Sayfa Yükleniyor...
İzmir Basmanede beraber kahvaltı yapmak için uğradığım arkadaşımın dükkanının önünde o sabah da arabamı park etmek için durdum. Dikiz aynasından acelece arkadan araba gelip gelmediğini kontrol edip kapıyı açtım. Bir bisikletli, açtığım kapıya çarpmamak için güçlükle bir manevra yaptı, kapımı sıyırıp geçti. Giderken de dönüp bir kadın için oldukça argo kelimelerle daha dikkatli olmam gerektiğini söyledi.
Birkaç gün sonra aynı yerde kahvaltılık almak için girdiğim börekçide onun oturup bir şeyler yediğini gördüm. Yanına gidip geçen gün için özür diledim. Ama giderken söylediklerinin onun gibi genç ve güzel bir kadına yakışmadığını da ekledim. O cevap vermeden alacaklarımı alıp dükkana gittim. Biz kahvaltı yapıp dükkanın önünde çayımızı içerken o da börekçiden çıktı.
Haklısınız. Onları söylememeliydim. Ama her sabah o kadar saygısız insanlarla karşılaşıyorum ki bazen silahımı çekip onları vurmamak için kendimi zor tutuyorum. Dua edin de size sadece laf söyledim dedi.
Silah mı taşıyorsunuz? dedim şaşırarak.
Evet. Bisiklet sürmek çok tehlikeli olabiliyor. Kendimi korumak için dedi.
İlginçmiş dedim şaşırarak.
Şaka şaka. Ben polisim. Ondan silahım var dedi.
Sonra ayaküstü biraz daha konuştuk. Birkaç gün sonra da börekçide bir daha karşılaştık ve o gün arkadaşlarım yerine onunla kahvaltı ettim. Sonrasında da görüşmeler, konuşmalar devam etti ve bir süre sonra kahvaltının yanında akşamları da görüşmeye başladık.
Aramızda her şey iyi gidiyordu. O dalmayı seviyordu. Bense suyun altındaki karanlıktan korktuğum için dalış hiç ilgimi çekmiyordu. Sende dalışa gel, beraber çok eğleniriz. Sen gelmezsen bende başkaları ile dalarım deyince kıskançlık duygum korkuma baskın geldi ve kurs almak üzere Karaburuna gitmeye karar verdik.
Cumartesi günü erkenden yola çıktık. O, yol üstünde gördüğümüz birkaç kahvaltı yeri için Burası çok kalabalık, burada çok az insan var, buranın manzarası iyi değil deyince geçtik. Bir ikisini de çok lüks görünüyor, pahalıdır diye ben istemedim. Mordoğanı geçtikten birkaç kilometre sonra Açlıktan öldüm. Artık ne bulursam yiyeceğim. Ne olur bir yerde duralım dedi. O anda Koder Boyabağı kafe levhasının önündeydik. Daracık bir patika yoldan deniz kıyısına doğru indik. Yamacın kıyısına geldiğimde egzotik bir ülkenin keşfedilmemiş bir koyundayım sandım. Kum, deniz, ağaçlar, her şey çok güzeldi. Yamacın kıyısında kurulu kafede oturup köy kahvaltısı yaptık.
Manzara harikaydı. Karaburuna gitmek yerine orada akşama kadar yüzdük. Kumsalda uzandık. Kayalıklarda güneşlendik. Keşke burada bir yer alsam diye düşündüm. Kumsaldan yukarı çıkan patika yoldan yürüyerek etrafta satılık bir yer olup olmadığına baktım. Büyük çam ağaçları ile dolu bir orman kenarında durup kuş ve cırcır böceklerinin sesini dinledim. Şu ağaçların üstünde bir ev yapsam, daha ne isterim ki hayattan dedim içimden.
Çok uzatmayalım.
O kız arkadaşımla iki ay sonra ayrıldık ama kalbim hep o gördüğüm yerde kaldı.
Birkaç ay sonra ameliyat ettiğim bir hasta giderken Hocam çok teşekkür ederim. Beni sağlığıma kavuşturdunuz. Ben Mordoğanda emlakçıyım. Bir ihtiyacınız olursa memnuniyetle size yardımcı olurum dedi.
Ona gördüğüm o yerden bahsettim.
İki hafta sonra beni aradı ve orada satılık bir yer bulduğunu söyledi. Neresi biliyor musunuz? Kenarında durup Burada bir ağaç ev yapsam dediğim yer. Ve son derece güzel bir fiyattan aldım.
Şimdi emeklilik planlarım için insanlardan uzak, denize yakın bir yerim hazır.
Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir derler inanıyorum. Siz olsanız inanmaz mısınız?