HATIRA DEFTERİ


  • Oluşturulma Tarihi : 30.08.2015 07:05
  • Güncelleme Tarihi :
HATIRA DEFTERİ yazının resmi

Eskiden beri birçok gazeteci arkadaşım var. Onlarla beraber de birçok habere imza attık. Olaylara hep farklı açıdan bakabiliyorlar.

Ne haber olur? Ne haber olmaz?

Ne okunur? Ne okunmaz?

Medya tabiri ile “Halk neyi ister’’ çok iyi biliyorlar.

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’’ diye boşuna dememişler. Gazetecilerin yanında dolaşa dolaşa nereden nasıl ekmek çıkar biraz da olsa kavradım.

 Allahtan aksiyonu bol bir ülkede yaşadığımızdan siz istemeseniz de karşınıza yazacak şeyler çıkıyor. Ya da yazacağınız şeyler gelip sizi buluyor.

Bilgisayarın başında çok vakit geçiren benim gibi birisi için sosyal paylaşım siteleri çok önemli bir kaynak. Bir profilde karşılaştığım bir resim, bir yazı ya da bir paylaşım hemen o konuda yazma isteği oluşturabiliyor bende.

Her kesimden, her görüşten, her yaşam tarzından birçok arkadaşım var. Sağcısı, solcusu, suya sabuna dokunmayanı, çapkını, Abazası, muhafazakarı, Ateisti, Kürdü, Türkü, Lazı, Alevisi, Sünnisi, evlisi, bekarı, heteroseksüeli homoseksüeli … vs. Liste uzatılabilir. Her kesimden var özetle.

Tabi ki zaman zaman bu arkadaşlarımın yazdıklarından, paylaştıklarından faydalanacağım O paylaştıkları şeylerle ilgili de yazılar olacak.  Bu yazacaklarım bazen eleştiri olacak, bazen de “nüktedan’’ yazılar olacak.

Yazılara başladıktan sonrada şöyle bir süreç olacağına eminim: Yazdıklarımdan hoşlananlar olacak, hoşlanmayanlarda. Yeni arkadaşlar olacak ama eski arkadaşlarımdan bazılarını kaybedeceğim.

Ancak bu ülkede hayatını geçirmiş ve bundan sonra da bu ülkede yaşamak isteyen birisi olarak düşüncelerimi ifade etmekten kaçmayacağım. Beni tasvip etmeyen arkadaşlarıma birilerinin dediği gibi ya sev ya terk et’’ demeyeceğim. Çünkü bu benim tasvip ettiğim bir görüş değil. Olsa olsa “Sen beni, ben de seni sevmeye çalışalım’’ diyebilirim.

Yine de yazdıklarımdan hoşlanmayıp gitmek isteyen, arkadaşlıktan çıkartan arkadaşlarım içinde üzülmeyeceğim. Çünkü bu ‘ben’im. “Beni böyle sev seveceksen” diyor Orhan baba. Sizi siz olduğunuz için sevmeyecek insanlar zaten çevrenizde olmasa da sizin için bir kayıp olmaz.

Seksenli ve doksanlı yıllarda gençlik dönemini geçirmiş birisi olarak görüşlerimizi açıklamak konusunda hep çekinceler yaşadık. Seksen darbesi sonrası “suya sabuna dokunmayan’’ bir nesil yetiştirme çalışmaları ile yetiştirilen bizim gibi gençlere ‘aman sakın konuşma’’diye sürekli tembihleniyordu. Konuşursak fişlenme ve hakkınızda kırmızı kaplı bir dosya oluşturulma, ilerde onun sana negatif olarak geriye dönme olasılığından bahsediliyordu. Bu nedenle hep düşüncelerimi içime attım. Söyleyenden çok dinleyen oldum.

Ne olur ne olmazdı. Belki bir gün bir yerden karşımıza çıkar çekincesi ile düşüncelerimi sadece günlüğüme yazardım. Ancak yıllarca sözle ifade etmediğim tüm gizli sırlarım bir gün karşıma çıktı. Ablalarımın en meraklısı annemleri ziyarete geldiği bir dönemde, annemin olmadığı zamanların birisinde günlüğümü bulmuş ve gizli tüm sırlarımı okumuştu.

“Annemin olmadığı bir zaman’’ diyorum çünkü (Allah rahmet etsin) Anamın en küçük ve en değerli çocuğu olmam hasebiyle tüm eşyalarım belki bir gün lazım olur, sorarım, kullanırım diye özenle bir köşeye saklanır, kimse eşyalarımın yanına yaklaşamazdı

Ama heyhat tüm sırlarım ifşa olmuştu. O güne kadar kimsenin bilmediği komşu kızına olan aşkım ablamın Jurnallemesi ile tüm aile bireyleri arasında espri konusu olmuş, zaman zaman “demek öyle ha. O kızı seviyordun ha’’ diye olur olmadık ortamlarda söylenir hale gelmişti.

Neyse ki artık çekinecek yaşı geçmiş olduğumuzdan artık her istediğimi yazabilirim. Onun için tüm arkadaşlarıma bundan sonra benimleyken ya da bir şeyi paylaşırken daha dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Bir gün böyle bir yazının konusu olabilirsiniz. Kızmak yok…

HATIRA DEFTERİ
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan