Sayfa Yükleniyor...
Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti ve Cumhuriyet tarihinin son yaşayan tanıklarından 104 yaşındaki Ayşe Mayda ile asırlık ağaçlarının bulunduğu köşkünde geçmişe doğru bir yolculuk gerçekleştirdik
YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER
Ayşe Mayda Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti olarak bilinir ve Cumhuriyet tarihinin yaşayan son tanıklarından bir tanesidir. 104 yaşında Mayda, köşkünde yaşamını sürdüren, Ayşe Mayda uzun ömrüne birçok önemli hatıralar biriktirmiş ve ziyaretçilerine bu anılarını anlatarak, İzmir ve Cumhuriyet tarihine ışık tutan bilgiler vermeye devam ediyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Demirci Mehmet Efe, İzmir’in simgesi Saat Kulesi’nin mimarı Raymond Charles Pere, tarihin tozlu sayfalarında adı geçen Demirci Mehmet Efe, Eczacıbaşı Holding’in kurucusu Nejat Eczacıbaşı, Safiye Ayla ve daha birçok önemli isimle anıları bulunan Mayda, o dönemlere ait anılarını ilk gün ki gibi hatırlıyor.
“KEMERALTI’NDA DOĞDUM”
İzmir’in geçmişte Karantina olarak adlandırılan semtinde ömrünün büyük bir bölümünü geçirdiğini ifade ederek sözlerine başlayan Ayşe Mayda, “İzmir Beyler Sokağı’ndaki Salepçioğlu Camii’nin arkasındaki karanlık sokakta doğdum. Belli bir yaşa kadar Kemeraltı’nda oturduk. Yakınımızda bulunan anaokuluna birkaç arkadaşımla birlikte gittim. Anaokulundan sonra, arkadaşım Feriha Akarcalıoğlu’yla beraber Ravzairfan İlkokuluna başladım. İzmir’in tanınmış varlıklı nakliyecisi ve üzüm, incir işletmecisi olan Salih Ağa’nın kızıyım. Babam Konya’dan İzmir’e göçmüş bir tüccardı. Kemeraltı’nda iki tane iş hanında incir işletmeleri vardı. Babam önceden İzmir Valiliği görevini de yürütmüş, Yahya Paşa ile ortaklardı, birlikte üzüm ve incir ticareti yapıyorlardı. Yahya Paşa ve ailesiyle ailecek de görüşürdük” şeklinde konuştu.
ATATÜRK ANILARI
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e gelişini hiç unutamadığını belirten Ayşe Mayda, “Ben daha ilkokula gitmemiştim, henüz 6 yaşındaydım yani çok küçüktüm, İzmir’in düşman işgalinden kurtuluş günüydü. O dönemler ‘Gazi Paşa İzmir’e gelecek’ diye bir söylenti vardı ve sonraki günler Gazi İzmir’e geldi. O günü hiç unutmuyorum. Annemler, sabahlara kadar dikiş makineleriyle bayrak diktiler. Sabahlara kadar ay yıldızı kesiyor, bayrakları dikiyorlardı. Ama Gazi Paşa geldi mi, gelmedi mi farkında değiliz. Sabahleyin kalktık, bizim yanı başımızda Ardahan Oteli vardı, otelin önüne kocaman bir bayrağı yukardan aşağıya indirdiler, hepimiz koştuk o bayrağa baktık, tabi ki ağlayarak koşuyoruz. Beyler Sokağı’nın ön tarafına çıktık, alkışlar kıyamet gibiydi, bir müddet sonra Türk askerleri geçti, süvariler atların üzerinde çok yorgundu, zavallı askerlere su veriyorduk. Atatürk’ü bir kez de İran Konsolosluğu’nu ziyarete geldiğinde görmüştüm. Konsolosluk binası bizim evimizin bulunduğu cadde üzerindeydi. Atatürk’ün ölüm haberini aldığımda İstanbul’daydım . Acı haberi öğrendiğimde İstanbul Üniversitesinde öğrenciydim. Tüm üniversite öğrencileriyle beraber Atamızın son nefesini verdiği Dolmabahçe Sarayı’na yürüyerek gittik. İstanbul sokaklarını ilk kez o kadar kalabalık gördüm” ifadelerini kullandı.
