahakküm kurma, onu karın tokluğuna çalıştırma, cahil bırakma amacıyla finanse edilmiştir. Oralara girmek ve eğitim almak da “sınıf atlama” ve daha saygın bir tabakaya yükselmenin yoludur. Temel amaç insanlığa fayda sağlamak değildir. Ha, yanlış anlaşılmasın, bu durum günümüzde tüm dünyadaki bilim kurumları ve dini kurumlar için de üç aşağı, beş yukarı aynıdır. Ancak fark şu: “Batı” daha rekabetçi, daha saldırgan ve “gelişmeci” yaklaşımıyla bilim denen aracı çok daha aktif kullanmayı başarmıştır. Toplumu daha “üretken” (ve “tüketici”) kılmak için kültürel yapısını sürekli yenilemiştir. Aydınlanma, ilerleme (bu topraklardan bakınca da modernleşme, Batılılaşma) denen olguların temeli budur. Orta Doğu ise bu sürece çok daha yavaş ve çok daha muhafazakâr tepkiler verebilmiştir. Hangisinin yaptıklarının daha doğru veya ahlaklı olduğu çok geniş bir tartışmanın konusudur fakat burada önemli olan ikisinin de birbirinden bu açıdan farklılaştığı gerçeğidir.
 

Türkiye Orta Doğululaşmakta mıdır? 3. Orta Doğu'yu Batı'dan Ayırt Etmek
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun