Diyeti hemen bırakacaksınız, başlamayın

Günümüzde sıklıkla beslenme ile ilişkilendirilen obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunlarının başında gelirken, Türkiye’de obezite sıklığı kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülüyor. İnsanların sosyal hayatını da olumsuz yönde etkileyen obezite, birçok hastalıklara da sebep olarak yaşam süresini kısaltıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 23.01.2016 07:58
  • Güncelleme Tarihi : 23.01.2016 07:58
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Diyeti hemen bırakacaksınız, başlamayın

EMİNE YALÇIN

Obezite hastalığı, 21. yüzyılın kronik hastalıklara ve ölüme neden olan en önemli küresel sağlık sorunları arasında yer alırken, kişinin boy ve ağırlığı arasındaki ilişki obezite hastalığı için önemli rol oynuyor. Karşıyaka Toplum Sağlığı Merkezi Obezite Danışma Biriminde görev yapan Diyetisyen Uğur Gültepe, kilo verme ile ilgili çok fazla bilgi kirliliğinin olduğunu ifade ederek, kolay bir yol seçerek kilo vermek isteyen çok fazla insanın olduğuna dikkat çekti.

Ailelerin çocuklarına yavaş yemelerini ve yemeği iyi çiğnemelerini telkin etmelerini de öneren Gültekin, çocuğun yemeği hızlı yemesi ve fazla tüketmesinin doğru olmadığını söyledi.

BESLENME EĞİTİMİ VERİLİYOR

Diyetisyen Uğur Gültekin, meslek hayatında yaklaşık 10 yılı geride bıraktığını belirterek, obezite danışma biriminde beden kitle endeksi 25 ile 35 arasında olan bireylerin kilo kontrollerini sağladıklarını söyledi. Aynı zamanda beslenme tedavisinin sağlanmasını ve beslenme eğitimi verdiklerini de anlatan Gültekin, “Biz burada randevu usulü düzenli takipler ile hizmet veriyoruz. Buraya gelen kişinin öncelikle tam anlamıyla sağlık kontrolünden geçmesi gerekiyor. Sonra bir beslenme kaydı alınıyor. Gelen kişinin doğruları ve hataları tespit ediliyor. Konu ile beslenme tedavisi planlanarak kişiye anlatılıyor. Sonrasında düzenli takipleri yapılıyor” diye konuştu.

40’IN ÜZERİ MORBİT OBEZİTE

Beden kitle endeksinin boy ve kilo arasındaki bir formülasyon ile hesaplandığını anlatan Gültekin, boy ölçüsünün metre cinsinden karesini mevcut olan kiloya böldüklerini söyledi. Gültekin, “Beden kitle endeksi 20-25 arası olan normal 25-30 arası olan hafif kilolu 30-35 arası olan fazla kilolu 35-40 olan ise obezite 40’ın üzerinde ise morbit obezite olarak geçiyor. Biz burada koruyucu tedavi kapsamında 25-35 arasını kontrol ediyoruz. Beden kitle endeksi 35 sonrası hastaları biz kinci basamak kurula yönlendiriyoruz” şeklinde konuştu.

KİLO ALMANIN BİRÇOK HUSUSU VAR

Gültekin, genel olarak obezite danışma birimlerinde bir hekim, bir diyetisyen ve bir hemşire bulunduğunu bazı birimlerde de bir psikolog yardım ile hekim çalışması yapıldığını belirterek, kilo almak için birçok sebebin olduğunu ifade etti. Kilo almanın birçok hususu var ve bu hususların tamamen çözülmesi gerektiğine de dikkat çeken Gültekin, “Özellikle beden kitle endeksi 35-40 arası ise muhakkak bir psikolog ya da bir psikiyatr desteği gerekmektedir. Yine çok kilolu olan bireylerde de bir fizik tedavi uzmanın da destek vermesi gerekiyor. Bu iş bir ekip işidir. En önemli rol tabi ki diyetisyenin ama diğer hususlarında tamamlanmış olması gerekiyor. 25 beden kitle endeksinin altında olup da kilosundan şikayet edenler var. Bu kişinin genel beslenme önerilerini bir hekimin vermiş olması da gayet doğaldır. İş 25 ve üstünü geçtiği zaman tedavinin ayrı planlanması gerekiyor. Her zaman için bir psikoloğun olmasında fayda var tabi ki” ifadelerini kullandı.

ALIŞKANLIKLAR HAYAT BOYU DEVAM EDİYOR

Obezite danışma birimi olduklarını ancak zayıflama birimi olmadıklarına dikkat çeken Gültekin, kişilerin kilo verme hedefini yanlış belirlediklerini söyledi. Gültekin, insanların kilolu olmasının hata olmadığını kilo aldıran etmenlerin hatalı olduğunun da altını çizerek, “Kişilerin düzensiz beslenmesi hatalı. Yetersiz fiziksel aktivitesi olmuş olması hatalı. Uyku düzeninin olmaması hatalı gibi birçok husus var. Kişi sadece hedefine kilo vermeyi koyarsa asla sonuç başarılı olmaz. Doğru ve sağlıklı bir hayatın devam etmesi gerekiyor ki verilen kilolar korunsun. Kilo vermek maalesef bir resim çerçevesini alarak duvara asmak değil. Kişinin alışkanlıkları hayat boyu devam ediyor. Bu yüzden bozuk alışkanlıkları değiştirmekte çok zor. Biz de burada danışanlarımızla birlikte doğru hedefi belirliyoruz” dedi.

