Sayfa Yükleniyor...
Türkiyenin ekolojik tarımda bugün dünyada arzu edilen seviyenin hayli gerisinde olduğunu belirten Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Göygünür, buna rağmen süre içerisinde ekolojik tarım alanları ve üreticilerinde ciddi artış sağlandığını ve ürün yelpazesindeki genişlemenin desteklendiğini söyledi
TANER UYANIKER
Merkezi İzmir Bayraklıda bulunan Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) ekolojik (organik, biyolojik) tarımın hızlı ve sağlıklı gelişimini sağlamak için 1992 yılından itibaren çalışmalarını sürdürüyor. İzmir dışında Adana, İstanbul, Ankara, Yalova, Çanakkale, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Kahramanmaraşta şubeleri bulunan derneğin Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Göygünür ile çalışmaları ve Türkiyedeki organik tarım hakkında konuştuk.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneğinin kısaca kuruluş ve işleyişi hakkında bilgi verenBaşkan Zafer Göygünür, Ülkemizde ekolojik organik, biyolojik) tarımın bir şemsiye organizasyon altında hızlı ve sağlıklı gelişimini sağlamak amacıyla üretici, tüketici, işleyici, tüccar, kontrolör, araştırıcı ve teknik elemanların katılımıyla 1992 yılında İzmirde kurulmuştur. Günümüze dek ekolojik tarımın farklı alanlarında çok sayıda kısa kurs, seminer, konferans ve panel düzenlemiş, fuarlara katılmış, eğitim materyalleri hazırlamış, Türkiye Ulusal Organik Tarım Sempozyumları ve Ulusal Organik Hayvancılık Kongrelerini düzenlemiş ve özellikle hassas alanlarda organik tarımın benimsenmesine ve kapasite geliştirmeye yönelik birçok ulusal - uluslararası proje yürütmüş ve ortak olarak projelerde görev almıştır. ETO, halen İzmir Bayraklıdaki merkez ofisinde tam zamanlı çalışan bir proje asistanı, bir sürdürebilirlik yöneticisi, bir Genel Merkez sekreteri ile aktif olarak çalışmalarına devam etmektedir dedi.
ORGANİK TARIM ÜRÜNLERİ İZLENEBİLİR ÜRÜNLERDİR
Organik tarımdan bahseden Göygünür, Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir üretim şeklidir. Organik tarım konusunda günümüzde yaşanan en önemli tartışmalardan birisi, konu üzerinde henüz uzlaşılmış bir tanımın olmamasıdır. Organik tarım, dil farklılıkları nedeniyle farklı ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin, İngilterede organik (organic), Almanyada ekolojik (ökologish) ve Fransada biyolojik (bioloque) kelimeleri kullanılmaktadır. Ancak bunlar genel olarak birbirleriyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Kontrol ve sertifikasyon sisteminin varlığı, organik tarımı diğer tarımsal faaliyetlerden ayıran en önemli süreçlerdir. Organik tarım ürünleri tarladan sofraya her aşaması kontrol edilen izlenebilirliği olan ürünlerdir dedi.
İnsanoğlunun doğayla ilişkisini anlatan Göygünür şunları söyledi: İnsanlık tarihi kadar eski olan tarımsal faaliyetler, yaşanan toplumsal ve ekonomik dönüşümlerle birlikte farklı boyutlar kazanmıştır. Özellikle Batıda 18. yüzyılın sonlarına doğru başlayan Sanayi Devrimi, üretim ve tüketimi artırmakla birlikte bazı olumsuzlukları da getirmiştir. Üretim tesisleri verimli tarım arazileri üzerine kurulmuş, sanayi atıkları bilinçsiz bir şekilde doğaya salınmış, temiz su kaynakları kirletilmiş ve hava kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır. Çevresel olumsuzlukların yanında, tarım alanlarının yüksek verim alma amacına yönelik olarak kullanılması, beraberinde üründe kalite düşüklüğünü de getirmiştir. Yeni tarım alanlarının açılması ile de bu sorunlar hız kazanarak yaygınlaşmıştır.
