Ne Saçma Bir Oyun

İzmir Büyükşehir Belediyesi Havagazı Gençlik Merkezi’nde bir araya gelen bir grup tiyatro sevdalısı genç, Türkiye’de çok fazla oynanmayan Sahnede Radyo Tiyatrosu’nu tiyatro seyircisiyle buluşturdu


  • Oluşturulma Tarihi : 20.05.2018 07:33
  • Güncelleme Tarihi : 20.05.2018 07:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ne Saçma Bir Oyun

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN -ÖZEL HABER

Tiyatro ve radyonun karışımı olan formatta oynanan Sahnede Radyo Tiyatrosu edebiyat ve tiyatro sanatından beslenen kendine özgü sanatsal bir anlatı formudur. İzmir Büyükşehir Belediyesi Havagazı Gençlik Merkezi ‘Sahnede Radyo Tiyatrosu’ kursiyerleri Gürol Tonbul’un derleyip-yönettiği ‘Ne Saçma Bir Oyun’ adlı tiyatro gösterisi ile bugünlerde çok fazla oynanmayan bir tiyatro oyununu izleyici ile buluşturdular. Tamamen amatör oyunculardan kurulu Sahnede Radyo Tiyatrosu ekibinin sergilediği ‘Ne Saçma Bir Oyun’un oyuncuları ve yönetmeni Gürol Tonbul ve oyuncularıyla hem oyun hem de format hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

RADYODAYMIŞIZ GİBİ HAREKET EDİYORUZ

Oyuncu Gamze Bal, oynayacakları oyunun formatını ilk başta internette gördüğünü belirterek şunları söyledi: “İlk başta başka bir proje için gelmiştim ama buraya geldiğimde sahnede radyo tiyatrosu etkinliğini gördüm. Tiyatroya da hep bir ilgim vardı. Radyo tiyatrosu hakkında bir bilgim yoktu. Hocamız değişik bir ortamın olacağını söyledi. Bende tiyatroya ilgim olduğu için geldim. Bu toplulukta oynadığımız oyun çok iyi geçti. Hocamızın da günlük hayatta da bize kattığı çok şeyler oldu. Hayatta istediğimiz şeylerden birini yapıp sahne aldık. Umarım insanların kalbine dokunmuşuzdur. Oynadığımı oyunun formatını tarif edersek eğer; tiyatro ile radyonun karışımı gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. Radyoda sadece dinlerken, kişiler karakterleri yansıtarak konuşuyor ama tiyatroda direkt görüyorsunuz. Radyo tiyatrosunda da gerçek tiyatro gibi birbirimize bakarak hareket etmiyoruz da mikrofon başında radyodaymışız gibi hareket ediyoruz. Sahnede radyo tiyatrosu olduğu içinde tiyatrodaki gibi görsel hareketler var. Akustik ile birlikte tiyatroya hayat vermeye başladık. Bu sebepten dolayı oyunun biraz daha ses odaklı olduğunu düşünüyorum” dedi.

ŞARKIMI KULLANMAK AKLIMDA YOKTU

Oyunun müziğini yazan ve oyuna müziği ile renk katan Oyuncu Erol Gözcü ise düşüncelerini şöyle aktardı: “Sahnede radyo tiyatrosunu işyerinde çalışırken bile düzenleyebilirsiniz. Gürol Hocamız provalarda bize hep bunu söylemişti ve sanatın uzun vadeli bir etkinlik olduğunu dile getirdi. Bize oynayacağımız oyunu ve tiyatroyu böyle özetlemişti. Sonra bir gün provalarda bir arkadaşımız hocamıza Erol’un kendi şarkısını kullanalım dedi. Benim bu oyunda kendi şarkımı kullanmak hiç aklımda yoktu. Gitarı aldım ve arkadaşım çalmamı söyledi. Sonra çaldım ve şarkı hocanın hoşuna gitti. Bir senedir sürekli ‘haydar’(Gülerek anlatıyor)diyoruz. Hocamızın elinde başka bir metin vardı ancak şarkıyı beğenince bu şarkı üzerine bir metin yazdı ve bu şarkıdan çıkan metni oynamaya başladık.”

ÖĞRETMENLİK İLE BAĞDAŞTIRDIM

Mesleği öğretmenlik olan Ezgi Lezgioğlu da Sahnede Radyo Tiyatrosu’daki deneyimlerini şöyle dile getirdi: “Öğretmenlik okuyorum ve sahnede radyo tiyatrosuna ilk başladığımda kafamda ileride öğrencilerime bir şeyler anlatırken sahnede radyo tiyatrosu yapacağımı düşündüm. Aslında bir oyun sergileyeceğimi, onların kafasında bir şeylerin canlanması için uğraşacağı hayal ettim. Bu yüzden de bu ilk adımın benim için çok önemli olduğunu düşündüm. İlk geldiğimde hocamıza bunu söylemiştim kendisi de bu fikrimi çok beğenmişti. Daha sonra provalarda bu oyun hobi olmaya başladı ve bağımlılık yaptı. Başka işimiz de olsa koşa koşa, hasta olsakta buraya gelmeyi düşünüyorduk. Bu oyun ve bu tiyatro topluluğu benim hayatımı etkileyen bir parça oldu. Hocamızın bize katkıları çok büyük oldu ve ileride bunun da etkilerini göreceğimi düşünüyorum. Tiyatro eğitimi almayı bile düşündüm ancak yaşım tutmuyor. Hocamızla daha erken tanışmış olsaydım belki daha iyi bir meslek seçme şansım olabilirdi. Konservatuvarda yaş sınırı olduğu için şu anda 21 yaşından sonra giremiyorsunuz. Bu yüzden biraz geç kalmış olabilirim diye düşünüyorum.”

