Sayfa Yükleniyor...
Çok kızgınım.
Bu yazıyı yazarken bu kızgınlığımı ifade edebilecek ama sansüre de takılmayacak kelimeler bulmakta güçlük çekiyorum.
Mevzuya hemen gireyim. Efendim biliyorsunuz futbol, milli takımımız ilk maçta 3-0 yenildiği Mardinin Kızıltepe ilçe nüfusundan daha az nüfusa sahip (317 bin kişi) İzlandayı, geçen hafta 89. dakika da bulduğu şans golü ile yendi. Aynı anda yine şans golü ile Kazakistan Letonyayı deplasmanda yendi. Melekler 4 gün önce 100 vatandaşımızı kaybettiğimiz kansız bomba saldırısının üzerine Bu millete yazık. Biraz sevinsinler diye bize yardım etmişlerdi. Bütün bunlar bir araya gelince milli takımımız grupta ilk 2 içine girememesine rağmen en iyi 3. takım olarak Avrupa Şampiyonası Finallerine gitme hakkı kazandı.
Buraya kadar her şey normal.
Milletçe sevindik. Son zamanlarda hep beraber sevindiğimiz nadir olaylardan biri.
Milli sporumuz güreş diyorlar ama yalan. Çok dışarıya millete sor bakalım. Bir tane güreşçi ismini bilmez kimse ama Ardanın uzatmalı sevgilisi Aslıhan Doğanın kız kardeşini bile öğrendik. Milli futbolcuların eşlerinin birbirini çatlatmak için Lamborgini ve Ferrarilerini birbirlerine nispet olsun diye yarıştırmaları da bizi ilgilendirmez. Sonuçta onlar kazanıyorlar. İstedikleri gibi harcama özgürlüğüne sahipler. Futbolcuların aldıkları gerçek ücretler üzerinden vergi vermediğini, asgari ücretli çalışan olarak vergilendirildikleri gibi şeyler de bizim umurumuzda değil.
Sonuçta bizi sevindirdiler. Minnettarız onlara.
Milli ya da başka bir deyişle Ulusal takım bir Ulusa ait olan, onu temsil eden kişilerden oluşan takım demektir. O forma birçok futbolcunun hayalini süsler. O insanların arasında olmak için neler vermezsin ki? Ah be keşke böyle bir şey olsa diyen 466 bin genç sayabilirim. Ama o formayı giymek Türkiyedeki 466 bin lisanslı futbolcudan seçilen 28 futbolcu arasında en iyi 11 kişiye nasip olur. Bunların arkalarında da o formayı giymek için heyecanla bekleyen 5 yedek futbolcu.
Başka da mümkün değil.
Bir vitrindir aynı zamanda milli takım. Transfer olduğunda milli olmak fiyatını birkaç kat arttırır. Yabancı kulüplerin seni daha yakından izleme olanağı olacağı yerlerde olursun. Yani normalde futbolcular milli takıma çağrılmak için üste para bile verir.
Yav kardeşim sadede gel. Kızgınım diye başladın. Futbolcu olamadığın için mi kızgınsın? diye soracaksınız.
İlgisi yok. Futbolcu olamadığım için kızgın değilim.
Dün bir haber okudum hala sinirim geçmedi. İzlanda galibiyeti sevinci ile soyunma odasına giren, Beşiktaşın Başarılı (!) başkanı, Beşiktaşı dünya efsanesi borçlu kulüp yapan, Yıldırım Demirören Çocuklar şimdiye kadar lütfedip milli takımda futbol oynamaya geldiğiniz için size 150 bin avro vermiştik. Şimdi 350 bin avro daha veriyorum diye babasının cebinden veriyor gibi primi açıklamıştı. Bu haber gazetelerde, Milli Takıma Rekor Prim: 500 Bin Euro diye verilmişti.
Sadece Avrupa Futbol Şampiyonasına katılıyoruz diye ödenen para bu.
E tabi normal. Çünkü Türkiye dünyanın en zengin ülkesi zaten. O yüzden bu prim az bile.
Bakın size ilginç bir şey söyleyeyim; 2014te Almanya Dünya Şampiyonu olduğunda futbolcu başına ödenen prim ne kadardı?
Hadi tahmin edin.
300 bin Euro. (Yazı ile üçyüzbin)
Bu bile Almanlar arasında Zaten milli takımda oynuyorlar. Orada oynamak bir gururdur. Para için mi oynadılar? tartışması yarattı. E tabi Almanya çok fakir bir ülke olduğu için dünya şampiyonu olan futbolculara o kadarcık parayı fazla görmüş olabilirler.
Her ne kadar Türkiyede 5 milyon kişi aylık 952 TL ile geçinmeye çalışıyorsa da Türkiye dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Zaten o asgari ücretlilere sor Abi Helal olsun ya. Ne güzelde İzlandayı yendik derler.
Bu ülkede 20 yaşında gençler Her şey vatan için diye ölüme giderken Ferrarileri ile gezen, bir giydiğini bir daha giymeyen yaşıtları da 10 maç oynadı diye 500 bin avroyu cebe indiriyor
Her şey vatan için mi? Güldürmeyin beni. Her şey para için