ÇOK SPOR YAPMAK ÇOK VERİM GETİRMEZ

Gültekin, yemek yeme saati, çiğneme alışkanlığı ve su tüketimi alışkanlığı gibi hususların öneminin altını çizerek, bu hususların herkesi kapsamasında dolayı aile fertlerinden bir kişinin dikkat etmesi diğer aile fertlerinin de dikkat etmesini sağladığını anlattı. Gültekin, “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günlük her bireyin minimum düzeyde yarım saat yürüyüş yapması gerekiyor. Her gün yarım saat yürüyüşü alışkanlık haline getirerek devam ettirmek gerekiyor.  Çok spor yapmak çok verim getirmez. Kişinin yarım saat spor yapması kesinlikle yeterli. Önemli olan günlük olarak yapılması gerekiyor. Son verilere göre ise günde yaklaşık 7 bin 500 adımla 10 bin adım arası atılması öneriliyor. Peki 30 dakika boyunca bu adım sayısına ulaşılabilir mi? Ulaşılamaz. Ancak 4 bin ila 5 bin arasında adım atılabilir. Birtakım fiziksel rahatsızlıkları olan bireyleri biz hekime yönlendiriyoruz. Hekimlerde o bireyleri doğru bir şekilde yönlendiriyorlar” açıklamasında bulundu.

KİLO VERMEK İÇİN DOĞRU EĞİTİM ŞART

Kilo verme ile ilgili çok fazla bilgi kirliliğinin olduğunu ifade eden Gültekin, kolay bir yol seçerek kilo vermek isteyen çok fazla insanın olduğunu da sözlerine ekledi. Gültekin, bireylerin kilo vermek istedikleri için diyete başladıklarını ve kısa bir sonra bıraktıklarına da dikkat çekerek, “Bireyler bir şekilde kilo veriyorlar. Ancak hedefleri doğru olmadığı için o verdikleri kiloları geri alıyorlar. Yaşadıkları bu durumu 1 kaç sefer yaşadıklarında kendilerinde yo yo sendromu oluşuyor. Kilo vermek isteyenler doğru bir eğitimle sonuca ulaşabilirler” diye konuştu.

İÇECEKLERİN KALORİSİ YÜKSEK

Gültekin, birçok hastada istedikleri başarıyı elde ettiklerini vurgulayarak, en rahat ve korkmadan tüketilebilecek içeceğin ‘su’ olduğunu söyledi. Su dışında içilecek olan içeceklerin her zaman kontrol altında tutulması gerektiğinin de altını çizen Gültekin, “İçeceklerin tüketimi kolay kalorisi yüksektir. İçecek riskli grupta olduğu için çok fazla tavsiye edilmez. Bu yüzden sınırlı tüketilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

YAVAŞ YEMELERİNİ TELKİN EDİN

Ailelerin çocuklarına yavaş yemelerini ve yemeği iyi çiğnemelerini telkin etmelerini öneren Gültekin, çocuğun yemeği hızlı yemesi ve fazla tüketmesinin doğru olmadığını söyledi. Gültekin, sözlerine şu şekilde devam etti: “Çocuklar brokoli, elma ya da çikolata yerken yavaş çiğnemeleri gerekiyor. Bu alışkanlıkları çocuklarınıza çocukluk döneminde sağlarsanız önemli bir besin kalemini düzeltmiş olursunuz. Bize gelen kişilerin çoğunda hızlı yemek yeme alışkanlığı var. Neden peki insanlar hızlı yemek yiyor? Çocukluk döneminde yavaş yeme alışkanlığını kazanan kişiler sebep her ne olursa yemeği yavaş yiyerek tüketmeye devam ediyor.”

PAKETİN BİTMESİNE GEREK YOK

Gültekin, paket ürünlerin önem arz ettiğini ifade ederek, mevcut olan gıdayı paylaşarak kontrol altına alınabileceğini belirtti. Gültekin, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Aile çocuklarına verdikleri yiyecekte yeterli olduğuna kanaat getirdiğinde durması gerekir. İlla ki paketin bitmesine gerek yok. Mesela çikolata sevmeyen ve yemeyen çocuk yok. Çocuklar çikolata yemeyi çok seviyor. Aile bir paket aldığı çikolatayı çocuğun bir anda bitirmesi gerekiyor mu? Bence gerekmiyor. Gerekirse sonrada yiyebilir. O paketi tek seferde bitirmemesi gerekiyor. Çocuk çocukluğunu yapacak. Bizde aile büyükleri olarak beslenmesine önem vereceğiz. Biz aile büyükleri olarak çocuklarımıza iyi bir rol model olmamız gerekiyor. Yemek ya da içmek istediği bir şeyi zararlı olmasından ötürü aile çocuğa yalan söyleyerek vermiyorsa çocuk gün gelip ailenin yalan söylediğini anlar. Bu yüzden çocuk aileyi beslenme konusunda dinlememeye başlıyor.”

Haber Merkezi