Efes: UNESCO’nun Koruduğu İnsanlık Aynası


  • Oluşturulma Tarihi : 20.11.2025 08:27
  • Güncelleme Tarihi : 20.11.2025 08:27

Dünyanın kültürel zenginliğini koruma sorumluluğunu üstlenen UNESCO, insanlığın ortak hafızasını geleceğe taşımak için 16 Kasım’da kurulmuş ve bugün küresel ölçekte büyük bir misyon yürütmektedir. Kuruluşundan bu yana UNESCO, barışın ve kültürel çeşitliliğin ancak bilgi, eğitim ve karşılıklı anlayışla güçlenebileceği inancıyla hareket ediyor. Bu nedenle sadece tarihî yapıların değil, dillerin, geleneklerin, sanatın ve doğal alanların da korunmasını hedefliyor. Giderek hızlanan modern dünyanın içinde kaybolma riski taşıyan bu değerler, UNESCO’nun çalışmaları sayesinde hem kayıt altına alınıyor hem de sürdürülebilir biçimde geleceğe aktarılmaya çalışılıyor.

Bu küresel misyonun önemli bir parçasını ise Türkiye oluşturuyor. Coğrafi konumu, tarihî birikimi ve kültürel çeşitliliği sayesinde Türkiye, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan çok sayıda eşsiz değere ev sahipliği yapıyor. Kapadokya’dan Göbekli Tepe’ye, Efes’ten Divriği Ulu Camii’ne kadar uzanan bu zenginlik, hem insanlık tarihine ışık tutuyor hem de kültürel mirasın korunmasının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Bu küresel misyonun önemli ayaklarından biri de İzmir’in sahip olduğu kültürel mirastır. Özellikle Efes Antik Kenti, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm insanlığın tarihsel hafızasında özel bir yere sahiptir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 2015 yılında dâhil edilen Efes; görkemli Celsus Kütüphanesi, Artemis Tapınağı’nın izleri, antik tiyatrosu ve binlerce yıllık şehir dokusuyla geçmişin en parlak medeniyetlerinden birinin kapılarını aralar. Yüzyıllar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapan bu antik kent, bugün UNESCO’nun koruma çabaları sayesinde hem tarih bilincinin hem de kültürel sürdürülebilirliğin en canlı örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Efes’in her bir taşında, yalnızca bir medeniyetin değil, insanlığın ortak hikayesi saklıdır.

Efes’in yakın çevresindeki Selçuk ilçesi de bu mirasın önemli bir halkasıdır. Şirince’nin geleneksel mimarisi, Ayasuluk Tepesi’ndeki St. Jean Bazilikası, İsa Bey Camii ve Artemis Tapınağı’nın kalıntıları, bölgenin çok katmanlı tarihini gözler önüne serer. Bu bölgede yer alan değerlerin bir kısmı UNESCO’nun seri adaylık dosyalarında yer almakta; bu da İzmir’in dünya çapındaki kültürel öneminin giderek daha fazla fark edildiğini gösteriyor. Her yeni araştırma, her yeni kazı, toprağın altında saklı yeni bir hikâyeyi daha gün yüzüne çıkarıyor.

Kültürel mirasın korunması, yalnızca geçmişe duyulan saygıyla değil; aynı zamanda gelecekte nasıl bir toplum olmak istediğimize dair bir tercihle ilgilidir. Efes’i gezerken binlerce yıl önceki insanların inançlarını, sanat anlayışını, yaşam tarzını gözümüzde canlandırabiliyorsak, bu, kültürel mirasın kurduğu güçlü bağ sayesindedir. Bu bağ koparsa, yalnızca bir antik kenti değil, kendi kimliğimizin bir bölümünü de kaybederiz.

Kültürel miras, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de teminatıdır. İzmir’in Efes başta olmak üzere sahip olduğu zenginlikler, hem tarihsel sorumluluğumuzu hem de kültürel çeşitliliğimizi koruma gerekliliğini yeniden hatırlatıyor. Bu mirasa sahip çıkmak, yalnızca bir kenti değil; tüm insanlığın ortak hikâyesini yaşatmak anlamına geliyor.

Efes: UNESCO’nun Koruduğu İnsanlık Aynası
Begüm Çatık
Yazarımız Kim ?

Begüm Çatık