DELİLİKTEN GURUR DUYMAYI ÖĞRENDİK

Oyuncu Zeren Tuğçe Erbil de Sahnede Radyo Tiyatrosu için Havagazı Gençlik Merkezi’ne dışarıdan geldiklerinde basmakalıp düşüncelerle geldiklerini belirterek şunları kaydetti: “Bu oyun sayesinde biraz daha kendimize güvenmeyi öğrendik. Şarkı söylemek bile bizim için sorun iken Gürol Hoca sayesinde bunu aştık ve kendisi bizim için büyük bir şans oldu. Kendimize biraz daha güveniyorsak, belimiz biraz doğrulduysa, sanatın içine düşüp bunun bir delilik olduğunu bu delilikten gurur duymayı Gürol Hoca sayesinde öğrendik.”

DEKORUMUZ YOK AKSESUARIMIZ VAR

Oyuncu Büşra Öztürk de diğer arkadaşlarına göre daha fazla tiyatro kökeni olduğunu ve bu oyunun ilk tiyatro oyunu olmadığına değinerek şunları belirtti: “Lisedeyken Denizli’de şehir tiyatrosundaydım. Ramazan etkinliklerinde 30 gün boyunca her akşam 4-5 tane farklı oyun oynardık. İzmir’e gelince de çocuk tiyatrosunda oynadım orada çekirgeyi bile oynadım. Şimdi çok daha farklı bir oyun oynadık. Sahnedeyim ama önümde mikrofon var. Dekorumuz yok ama aksesuarlarımız var. O yüzden ben ve arkadaşlarım Gürol Hoca sayesinde çok çok farklı bir deneyim yaşadık.”

SESİNİZLE KARAKTERE CAN VERİYORSUNUZ

Son olarak oyunun yönetmeni deneyimli Tiyatrocu Gürol Tonbul, kursiyerleri, oyun ve sahnede radyo tiyatrosu hakkında şunları söyledi: “Bu tiyatro formatında bir oyuncu gibi çok fazla hareket alanınız yok. Mikrofonu kaybetmemeniz gerekiyor. Çok fazla sağa sola dönemiyorsunuz. Onun için mikrofon karşısında bir şey yapıyorsunuz ve sesinizle karaktere can vermeye çalışıyorsunuz. Sahnede radyo tiyatrosu yapmamızın nedeni şu; radyoda görmüyorsunuz hayal ediyorsunuz. Burada oyuncuların beden tavırlarının ne olduğunu göstermeye ve bir fikir vermeye çalışıyoruz. Uzun yıllar radyo tiyatrosu yönettim. Uzun yıllar bu tip oyunları oynadım.”

İNSANLAR KENDİ SESİNİ SEVMEZ

Tonbul, oyunculuk eğitimi için bu tiyatroyu kullandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “İlk aşamada ilk ses kayıtlarında kimse kendi sesini beğenmedi. Ancak kendi sesinizi dinledikçe sesinizi beğenirsiniz. Burada onlar da seslerini dinledikçe kendi seslerini beğenmeye başladılar. İnsanlar kendi seslerini sevmiyorlar. Bu nokta arkadaşlar için bir haz duyma alanı oldu. Çok kısa süre içinde büyük gelişim gösterdiler. Nasıl olacağı noktasında kafamızda soru işaretleri vardı ama adım adım çok büyük çaba sarf edip heyecanla birlikte aradaki noktayı kapattılar. 0nların bu heyecanı bu serüveni bu noktaya getirdi.”

YETENEĞİN SINIRI YOK

Yeteneğin sınırının olmadığının altını çizen Tonbul, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Buradaki oyundan sonra tiyatroya daha fazla ilgi duyan arkadaşlarımız oldu. Ancak yaşlarından dolayı birçoğu konservatuvarda tiyatro eğitimi alamazlar. Bence yetenek yaşa bağlı bir şey değildir. Ben hukuk eğitimini terk edip tiyatroya geçtim. Konservatuvarda yaş sınırı 21’e çekildi. Özel üniversitelerde yaş sınırı 23-24’e kadar uzayabiliyor. Devlet okullarına sınırlama getirilmesi doğru değil. Bazı suiistimaller olduğu için (askerlik gibi) bu yüzden böyle bir sınırlamanın getirildiğini düşünüyorum. Sokak kirlenince kimse sokağa çıkmasın demek bazen daha kolay oluyor galiba. Ülkenin şanslı dönemleri var bir de şanssız dönemleri var. Bazı şeyleri maalesef tartışamıyoruz. Ülkenin de en büyük sorunlarından bir tanesini bu oyunda oynuyoruz. Sergilediğimiz oyun, doğu ve batı kültürünün uzlaşamama noktasında gösteren bir oyundur.”

Haber Merkezi