Kulaklarımıza ilişen suyun şırıltısı beynimizi okşar gibi terapi edercesine arıktan uzanarak akıp yol alıyordu. Su hayatın vazgeçilmez yegane önemli bir unsur olduğunu vurgulayarak kendini bize kanıtlıyordu. Tıpkı annelerin bebeleri için vazgeçilmez hayati bir nesne oldukları gibi. Biz de yüzümüzü su sesinin geldiği yöne doğru çevirerek, suyun yankılanan o muhteşem şakırdılı akışını dinliyorduk. Aynı zamanda özlemini çektiğimiz suda yıkanacak olmanın hayalini’de yaşıyorduk keza. Su akışının yaydığı şırıltı, biz içerdekilerin çoğunu sanki yanına davet edercesine akıyordu. Bütün canlıların, suda hayat bulduğu gerçeği bizim için daha gerekli ve daha yakıcı hal almıştı. Bu sıralar şoföre alçak bir ses tonuyla seslenerek bize su getirmesini rica‘yla talep ettik. Şoför bir çaresine bakarım şayet mümkünse size su veririm dedi. Araya uzun bir zaman girdiği halde görünürde ne şoför ne de su verildiği oldu.” Şoför bu gereksizlikleri bize neden yapıyor hangi nedenle su vermiyor diye bir anlam çıkaramıyorduk. Dışarıdaki durumu bilmediğimiz için şoförün zaruri temel ihtiyaçlarını vermesi halinde karşılaşabileceği olumsuzlukları göz önünde bulunduruyordu galiba. Dışarıda ne gibi olasalıkların var olduğunu sezemiyorduk. Her şeye rağmen şoförün bizi hedeflediğimiz menzile ulaştırmak için gayret sarf ettiği ve ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu da yadsıyamazdık. Bu yol öyküsünü not almaya odaklandığım sıralar, şimdiki yaşantı seyrinden haberimin olmadığı sürücümüz Hasan’a bize geçen emeğinden dolayı kendisine saygı ve sevgilerimizi sunmak, kendisine mutlu bir yaşam ve iş hayatında da başarılar dilemek isterim. Park halinde bulunduğumuz araçta beklerken; Enver, Nevzat, Yılmaz, İzzet, Mehmet, Bekir ve kardeşim Behcet ile bir araya gelerek ne yapmamız gereği üzerinde konuştuk. Su ihtiyacımızı karşılaması için, şoföre tekrar hatırlatmayı kararlaştırdık. Bu arada şoföre tüm çabalarımıza rağmen sesimizi kendine bir türlü ulaştıramıyorduk. Şoförün uyumuş olabileceğini varsayarak bu seçenekten’de vazgeçtik. Bulunduğumuz yerde üzerimize dikkat çekmemek için sesimizi yükseltemiyorduk. Ancak susuzluk ve açlık, bize mutlaka bir çare bulmak zorunda gerekli kılmıştı. Bu arayışımız esnasında, Enver bize yönelerek; “ arkadaşlar müsade edin aşağı inip su getireyim” dedi. Çoğumuz Enver’in aşağı inmesine taraftardı. Hiç değilse gecenin karanlığından istifade edilerek bize su getirebilmeyi amaçlamıştık. ( Devam edecek )