İnsanın bu dünyada kapladığı alan, evrenin bütününe bakıldığında bir nokta bile değil. Bir damlanın okyanusta kaybolması gibi, varlığımız da kainatın büyüklüğü karşısında görünmez hale geliyor. Ama gel gör ki biz, kendimizi doğanın sahibi sanıyoruz.
Düşünelim…
Bir karınca kolonisinin üzerinde yürürken, onların tüm dünyasını altüst edebiliriz. O küçücük canlı için biz bir deviz. Oysa bizim de göremediğimiz kadar büyük düzenler var ve biz onların karşısında bir karınca kadar bile değiliz.
Ama biz ne yapıyoruz?
Denizleri kirletiyoruz, ormanları yakıyoruz, gökyüzünü zehirliyoruz. Birkaç yüz yıl daha fazla yaşayabilmek için, milyarlarca yıllık doğayı harcıyoruz. İnsan öyle kibirli ki, sanki dünya onun tapulu malıymış gibi davranıyor.
Halbuki gerçek çok basit:
İnsanın ömrü bir gün ise, kainatın ömrü sonsuz bir zaman gibidir. Bizim nefes alıp verdiğimiz birkaç on yıl, evrenin takviminde bir saniye bile etmiyor.
Tarihten de örnek verelim:
Firavunlar kendilerini tanrı sandı, ama bugün onların heykelleri bile yarım yamalak ayakta duruyor. Roma İmparatorları dünyaya hükmetti, ama şimdi topraklarının büyük kısmı tarih kitaplarında sadece birer satır. Dün “sahip” olduklarını sananlar, bugün mezar taşlarında sessizce yatıyor.
Ama mesele sadece doğa değil… İnsan ilişkileri de aynı hassasiyeti ister.
Bir sevgilinin gözlerine bakarken kurduğumuz güven, aslında doğanın bize verdiği temiz bir nefes gibidir. O güven yalanla bozulduğunda, sevgi de tıpkı kirlenen bir nehir gibi bulanır.
Sevgiliden ayrılışın en acı yanı, kalbin boşalması değil; söylenmiş bir yalanla, verilmiş bir sözün tutulmamasıyla güvenin yıkılmasıdır. Ve unutmayalım: güven bir kez kırıldığında, hiçbir sevgi onu tamir edemez.
Hayal edin…
Yalansız bir dünya.
Kimsenin kimseyi kandırmadığı, çıkar uğruna değerlerin satılmadığı, dürüstlüğün en büyük servet kabul edildiği bir hayat. İşte o zaman hem doğa nefes alır, hem insan. Çünkü doğa nasıl temizlenmek isterse, insanın ruhu da doğrulukla arınır.
Bütün bunlar bize şunu söylüyor:
Biz doğanın sahibi değiliz, emanetçisiyiz. Toprağa, suya, havaya ve birbirimize iyi bakmak zorundayız. Çünkü yarın biz gideceğiz, ama bu dünya kalmaya devam edecek.
⸻
🌿 Unutmayalım: Dünyaya bıraktığımız iz, sahip olduklarımızla değil; yaşattığımız doğruluk, koruduğumuz güven ve dokunduğumuz kalplerle ölçülür.