“HALİKARNAS BALIKÇISI”
İzmir’in eski hali ile ilgili bilgiler de aktaran Ayşe Mayda, “Şu an İzmir’in gözde yerlerinden Bayraklı, Alsancak, Hatay gibi yerler eskiden dağlık alanlardı. Buralarda fazla ev yoktu. Bu semtlerde çok fazla oturan insan olmadığı için aynı semtte oturan insanlar genelde birbirlerini tanırdı. Yolda karşılaşınca selamlaşır, hal hatır sormayı ihmal etmezdik. O dönem kadınlar çok zarif, erkekler de çok şık giyinirdi. Balolarda danslar edilirdi” dedi. Çok önemli sanatçılarla tanışma fırsatı yakaladığını da ifade eden Ayşe Mayda, “İzmir Fuarı eskiden çok etkindi. Dönemin ünlü sanatçıları İzmir Fuarı’na sık sık gelirdi. Safiye Ayla ile çok yakın arkadaştık, bunu herkes bilir. İzmir’e her geldiğinde bizim köşke gelir, bizde kalırdı. Hiç unutmam bir gün beni Hatay’da Hakimevler semtinde bir eve getirmişti. Merdivenlerden yukarı çıktık, büyük kahve fincanıyla kahve içen bir adam gördüm. O adam herkesin Halikarnas Balıkçısı olarak tanıdığı Cevat Şakir Kabaağaç’tı. Safiye Ayla ile de çok güzel anılarımız oldu” diye konuştu.
EFELER HİKAYESİ
Eski bir Karataşlı olduğunu öğrendiğimiz Ayşe Mayda, İngiliz Bahçesi olarak bilinen yerde oturduğunu belirterek, yaşadığı bir anıyı da anlattı. Ayşe Mayda, “İngiliz Bahçesi’nde oturduğumuz yıllarda çok güzel anılarımız oldu. Oradaki evimiz, iki katlı İngilizlere ait bir evdi. O dönem atlı tramvay yayılmıştı, babamın atlı arabalarının şehre girişini yasaklamışlardı. 25–30 at bahçedeki ahırdaydı. Tam olarak yılı hatırlamıyorum ama yıl 1920’li yıllardı. Babam, bu meşhur Yörük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe ile arkadaştı. Ama iki efe de birbirleriyle dargın olarak bilinirdi. Bir gün Demirci Mehmet Efe erkenden bize gelmişti ve tam o sırada da Yörük Ali Efe bahçeye ahır tarafından girince, ‘Merhaba’ diye havaya bir el ateş etti. Hemen Demirci Mehmet Efe de bir el ateş ederek, ‘Hoş geldin’ diye cevap verdi. Evde birbirlerine sarılarak barıştılar, bu anıyı unutamam. Demirci Mehmet Efe bize geldiğine kapıyı çalmak yerine beylik tabancasıyla havaya iki el sıkardı” şeklinde konuştu.
İZMİR YANGINI
Kurtuluş Savaşı’nı kaybeden düşman askerinin çıkardığı büyük İzmir yangınının da tanığı olan Ayşe Mayda, yangını çok korkunç olarak nitelendirdi. Ayşe Mayda, “Yangını ve yangın sonrasını hatırlıyorum. Yangın başladı, hepimiz telaş içindeyiz, herkes yangına bakıyor, alevler dumanlar görünüyor. Kordon bize çok uzaktı ama yangın Kordon taraftan geliyor, ben arada bir o tarafa bakıyorum, kırmızı alevleri görüyorum. Korkudan başımı yastığa dayadım hem ağlıyor hem saklanıyordum, ‘Yangın bize de gelecek o zaman ne olacak’ diye. Akşam babam eve geldi, yangını Ermenilerin çıkardığını söyledi ve sövdü, saydı. Rumlar, Ermenilere söylemiş, ‘Yangın çıkarın Türk mahallesinde’ diye. Allah’tan rüzgâr ters taraftan esmiş, yangın günlerce devam etti. Benim aklımda dört gün, ama sanki haftalarca gibi geliyordu bana, korku içindeydik tabi ki. Gerçekten büyük bir yangındı” dedi.
