Affetmek: Kalbin suskun yorgunluğunu serbest bırakma sanatı


  • Oluşturulma Tarihi : 30.11.2025 14:33
  • Güncelleme Tarihi : 30.11.2025 14:33

İnsanın içinde öyle bir oda vardır ki, ne kapısı tam kapanır ne de tamamen açılır.

Bu oda, geçmişte yaşanan kırgınlıkların, söylenen sert sözlerin, yarım bırakılmış cümlelerin sessizce biriktiği yerdir.

Geceleri en çok orada üşürüz, gündüzleri en çok orada taşırız hayatı.

 

Bir gün, fark etmeden taşıdığımız o yük eğmeye başlar omuzlarımızı.

Dışarıdan güçlü görünürüz; makamımız, sorumluluklarımız, unvanlarımız vardır.

Ama insanın en ağır yükü bazen bir kelimenin gölgesidir.

 

İşte tam burada affetmek karşımıza çıkar.

Affetmek, çoğunun sandığı gibi bir iyilik gösterisi ya da karşı tarafa verilmiş bir af değildir.

Hatta bazen karşımızdaki kişi affedildiğini bile bilmez.

 

Çünkü affetmek önce insanın kendi kalbine ettiği bir merhamettir.

 

Psikolojik Gerçek: Affetmediğimiz Kişi Değil, Duygunun Kendisi

 

Psikoloji der ki; beyin yaşanmış bir olayı hatırlarken onu yeniden yaşar.

Yani biz aslında geçmişteki kişiyi affetmediğimizde,

o kişiyi değil,

o kişinin bizde bıraktığı acı duygusunu her seferinde yeniden canlandırırız.

 

Bu yüzden affetmek;

“Ben artık aynı duyguyu tekrar tekrar yaşamayacağım” demektir.

Acıyı kapının önüne koymak, hafiflemeyi seçmektir.

 

Manevi Boyutu:

Kalbi Arındırmak

 

Tasavvufta derler ki:

“Kalpteki yük, sadece sahibini ezer.”

 

Affetmek; ruhun pasını silmek, gönlün karanlığına ışık tutmaktır.

Birini aklamaz, olanı unutturmaz, fakat kalpteki düğümü çözer.

Ve o düğüm çözülünce insanın nefesi genişler, bakışı berraklaşır.

 

Hikâye Dokunuşu: İçimizdeki Çocuk

 

Bir zamanlar küçük bir çocuk vardı içimizde.

Biri ona kırıcı bir söz söylediğinde;

susmayı öğrendi, kabuğuna çekildi, güçlü görünmeyi seçti.

Yıllar geçti ama o çocuk büyümedi.

 

Affetmek, dışarıdaki insanın değil,

içerideki o çocuğun saçını okşamaktır:

“Artık geçti… korkmana gerek yok.”

demektir.

 

Romantik Katman: Kalbin Sessiz İtirafı

 

Bazen en çok sevdiklerimiz incitir bizi.

Onları kalbimize aldığımız için, kırılma payı da büyük olur.

 

Affetmek burada bir teslimiyet değil;

kalbin “Ben seni seviyorum ama acıyı taşımak istemiyorum” deyişidir.

 

Aşk bazen sarılmakla iyileşir,

bazen de içimizdeki karanlık yükü bırakmakla.

 

Toplumsal ve Kurumsal Yansıma

 

Bireydeki kırgınlık, toplumda büyür.

Toplumdaki huzur, bireyin yüreğinde başlar.

 

Bir lider, bir yönetici, bir ebeveyn ya da bir öğretmen;

affetmeyi bilirse,

arkasından gelenlere de bir iyileşme kültürü bırakır.

 

Affetmek bir sosyal davranıştır:

Güçlü yöneticilerin, olgun bireylerin, bilge toplumların dilidir.

Sonuç:

Affetmek Asla Karşı Taraf İçin Değil

 

Affetmek;

geçmişi silmek değil,

geleceği hafifletmektir.

 

Birinin yüzüne değil,

kendi kalbimizin içine attığımız imzadır.

 

Bazen affetmek;

vicdanın kapısına asılan küçük bir nottur:

“Ben artık yük taşımıyorum.”

Affetmek: Kalbin suskun yorgunluğunu serbest bırakma sanatı
Erdal Ataklı
Yazarımız Kim ?

Erdal Ataklı