Oyun Gibi Yaşamak: Çocuğun Saf Keyfini Hatırlamak


  • Oluşturulma Tarihi : 30.10.2025 08:58
  • Güncelleme Tarihi : 30.10.2025 08:58

Hiç çocukları izlediniz mi? Ellerine aldıkları küçücük bir taş, basit bir kutu ya da bir sopa, onların dünyasında dev bir maceraya dönüşebilir. Çocuk, oyuna başladığında “Bu bana ne kazandıracak?” diye düşünmez. Sonunda ödül var mı, başarısız olacak mı, çevresindekiler onu yargılar mı, bunları umursamaz. Sadece anda kalır ve o anın verdiği zevke teslim olur. İşte hayatın saf halini bize en çok hatırlatan şey, çocukların oyun oynama biçimidir.

Yetişkinlik ise çoğu zaman bunun tam tersidir. Bizler, herhangi bir işe girişmeden önce hesaplar yaparız. “Bunun bana ne faydası olacak? Sonunda ne elde edeceğim? Kaybedersem ne olur?” Bu sorular bazen öyle baskın hale gelir ki, oyuna hiç başlayamayız. Yani aslında hayatın tadını çıkarmak yerine, zihnimizin yazdığı senaryolarla meşgul oluruz.

“Çocuk gibi oynamanın” sadece eğlence değil, aynı zamanda şifa olduğunu görüyorum. Çünkü çocuk gibi oynamak, bizi anda kalmaya, kaygılardan sıyrılmaya ve yaratıcı yanımızı ortaya çıkarmaya davet eder. Bir danışanım, uzun yıllar süren yoğun kaygılarının arasında resim yapmayı yeniden keşfetti. Önce “Ama iyi çizemem ki” diyordu. Sonra renkleri sadece karıştırmaya, kalemi rastgele gezdirmeye başladı. Bir süre sonra gözlerinde o çocuksu ışık belirdi. “İlk defa kaygısızca bir şey yaptım” dediğinde, aslında kendi içindeki oyunu yeniden bulmuştu.

Hayal edin: Çocuk gibi zevkle oyun oynadığınızı… Koşarken düşseniz bile gülmeye devam ediyorsunuz. Bir kale yaparken yıkılsa bile yeniden kuruyorsunuz. Çünkü önemli olan sonuç değil, sürecin kendisi. İşte bu bakış açısı, hayatın her alanına yayıldığında farkındalık gelişmeye başlıyor. Belki işinizde, ilişkilerinizde ya da kişisel yolculuğunuzda bu yaklaşımı hatırlamak, yüklerinizi hafifletebilir.

Peki bize ne hissettirir çocuk gibi oyun oynamak?

Öncelikle özgürlük. Çünkü kaygılar olmadan yapılan her şey hafiflik hissi verir.

Yaratıcılık. Oyun sırasında yeni yollar, yeni fikirler, yeni keşifler ortaya çıkar.

Bağlılık. Çocuk gibi oynarken hem kendinize hem de etrafınızdakilere daha içten bağlanırsınız.

Ve en önemlisi: Anda olma hali. Geçmişin pişmanlıkları ya da geleceğin kaygıları kaybolur. Sadece şu an vardır.

Hayatı sürekli bir yarış olarak yaşamak yerine, bir oyun gibi deneyimlediğimizde hem kendimize daha şefkatli yaklaşırız hem de yaşamın bize sunduğu güzellikleri daha net görürüz. Çocuklar bize aslında büyük bir ders verir: Hayatın anlamı, sonuca ulaşmakta değil; sürecin kendisini zevkle yaşamakta gizlidir.

Belki de hepimizin hatırlaması gereken cümle şudur: “Bazen en büyük farkındalık, bir çocuğun oyuna dalışındaki hafifliği yeniden kendimize izin vermektir.”

Oyun Gibi Yaşamak: Çocuğun Saf Keyfini Hatırlamak
Metin Olataş
Yazarımız Kim ?

Metin Olataş