Bir çocuğun gözlerine baktığınızda, sadece masumiyeti değil, aynı zamanda geleceği de görürsünüz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, yalnızca bir bayram değil; çocukların, yani geleceğimizin önemini hatırlatan bir gün. Bir klinik psikolog olarak çocukların gelişim süreçlerine dair birçok hikâye dinledim. Onların dünyaya nasıl baktıklarını, nasıl bir gelecek istediklerini duydukça şunu fark ediyorum: Çocukların ruh sağlığı, toplumun geleceğini belirler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, aslında büyük bir mesaj içeriyor. Çocukların sadece korunmaya muhtaç bireyler olmadığını, aynı zamanda toplumsal gelişimin en önemli taşıyıcıları olduklarını vurguluyor. Sağlıklı, mutlu ve güvenli çocuklar yetiştirmek, bir ülkenin en büyük yatırımıdır. Çünkü psikolojik olarak güçlü çocuklar, gelecekte sağlıklı bireyler ve toplumu ileriye taşıyan bilinçli vatandaşlar olurlar.
Peki, bir toplum çocuklarının ruh sağlığını nasıl koruyabilir? Öncelikle onlara sadece eğitim değil, aynı zamanda sevgi ve güven dolu bir ortam sunarak. Bir çocuğun kendini değerli hissetmesi, hayat boyu taşıyacağı en güçlü duygusal donanımdır. Sevgiyle büyüyen bir çocuk, hayatın zorluklarına karşı daha dayanıklı olur. Araştırmalar, sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkilerinin, bireyin özgüvenini ve sosyal becerilerini geliştirdiğini gösteriyor. Bu da toplumsal dayanışmayı ve kolektif bilinci güçlendiriyor.
Ancak, çocuklar sadece aile içinde değil, toplum içinde de korunmalı ve desteklenmelidir. Onları dinlemek, fikirlerine değer vermek, haklarını gözetmek ve onlara fırsatlar sunmak, bireysel mutluluklarının yanı sıra toplumsal refahı da artırır. Unutmayalım ki bir çocuğun kahkahası, yalnızca onun değil, tüm toplumun iyi oluşunun bir göstergesidir.
23 Nisan’da sadece bayram kutlamıyoruz; çocuklara verdiğimiz değeri ve onların taşıdığı umudu hatırlıyoruz. Bir çocuğun gözlerindeki ışık, bir toplumun geleceğinin en gerçek yansımasıdır. O ışığı korumak ve büyütmek hepimizin sorumluluğudur.