MAYDA KÖŞKÜ
Tarihi değeri olan Mayda Köşkü’ne geliş öyküsünden de bahseden Mayda, yaşadıkları köşkü Kız Kulesi’ni de yapan mimar Raymond Charles Pere tarafından inşa edildiğini belirtti. Ayşe Mayda, “1923 yılında bu köşk Kız Kulesi’ni de yapan mimar Raymond Charles Pere tarafından inşa edilmiş. Dönemin İzmir Valisi Kamil Paşa Saat Kulesi’ni ve bu köşkü yaptırmış. Pere İzmir’e çok eser kazandırdı ama Büyük İzmir Yangını’ndan sonra İzmir’de 4-5 tane eseri kaldı. Biz ise bu köşke 1950’de taşındık. Babam burayı aldığında İtalyan Lisesiydi. Hiç unutmam 1950’li yıllarda köşkte bir balo yapmıştık. Bu baloya katılan isimler gerçekten çok önemli isimlerdi. Safiye Ayla, Necati Cumalı, Ayhan Targan, Ayhan Aydan, Ayhan Sökmez, Emin Palanduz, Samim Kocagöz ve daha niceleri… Bu köşkte Türk müziğinin en önemli isimlerinden Kani Karaca ise mevlit okumuştu. Şimdi ise tadilatta ve artık müze olarak hizmet verecek. Arkas Holding Lucien Arkas, restore ettiriyor. Zengin bir akademik kütüphane yapılacak. Bu da bizi oldukça gururlandırıyor. Ömrümüzün büyük bir kısmı bu köşkte geçti ve şimdi eğitimciler yer alacak” ifadelerini kullandı.
İLK ORTODONTİST
Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti olarak tanınan Ayşe Mayda, bir hocasının yönlendirmesi sonucu dişçilik okuluna başladığını ifade etti. Ayşe Mayda, “Amerikan Kolejinden mezun olduğumda yıl 1937’ydi. Tabi o yıllar şimdiki gibi değil. Üniversiteye girmek için sınava girmenize gerek yoktu. Bir hocamın yönlendirmesi ile bu alana yöneldim. İstanbul’a bir arkadaşımla kayıt yaptırmak için gitmiştik. Arkadaşımla birlikte okuduk ve zamanla bölümümüzü çok sevdik. Daha çok sıkı sarıldık mesleğimize. Kanroviç isimli bir hocamız vardı. Türkiye’de ortodonti henüz tam bilinmezken, onun sayesinde bu yola girdik. Beyler Sokağı’nda 194-1983 yılları arasında bir muayenehanem vardı. O dönem hemen hemen bütün doktorlar Beyler Sokağı’ndaydı. Alsancak böyle değildi. Orada uzun yıllar kaldım” değerlendirmelerinde bulundu.
Son olarak hiç evlenmemesinin sebeplerini de anlatan Ayşe Mayda, “Çalışmayı çok severim. Çok fazla çalıştığım için evlenmeye fırsat bulamadım desem yanlış olmaz. O zamanlar hastane doktor imkanı pek yoktu. Doktor bulmak zordu. Her gün çok fazla insan geliyordu. Arayan, soran, ziyaret edenlerin sayısı tükenmiyordu. Gazeteciler ve araştırmacılar bile sürekli gelirdi. Ben hareketli olmayı seviyorum. Sürekli hareket halinde olmak benim için çok önemli. Bu sebeplerden dolayı evlenemedim” dedi.
Haber Merkezi