ORGANİK TARIM ÜLKEMİZE 1980Lİ YILLARDA GELDİ
Ozon tabakasında meydana gelen incelme ve sonucunda insanlarda oluşan çevre bilincinin, ekolojik dengenin korunmasına yönelik çalışmaları başlatmasını sağladığını ifade eden Göygünür, Zararlı kimyasalların, üretimde ve tüketimde kullanımının yasaklanması fikri zamanla gelişerek tamamen doğal yollarla üretimin popülerleşmesini sağlamıştır. Bu konuda yaşanan gelişmeler organik tarım faaliyetlerinin doğru bir şekilde yönlendirilmesini ve belirli standartların benimsenmesini gerekli kılmıştır dedi.
1900lı yılların başlarından itibaren organik tarım dünyanın belli bölgelerinde alternatif tarım politikası olarak görülmeye başlandığını ve bu konudaki çalışmalar hız kazandığını belirten Göygünür, Türkiyede ise organik tarımın özellikle 1980li yıllardan itibaren gündeme geldiğini ve günümüzde konvansiyonel tarımın yanında bir yöntem olarak yaygınlaştığını söyledi. Göygünür, bu konuda yapılan yasal düzenlemeler ve ortaya çıkan toplumsal bilincin, organik tarımın kurumsal düzeyde ele alınmasını kolaylaştırdığını sözlerine ekledi.
KİMYASAL TARIM SAĞLIĞIMIZI BOZAR
Organik ürün kullanmak için mutlaka bir neden aramamalıyız diyen Göynügür, illa bir neden aranıyorsa organik ürünleri önce sağlıklı olmak için kullanmamız gerektiğini ifade etti. Göygünür, Organik ürünlerin dışındaki ürünlerde ki olası kimyasal kalıntı bedenimizde karaciğer ve böbrek de ağır işleme sebebiyet verir. Tıp adamlarının özellikle diyaliz hastaları başta olmak üzere belli hastalık gruplarına mutlaka organik ürün tüketmelerini söylemelerinin tek sebebi budur. Sağlık dışındaki tali sebepleri de göz ardı edemeyiz ve bu tamamen bilimsel bir sunum ve bilgilendirme konusudur diye konuştu.
Dernek olarak organik pazarlarla ilgili altyapı oluşturma çalışmalarını 10 yıldır devam ettirdiklerini belirten Göygünür, Türkiye ve dünyada bir ilk olarak Ekolojik Semt Pazarı standartlarını 2009 yılında yayınladıklarını söyledi. Göygünür, konuşmasını şöyle sürdürdü: Standartlar 10 ana bölümden oluşan organik pazarların kontrol noktaları ve uygunluk kriterlerini kapsayan rehber niteliğindedir. Standartlarda; pazar yeri ile ilgili fiziki koşullardan, pazarda satışı yapılabilecek ürün grupları için gerekliliklere, pazarcı olabilme kriterlerinden, pazarın iç denetiminden işleyişine kadar her kriter ayrı ayrı irdelenmektedir. Organik pazarlar ülkemizde genellikle ETO gibi bu konuda gönüllü vakıf, dernekler vb. kuruluşların ilgili belediyeler ile yapmış olduğu protokollerle kurulmaktadır. Organik pazarlardaki ürünler bu kurum ve kuruluşların bünyelerindeki uzmanlarla birlikte her pazar öncesi sertifika kontrolleri ve fatura kontrolleri yapıldıktan sonra satışa sunulabilmektedir. Organik pazarlarda müşterilerin de pazar organizatörlerinden ya da pazar katılımcılarından ürünlere ait sertifikaları sorgulayabilme şansları bulunmaktadır. Pazar organizatörleri gerekli gördüğü durumlarda çeşitli numuneler alarak akredite bir laboratuarda ürünleri analiz ettirmektedirler.
