2

Aşk ve Ayrılık


  • Oluşturulma Tarihi : 16.12.2015 08:44
  • Güncelleme Tarihi :

‘Bence sen sadece aşk yazıları yazmalısın’ dedi bir arkadaşım.

‘Haklısın. Bende o tür yazılar yazdığımda kendimi daha iyi hissediyorum. Hem biliyor musun o yazılar çok daha fazla okunuyor’ dedim.

‘O zaman neden yazmıyorsun?’ dedi

‘Bilmem. Ben yazıya başlarken ‘Bu gün aşk yazayım’ diye yazıya oturmuyorum ki. O gün aklıma ne gelirse işte. Hatta bazen bir konuya giriyorum. Bakıyorum ki o konu dışında her şeyi yazmışım’

‘Nasıl yani?’ dedi şaşırarak.

‘Yani mesela ‘aşk’ yazayım diyorum. Aklıma ayrılık geliyor ve bir bakmışım ayrılık ile ilgili bir yazı olmuş.’

‘Aşk ve ayrılık. Bunlar bir bütün ki zaten. Aşk olmadan ‘ayrılık’ diye bir kavram olmaz ki.’

Düşüncelere daldı. Bende susarım o durumlara, düşünmek isteyen insanın üzerine gitmem. Ben dalıp gittiğimde ‘Anlat hadi ne düşünüyorsun?’ diye üstüme gelenleri pek sevmediğimdendir belki de.

Bir müddet sustuk.

Şehrimin Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı en güzel icraatlardan biri olan İnciraltı’ndaki kent ormanında, göletin kenarındaki kayalıkların üzerinde oturmuş kuş cıvıltıları arasında yürüyüş yapmış, güneşin batışını seyrediyorduk. Bu mevsimde güneş, yaza göre daha erken bir vakitte, önündeki bulut kümelerinin arasında, arada bir yüzünü, sıcaklığını göstererek uzun İzmir Körfezi’nin ortasına, denizin içine doğru iniyormuş gibi kayar gider. Burada gece başlarken başka yerlerde başka diyarlarda güneşi bekleyen canlılar yeni bir güne uyanırlar.

Yeni bir gün ve uyanmak.

Durdum.

Yanımda sevdiğim varken mutlu uyandığım günler geldi aklıma. Sonra ayrılık. Kızdım kendime. İçinde bulunduğum ‘mutsuz’ anımın tüm suçlusu benmişim gibi birden azarlamak istedim kendimi. ‘Sen şöyle olmasaydın, sen şöyle yapmasaydın’ diye geçirdim içimden. Neden insan kendine daha kolay suçlar ki bu tür durumlarda? Oysa bazen ne yaparsanız yapın elinizde değildir bazı şeyler. Karşı tarafın da bir birey olduğunu, onunda bu beraberliğe devam etmek istemeyebileceğini, kafasını çelen başka düşüncelere sahip olabileceğini aklımıza bile getirmeyiz.

Kendimizi suçlarız hep.

Dalmışım. Dalınca ‘gerçek’ten de dalarım. Etrafımla bağlantım kopar adeta. Hipnoz olmuş gibi. Arkadaşım, ‘Deniz, Deniz’ diye seslendiği yetmiyormuş gibi bir eli ile de omzumu dürtüyordu. ‘Nereye daldın öyle? Ne düşünüyorsun?’ dedi

Gülerek ona döndüm.

‘Ya niye gülüyorsun?’ dedi bu sefer.

‘İlk sen daldın. Ben sana sormadım nereye daldığını, ne düşündüğünü, sen sorunca gülesim geldi birden’ dedim

‘Daldım değil mi?’ dedi?

‘Evet’ dedim

‘Hayat çok garip biliyor musun? Sen ayrılık deyince eski erkek arkadaşımı düşündüm. Çok güzel bir beraberliğimiz vardı. Çok mutluyduk. Ya da ben öyle sanıyordum demek ki. Bana ‘ben sensiz yaşayamam’ diyordu. Sonra ailesi ile tanıştım. Ben et yemem biliyorsun. Annesi bunu çok büyük problem haline getirdi. ‘Etsiz ev mi olur? Çocuklar geri zekalı olur’ gibi bir sürü şeyler söyledi. Gülüp geçtim. Önemsemedim. Ama kadına bravo vallahi. Ne yapıp edip aramızı bozdu.’

‘Bence sadece kadından kaynaklanmıyordur. Belki onunda kafasında soru işaretleri vardı ve seninle paylaşmıyordu’ dedim

‘Olabilir. Bilemiyorum tabiî ki. Çok belirgin sorunumuz yoktu. Varsa da bana söylemedi.’

‘Ne oldu peki sonra?’ dedim.

‘Sonra sizin bir meslektaşınız ile evlendi. 2 çocuğu var’ dedi.

‘Nerden biliyorsun? Takip mi ediyorsun?’ dedim.

‘Facebook’tan baktım. Birkaç resmini gördüm’ dedi.

‘Mutlu mu peki?’ dedim.

‘Bilmem. Facebook ta yazmıyor’ dedi gülerek.

‘Siz ayrılalı kaç yıl oldu?’ dedim.

‘10 yılı geçti’ dedi.

‘Üzülüyor musun?’ dedim.

‘Başta çok üzülüyordum. Hatta biliyor musun bir ara et yemek için bile zorladım kendimi. Sonra ‘beni bırakıp giden biri için değer mi?’ diye düşündüm. Zaten zamanla geçiyor her şey’ dedi.

‘Peki, şu anda bir şey hissediyor musun?’ dedim.

Dudaklarını büktü. Bir an tekrar düşündü. ‘Biliyor musun bunu şöyle anlatabilirim. Bir yerin yanmış da izi kalmış gibi. Artık yakmıyor ama tam da iyileşmemiş, bazen bir yere değince kanıyor gibi. Anlatabildim mi?’ diye baktı bana. Gözünün içindeki derinlikte, içindeki duyguları görmek istiyor gibiydim.

‘Yazar olan benim ama sen benden daha iyi anlattın’ dedim.

‘Boş ver be Deniz. Yazma sen aşk falan. Aşk yerine ayrılık yazarsın. Kanatma insanların yarasını, üzme. Gülmeye ihtiyacımız var’ dedi.

Güneş denizin içinde kaybolurken yerimizden kalktık.

‘Peki, yazmam ben aşk falan’ dedim ve yazmadım.

Aşk ve Ayrılık
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan