Sayfa Yükleniyor...
6 yaşındayken balkondan düştü, 12 yıl sonra denge bozukluğu kendini göstermeye başladı. Yüzde 95 bedensel engelli Betül Tarman, 80 yaşındaki yaşlı annesiyle birlikte yaşam mücadelesi veriyor
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
“Benim çilem o kadar çok ki, imtihanım o kadar ağır ki. Kızımın böyle olacağını bilseydim bir lokma ekmek yiyip de kilo almazdım. Benim ölümümden korktuğu için her an ağlıyor.”
Betül Tarman 44 yaşında. 6 yaşındayken 1. katın balkonundan düştü, hastaneye kaldırıldı ancak ciddi bir tedavi uygulanmadan sadece denge bozukluğu hapı verilerek taburcu edildi. Fakat 12 yıl sonra bu talihsiz kazanın etkileri görülmeye başladı. Zaman içerisinde ellerini ve ayaklarını kullanamaz hale gelen Betül, iki yıl önce konuşma yetisini de kaybetti. Betül’ün en büyük şanssızlığı ise tüm engellerine rağmen her şeyi anlıyor olması, beyin fonksiyonlarını kaybetmemesi. ‘Şanssızlık’ diyoruz çünkü onun duyduğu, anladığı ve şahit olduğu her şey, her an ağlamasına neden oluyor. Betül, 80 yaşındaki hasta annesiyle birlikte adeta yaşam mücadelesi veriyor. Fazla kilolar, zaman ilerledikçe ortaya çıkan hastalıklar, sağ bacağın yeterince işlevini görmemesi, duvarlara tutunarak yürümek yaşlı annesinin işini daha da zorlaştırıyor, Betül’ün ise ölüm korkusuyla yaşamasına neden oluyor. Hayattaki tek varlığı olan annesini kaybetmekten korktuğu için sürekli ağlayan Betül’ün tek sıkıntısı bu değil. Tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan Betül, yaşlı annesi tarafından kucağa alınarak yatağa götürülüyor, banyo ettiriliyor, yemek yediriliyor, altı bağlanıyor. Yıllardır dışarıya hasret kalan Betül, tekerlekli sandalye ile balkona çıkmaya bile razı. Onun hayallerini balkonla kısıtlayan ise dairelerinin 4. katta olması ve apartmanda asansörün bulunmaması. Her gün gözleriyle bulmaca çözerek vakit geçiren Betül’ün tekrar konuşması da mümkün. Özel eğitime ihtiyaç duyan Betül, yardımlar aracılığıyla birçok engelliye ses olabilir.
GÖZLERİYLE BULMACA ÇÖZÜYOR
80 yaşındaki anne Lütfiye Tarman, kızı Betül’ün doğuştan değil sonradan engelli olduğunu belirterek şunları söyledi: “6 yaşındayken kurban bayramında kesilen koyunlara bakmak için balkondan aşağıya sarktı. 1. kattan düştü. Düşer düşmez hastaneye götürdük. 1 gün hastanede kaldı. Sonraki gün hap verilerek taburcu edildi. 12 sene sonra hastalık denge bozukluğu ile ortaya çıktı. Tökezleyip düşmeye başlıyordu. İyi ki küçükken okutmuşum. Yoksa şimdi ilgilenecek hiçbir şeyi olmazdı. Doktor da sürekli bir şeyler okumasını, zihnin yetilerini kaybetmemesini söyledi. Her gün gazete alıp önüne koyuyorum. Gözleriyle bulmaca çözüyor. Zeka ile alakalı hiçbir problem yok. Her şeyi anlıyor, dinliyor. Sadece bedensel engelli ve konuşamıyor.”
BALKONA DAHİ ÇIKAMIYOR!
“Yaşlı bir kadınım ben. Sayılı günüm kaldı. ‘Bana bir şey olursa bu kıza kim bakacak?’ diye düşünmekten uyuyamıyorum” sözlerini kullanan Tarman, Betül’ün tekerlekli sandalye ihtiyacına ve apartmanda asansörün olmamasına değinerek, şunları ekledi: “40 yıllık apartman. Asansörü yok. Şimdi ‘yaptıralım’ diyorlar, kimsenin parası olmadığı için yanaşılmıyor. Kimi apartman sakini ‘asansör yapılacak’ denildiği için evi almış. Ancak gelin görün ki öyle bir durum söz konusu dahi değil. Kendi evimiz olmasaydı çıkar giderdim. Ancak yıllar önce eşim satın aldı. Şimdi kimsemiz olmadığı için de burayı satamıyoruz, başka ev bakamıyoruz. Kızı bırakıp markete bile gidemiyorum. Bu apartmandaki herkes yaşlı, çoğu hasta. Biz de dâhil kimsenin asansör parası verecek durumu yok. Kızım yıllardır dışarıya çıkmıyor. Balkona dahi çıkamayan bir insan dışarıya, parka nasıl gitsin. Bir tekerlekli sandalye olması lazım. En azından balkona çıkabilsin. Asansör olmadığı için zaten dışarıya çıkamaz. Ama en azından evin içerisinde dolanır, balkona çıkar. Ben de kucağıma almak zorunda kalmam. Narlıdere Belediyesine tekerlekli sandalye için müracaat ettim. Ancak elime bir kağıt verdiler. Yığınla evrak. Bunları nasıl toparlayayım ben. Betül’ü kime bırakacağım. Onu da geçtim benim takatim yok ki. 1 ayda iki ya da üç kez dışarıya çıkıyorum. Bir daha gitmemek için yiyecek, içecekleri stok yapıyorum. Allah’ıma şükür bir hastalığı yok. Öyle olsaydı hastanelere götürmek zorunda kalacaktım. Bu apartmanda, bu halde çok zordu, imkansızdı. İstediğim bir tekerlekli sandalye. Ve yapılabiliyorsa apartman için asansör. Çokça da sağlık. Başka bir şey istemem.”
“DÜNYA O KADAR ZOR Kİ”
“Eşim şeker hastalığı yüzünden 12 yıl önce bizi böylece bırakıp göç etti” diyen Lütfiye Tarman, “Benim çilem o kadar çok ki, imtihanım o kadar ağır ki. Ben de yaşlı bir kadınım, kilom çok fazla. Hastalıklar peşimi bırakmıyor. Kilolardan dolayı rahat bir şekilde yürüyemiyorum. Sağ ayağım tutmuyor. Allahtan başka hiç kimsemiz yok. Aslen Konyalıyım. Tanıdıklar Konya’da ama onlar da kendi haline düşmüş. Kimsenin ilgilendiği, yardım eli uzattığı yok. İki erkek çocuğum var onlar da aileleriyle birlikte Ankara’da. Kimse düzenini bozmak istemiyor. Biz de bu halimizle rahatsız etmek istemiyoruz. Böyle olacağını bilseydim bir lokma ekmek yemezdim. Betül, benim ölmemden korktuğu için ağlıyor. Her şeyi anladığı için, benim halimi gördüğü için üzülüp ağlıyor. Kendinden çok bana ağlıyor. İşte hayat böyle. Tüm acı yönünü bize gösterdi. Dünya o kadar zor ki. Altını ben bağlıyorum. Banyosunu yaptırıyorum. Kucağıma alıp yatağına götürüyorum. Ayağının üzerinde duramıyor. Üç sene önce gayet güzel konuşuyordu. Ancak zamanla konuşma yetisini de kaybetti. Gitmediğimiz hastane kalmadı. Kimse doğru düzgün ilgilenmedi. Bir denge bozukluğu hapıyla çıkardılar. Özel hastanelere götürdük iliğimize kadar kuruttular. Almadıkları para kalmadı. Ama çare bulamadılar. Kızımız bizim için çok kıymetliydi. İki erkekten sonra dünyaya geldi. 35 yaşında Betül’ü doğurdum. Eşim 45 yaşında baba oldu diye dünyaya sığamadı. Ama işte sonu böyle oldu” şeklinde konuştu.