Ege’de tropikal hastalıklar kapıda

Ege’de sivrisinek tehdidinin kalıcılaştığını belirten Dr. Mustafa Torun, Batı Nil Ateşi ve sıtma gibi hastalıkların yayılma riskinin giderek arttığına dikkat çekerek, bu durumun halk sağlığı açısından ciddi sorunları da beraberinde getirdiğini söyledi

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ege’de tropikal hastalıklar kapıda haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER - İklim değişikliği nedeniyle hava sıcaklıklarının kış aylarında mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, sivrisinek ve kene gibi vektörler üzerinden bulaşan hastalıkları yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı. Özellikle Ege Bölgesi’nde son yıllarda artan sivrisinek yoğunluğu, bu canlıların taşıdığı enfeksiyonlara ilişkin endişeleri artırırken, uzmanlar vektör kaynaklı hastalıkların artık sadece yaz aylarına özgü bir sorun olmaktan çıktığı uyarısında bulunuyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Torun, Ege’de Aedes aegypti ve Culex türü sivrisineklerin yerleşik hale gelmesinin, tropikal vektörlerin Türkiye’nin iklim koşullarına uyum sağladığını gösterdiğini belirterek bu durumun Batı Nil Ateşi, sıtma, dengue, Zika ve chikungunya gibi hastalıkların yıl boyunca görülme riskini artırdığını vurguladı. Torun, kış sıcaklıklarının artmasının sivrisineklerin yaşam döngüsünü hızlandırdığını, popülasyonun yıl boyu aktif kalmasına yol açtığını ve enfeksiyonların ‘sezonsuz’ hale gelme ihtimalini güçlendirdiğini kaydetti.

mustafa torun

HASTALIKLAR SEZONSUZ HALE GELDİ

Tropikal vektörlerin Türkiye’nin iklim koşullarına uyum sağlamaya başladığını söyleyen Torun, “Bu konu gerçekten de hem bizler için hem de halk için çok önemli bir dönüşüm noktasını işaret ediyor. Ege’de ‘Aedes aegypti’ ve ‘Culex’ türlerinin yerleşik hale gelmesi, tropikal vektörlerin artık Türkiye’nin iklim koşullarına uyum sağladığının açık bir göstergesidir diyebiliriz. Bu durum eskiden sadece yaz aylarında, sıcak bölgelerde gördüğümüz hastalıkların artık kışın da potansiyel olarak karşımıza çıkabileceği anlamına geldiğini açıkça söyleyebiliriz. İklim modelleri, ortalama kış sıcaklıklarının mevsim normallerinin 23 derece üzerine çıkabileceğini öngörmektedir. Bu artış, sivrisineklerin larva gelişim süresini kısaltıyor ve yetişkinlerin ömrünü uzatıyor. Sonuç olarak, Aedes ve Culex popülasyonları yıl boyunca aktif kalabiliyor. Bu da vektörborne yani vektör kaynaklı hastalıkların sezonsuz hale gelme riskini artırmaktadır diye konuştu.

hastalık

YENİ HASTALIKLAR KAPIDA

İklim değişiklikleri nedeniyle gelecekte ciddi hastalıkların beklediğini işaret eden Torun, “Batı Nil ateşi, Culex türlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, kuşlardan insanlara geçiş olasılığı artıyor. Sıtma ise Anopheles türlerinin de benzer iklim avantajları elde etmesiyle, özellikle kıyı bölgelerinde yerel bulaşma vakaları görülebilir. Dengue, Chikungunya, Zika, Aedes aegypti gibi türler artık yerleşik olduğundan, bu virüslerin ithal edilmesi durumunda yerel salgınlar ortaya çıkabilir. Leishmaniose türü kum sineklerinin de sıcaklık artışından faydalanmasıyla, daha önce nadir görülen formları Ege’de görülebilir. Kış aylarında bile sıcaklıkların 1012 °Cnin üzerine çıkması, sivrisineklerin metabolizmasını hızlandırıyor ve virüs replikasyonunu destekliyor. Bu, hastalıkların kış” dönemine de yayılabileceği anlamına geliyor; yani enfeksiyon sezonu neredeyse yıl boyunca uzayabilir” diye belirtti.

sinek

İZLEME AĞINI GENİŞLETMELİYİZ

Hastalıkların yayılmaması için çözüm önerilerini sıralayan Torun, “Sivrisinek izleme ağının güçlendirilmesi, özellikle kış aylarında larva üreme alanlarının sürekli monitörü gerekiyor. Kimyasal ilaçlamanın yanı sıra biyolojik kontrol (örneğin Bacillus thuringiensis), çevre düzenlemeleri ve halk eğitimi birlikte uygulanmalıdır. Kış öncesi ve sonrası aşılama programları geliştirilmeli, Batı Nil Ateşi ve potansiyel dengue aşıları için risk gruplarına yönelik kampanyalar düzenlenmelidir. Yeni vektör türlerine yönelik hızlı tanı kitleri ve aşı çalışmaları desteklenmelidir” dedi.

hastalık

ÇÖZÜM; KORUYUCU HEKİMLİK

İklim krizi, artan küresel seyahatler ve yaban hayatla daha sık temas, vektör kaynaklı enfeksiyonları Türkiye için önemli bir tehdit haline getirdiğini belirten Torun, “Bu tehdit, sadece tek bir hastalıkla sınırlı değildir. Bir dizi ‘emerging’ ve ‘reemerging yani yeni yeniden önem kazanan enfeksiyonun aynı anda ortaya çıkma potansiyeli var olduğunu yüksek sesle söylemek gerekir. Bu nedenle, bireysel korunmanın cilt spreyleri, cibinlik, durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılmasının yanı sıra, yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin koordineli, çok yönlü vektör kontrol stratejileri üretmesi gerekir. Bu olur mu derseniz bence mümkün değildir. Sorun siyasi olup, çözümü de halktan ve emekten yana bir anlayışın yönetime geçmesi yani koruyucu hekimlik ilkelerini hayata geçirmekle mümkün” ifadelerini kullandı.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.