Sayfa Yükleniyor...
21 yaşındaki Nazlı Çiçek Gezginer, lösemi hastası Öykü Arin’e kan vermeye gitti, tüm kan değerleri normaldi. Ancak doğum gününde kemoterapi görmeye başladı. Türkiye’nin konuştuğu Öykü gibi Çiçek de kanserle savaşıyor
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
‘Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz’ diyor, usta yazar Pablo Neruda… O bahar 21 yaşındaki Nazlı Çiçek’e de gelecek.
Nazlı Çiçek Gezginer, ailesiyle birlikte 13 Ocak’ta lösemi hastası Öykü Arin’e baharı getirmek için donör olmaya gitmişti. Kan değerleri normal çıkan, hatta donör oldukları için kendileri adına bir fidan dikilen Gezginer ailesi, aynı kaderi 27 Şubat’ta yaşamaya başladı. Gribal enfeksiyon nedeniyle hastaneye kaldırılan ancak lösemi gerçeğiyle karşı karşıya kalan Nazlı Çiçek, doğum gününde kemoterapi görmeye başladı, kimyasal ilaçlarla tedavi gördüğü için saçları döküldü, annesi ve kız kardeşi saçlarını tararken üzüldüğü için kendi elleriyle saçlarını tıraş etti. Ancak Çiçek tüm bunlara inat savaşmaya devam ediyor, ‘Kemoterapi seni yıpratabilir’ diyen doktorlara karşı da… Sadece o değil, onunla birlikte milyonlar da savaşıyor. Öyle ki haber spikerleri Çiçek’e özel videolar paylaştı, TV dizilerinde, ‘Yine mi güzeliz, yine mi Çiçek’ hashtagleri görüldü. En çok destek veren ise, “Çiçek benim burun sızım” diyen babası Ziya Gezginer. 27 Şubat’tan bu yana hastanede kalan Ziya Gezginer, “Benim iki gözüm var. Biri büyük kızım Müjdem, diğeri küçük kızım Nazlı Çiçek. İkisi de kapanırsa dünyam kararır” diyor. Ancak her şeyden önemlisi şunu vurguluyor: “Biz doğa, inanç, ışık istiyoruz. Kimsenin umudunu kırmayın. Donör olmayacaklarsa kimseyi zorla çağırmıyoruz.” Aile bu isyanında haklı. Çünkü Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre donör olmak isteyip sonrasında vazgeçenlerin oranı yüzde 95.
“DÜNYAM BAŞIMA YIKILDI”
“Kızım Çiçek’in, kemoterapi almaya başladığı gün doğum günüydü, 21 yaşına bastı” diyerek konuşmasına başlayan baba Ziya Gezginer, şunları ekledi: “27 Şubat’ta kan kanseri olduğunu öğrendik. Hastalığımız çok daha yeni. 13 Ocak’ta lösemi hastası Öykü Arin’e ailecek donör olmaya gitmiştik. O gün kan değerlerimizde hiçbir problem yoktu. ‘Sağlıklı bir donörsünüz’ diye de bizlere mail geldi. Hatta adımıza bir fidan da dikildi. Fakat şubatın ilk haftası Çiçek’te gribal bir enfeksiyon görüldü. Hastaneye götürdük ancak bu süre zarfında hiç kan tahlili yapılmadı. Çünkü hastalık üst solunum yolları enfeksiyonu görünümündeydi. 2-3 gün sonrada rahatsızlık belirmeye başladı. Yüksek ateşle hastaneye gitmiştik, halüsinasyonlar görmeye başlamıştı. Acilde kan tahlilleri yapıldı. 40-45 dakika sonra kan değerlerinin düşük olduğunu ve lösemi olduğunu öğrendik. Dünyam başıma yıkıldı.”