TÜKETİM KOZMETİK, KİŞİSEL BAKIM, TEKSTİL ALANLARINA DA YAYILDI
Derneğin eko pazar semt standartlarına göre denetimini yaptığı organik pazarların tamamının İzmirde yer aldığını ifade eden Göygünür, organik semt pazarlarının güvenilirliği konusunda tüketicileri bilgilendirme çalışmalarının sürekli olarak devam ettiklerini söyledi. Göygünür, Ekolojik pazarlarımız cuma günleri Bostanlı da ki semt pazar yerinde ve cumartesi günleri Balçova'da AVM bölgesinde kurulmaktadır. Organik semt pazarları bulundukları çevrede hem üretici hem de tüketici açısından bilinçlendirici ve özendirici bir yapı oluşturmuşlardır. Organik semt pazarları bulundukları bölgede birçok kişiye istihdam yaratmaktadır. Organik pazarlarda satışı yapılan ürünler bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte 4-6 ton aralığında değişmektedir. Ülkemizde iç pazarda talep edilen ürünlerin başında yaş meyve, sebze, süt ürünleri, et ürünleri ve yumurta gelmektedir. Tüketim son yıllarda sadece gıda ile sınırlı kalmayıp kozmetik, kişisel bakım, tekstil gibi alanlarda da hızlı bir yayılım göstermektedir dedi.
ÜLKEMİZDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN YILLIK EKOLOJİK ÜRÜN TÜKETİM ORTALAMASI 1 EURO DUR
Türkiyenin ekolojik tarımda bugün dünyada arzu edilen seviyenin hayli gerisinde olduğunu belirten Göygünür, buna rağmen süre içerisinde ekolojik tarım alanları ve üreticilerinde ciddi artış sağlandığını ve ürün yelpazesindeki genişlemenin desteklendiğini söyledi. Göygünür, Üreticinin yanı sıra tüketicinin de bilgilendirilme ve bilinçlendirilme faaliyetleri devam etmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık ekolojik ürün tüketim ortalaması 1 Eurodur. Organik ürünler için kişi başı yapılan harcamalarda ilk sırada 189 Euro ile İsviçre yer alırken, 159 Euro ile Danimarka gelmektedir. Bizim için arzulanan ilk hedef ülkemiz ile aynı kişi başına gelir seviyesinde ülkeler gibi yıllık 50-60 EURO ya çıkmaktır. Organik pazar büyüklüğü bakımdan ilk sırada açık ara ile Amerika gelirken, Almanya 2. Fransa 3. sıradadır. FIBL-IFOAM tarafından yapılan ankete göre dünyadaki 2 milyondan fazla organik üreticinin yaklaşık yüzde 80inin gelişmekte olan ülkelerde olduğu bildirilmiştir. Ülkemiz açısından olumlu bir veri ürün yelpazesindeki genişliktir. Geleneksel tarım ürünleri yanı sıra doğadan toplama ürünleri ile 150 den fazla çeşit sertifikalı ürünümüz vardır. Bunu en kolay bir ekolojik pazara giderek görebilir ve hissedebilirsiniz dedi.
Neden tamamen ekolojik bir toplum olamıyoruz? sorumuza Göygünür, Geçmişte organik diye bir tanım yoktu dersek yanlış olur. Kimyasal kirlenme artıp sonucunda bazı rahatsızlıklar ortaya çıkınca, kirlenmeye maruz kalmamışları yani 40 yıldan önceki halini koruyanları belgelemek ihtiyacı ile organik kelimesi gündeme geldi. Diğer sistemleri ortadan kaldırmak kolay olmayabilir ama en azından kontrol altına alarak zararını azaltabiliriz. Tamamen ortadan kaldırmak dünya çapında ortak bir karar ve sistem gerektirir. Siyasi ve ekonomik boyutları çok büyüktür. Ekolojik tarıma gönül verenlerin hayali tamamen ekolojik bir toplum olmaktır. Bunun için sektörün doğru şekilde tanıtılması, yararlarının yetkili bütün ağızlarca ifade edilmesi sağlanmalı, büyüklü küçüklü desteklerle sürdürülebilir hale getirilmeli ve en önemlisi güvenilirlik konusunda tam bir inanç birliği oluşturulmalıdır cevabını verdi.
Haber Merkezi