Düşünüyorum, Öyleyse Varım… Ama Sadece Düşünmek Yeter Mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 23.10.2025 10:26
  • Güncelleme Tarihi : 23.10.2025 10:26

“Düşünüyorum, öyleyse varım.” Descartes’ın bu ünlü sözü, insanlık tarihinin belki de en çok alıntılanan felsefi cümlelerinden biridir. Düşünmek, varoluşumuzun kanıtı olarak sunulur. Ancak modern yaşamın ortasında, bu sözü yeniden sorgulamak gerekiyor: Gerçekten yalnızca düşündüğümüz için mi varız? Yoksa sadece zihnin içinde yaşadığımızda, hayatı kaçırıyor muyuz? Günümüz insanı, zihninin içinde bir labirentte dolaşıyor. Bitmeyen düşünceler, analizler, kaygılar, planlar… Sürekli düşünüyoruz ama bu düşünceler çoğu zaman bizi var kılmaktan çok, varlığımızın üzerine sis perdesi çekiyor. “Düşünmek” ile “yaşamak” arasındaki farkı unuttuğumuzda, kendimizi zihinsel hapishanelerde buluyoruz.
Birçok insan, yaşamını düşüncelerinin esiri olarak sürdürüyor. “Böyle düşünüyorsam, demek ki böyleyim” yanılgısı çok yaygın. Oysa bir düşünce, sadece zihinden gelip geçen bir misafirdir. Düşünce, hakikat değildir; sadece zihnin ürettiği bir hikâyedir. Örneğin “Başarısızım” düşüncesi aklınıza geldiğinde, bu sizin gerçekte başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Yalnızca zihninizin o anda ürettiği bir yansıma olabilir. Eğer bu düşünceye tutunursanız, varlığınızı onun üzerinden tanımlarsınız. İşte o noktada, kendi kendinizi sınırlamış olursunuz.
O halde şu soruyu sormalıyız: Var olmak sadece düşünmek midir, yoksa hissetmek, deneyimlemek, eyleme geçmek de varoluşun bir parçası mıdır?
Bence insanın hakiki varoluşu, düşüncelerini aşabildiği noktada başlar. Çünkü yaşam, sadece zihinde değil; bedende, duygularda, ilişkilerde ve eylemlerde de akıyor. Zihinde yaşayan ama bedeniyle bağ kurmayan biri, sürekli “yaşıyor gibi” hissedebilir ama aslında hayatı eksik deneyimliyordur.
Felsefi olarak düşündüğümüzde, “Düşünüyorum, öyleyse varım” cümlesine şunu eklemek mümkün:
“Hissediyorum, öyleyse varım.” Çünkü duygularımız bize canlı olduğumuzu hatırlatır.
“Hareket ediyorum, öyleyse varım.” Çünkü eylem olmadan düşünceler birer soyut taslaktan ibaret kalır.
“Fark ediyorum, öyleyse varım.” Çünkü farkındalık, yaşamı bilinçli şekilde deneyimlemenin anahtarıdır.
Düşüncelerimizi yadsımak değil, onların ötesine geçmek gerekir. Düşünceyi görmek, fark etmek ve sonra yaşamın diğer boyutlarına dokunmak… İşte gerçek farkındalık burada başlar.
Bugün zihninizden geçen herhangi bir düşünceyi seçin. Mesela “Ben yetersizim” düşüncesi geldiğinde, hemen sorun:
Bu sadece bir düşünce mi, yoksa kesin bir gerçek mi?
Bedenim şu an ne söylüyor?
Eğer bu düşünceye inanmasaydım, ne hissederdim?
Bu basit farkındalık, düşünce ile gerçek arasındaki ayrımı görmenizi sağlar.
Unutmayalım: İnsan sadece düşünen bir varlık değildir; hisseden, deneyimleyen, bağ kuran, hareket eden ve anlam arayan bir varlıktır. Düşünmek elbette varoluşumuzun önemli bir boyutudur ama tek başına yeterli değildir. Asıl varlık, düşünceyi aşıp yaşamın bütününü kucaklayabildiğimizde ortaya çıkar.
Belki de şunu söylemeliyiz: “Düşünüyorum, hissediyorum, yaşıyorum, fark ediyorum… İşte bu yüzden varım.”

Düşünüyorum, Öyleyse Varım… Ama Sadece Düşünmek Yeter Mi?
Metin Olataş
Yazarımız Kim ?

Metin Olataş