“KAYIP HİÇ DÜŞÜNMEDİK”
Çiçek’in daha öncesinde herhangi bir hastalık geçirmediğini söyleyen Gezginer, “Çok eğlenceli, mutlu, sıkıntısı olmayan bir kızdı. Sevdiği iş olan pastacılığı yapıyordu, ikinci usta olarak çalışıyordu” dedi. 27 Şubat’tan bu yana hastanede kaldıklarını belirten Gezginer, “Hastalık çok saldırgan olduğu için anında tedaviye başladılar. Çiçek şu an yemek yemekte çok zorlanıyor. Psikolojik olarak birçok şeyle savaşıyor. Kendisine inanıyor ve onun bu inancı bizleri ayakta tutuyor. Ağrıları var. Bu ağrılar onun canını acıtıyor. 15 kilo bir anda verdi. Ciddi bir kilo kaybımız var. Neşesini kaybetmedi, ancak eskisi gibi cıvıl cıvıl değil. Yaş gününü burada kutladık. İyileşeceğine adım gibi eminiz. Kayıp hiç düşünmedik. Sadece bir süreç yaşıyoruz ve bu süreci iyi geçirmemiz lazım” diye konuştu.
“KİMSENİN UMUDUNU KIRMAYIN”
Bu süreçte tek gerekli olan şeyin kemik iliği olduğunu kaydeden Gezginer, önemli bir konu üzerinde durarak şöyle konuştu: “Kemik iliği bugün benim kızıma lazım olabilir. Ancak yarın herkese lazım olacak. Biz çok sağlıklı bir aileydik. Öykü Arin’e donör olmaya gidecek kadar sağlıklıydık. Duyarlı bir aileydik. Ancak bugün ne durumdayız. Bir insana donör olmayı kabul ettiğiniz zaman o kişiye bu bilgi gidiyor. Ancak sen vazgeçtiğini söylediğin an onun bütün umudu gidiyor. Vazgeçecek insan lütfen hiç gitmesin. Bir milyar insan toplanır kan verir, fakat sadece yüzde 5’i gider. Bu verilerle ispatlanmış bir durum. Sağlık Bakanlığı’ndan arayıp kan hücre ile alakalı bilgilendirme yaptılar. Donör olmak isteyip sonrasında vazgeçenlerin oranı yüzde 95. Büyük bir ekonomi var bu işin içerisinde. İnsanlar zamanını harcıyor, sizin kanınızı alıyorlar, o kanları işliyorlar. Plastik tüpler dahi para. Orada donöre bir kağıt imzalatıyorlar, ancak bu imzanın hiçbir bağlayıcılığı yok. ‘Ben istemiyorum’ dediği an olay bitmiştir. Bugün organ bağışlarında da durum aynı. Ben organlarımı dahi bağışladım. Hatta kadavra olmayı bile düşünüyorum. Bir aile benim organlarımla yaşama tutunacaksa, ben toprak olmuşum ne olacak. Maddi olarak kimseden hiçbir beklentimiz yok. Biz doğa, inanç, ışık istiyoruz. Kimsenin umudunu kırmayın. Donör olmayacaklarsa kimseyi zorla çağırmıyoruz. Bir can kurtarmak dünyanın en güzel şeyi.”
“NEFES ALAMIYORUM”
“Benim iki gözüm var. Biri büyük kızım Müjdem, diğeri küçük kızım Nazlı Çiçek. İkisi de kapanırsa dünyam kararır” ifadelerini kullanan Gezginer, “Nefes alamıyorum, uyku uyuyamıyorum, kızıma sarılamıyorum, kokusunu özlüyorum. Mikrop, iltihap almasın diye yanına yaklaşmıyoruz. İşin henüz çok başında olduğumuz için dikkatli davranıyoruz” diye konuştu. 14 Mart Tıp Bayramı’nın önemine ilişkin de konuşan Gezginer, “Sağlık çalışanlarını neden dövüyorsunuz ya da öldürüyorsunuz? Bu insanlar tıpkı benim kızım gibi binlerce insana can veriyor. Bu insanlar bizim canlarımızı emanet ettiğimiz insanlar. Kendi canları evlerinde oturuyor, onlar bizim canlarımızla uğraşıyor. Gün aşırı nöbet tutan insanlar, benim kızımın başında saatlerce bekleyen insanlar. Biraz saygı. Herkesin acısı kendisine. Bu acının mümessili doktorlar değil” cümlelerini kullandı.
Foto Altı: Gezginer: “Psikolojik olarak birçok şeyle savaşıyor. Kendisine inanıyor ve onun bu inancı bizleri ayakta tutuyor.”