Sayfa Yükleniyor...
Kızım bu caniyle 3 yıl önce bizim karşı çıkmamıza rağmen evlendi. Evlenmesine rağmen okuması için Kıbrısa gönderdim. Ben memurum, maaşımın büyük bölümünü kızıma gönderdim, asalak kocası da benim paramla yaşıyordu demiş bir baba.
Kızım işi gücü yok demişler Olsun beraber çalışır geçiniriz. Hem para önemli değil demiş.
Evi, barkı yok demişler İki gönül bir olunca samanlık seyran olur demiş.
Çok sinirli, agresif. Seni de kısıtlıyor demişler Beni seviyor, kıskanıyor demiş.
Okulun var, bitir bir iş güç sahibi ol demişler. Okumamı istemiyor. Mutluluğumuz için okulu bırakacağım demiş.
Sigara, alkol kullanıyor. Yarın öbür gün kendini kaybeder demişler. Bu devirse kullanmayan mı var? Hem arada içiyor demiş.
Komşumuzun oğlu Mehmet var, seni istiyor, iyi de bir mesleği var, tertemiz, efendi, saygılı, senide çok istiyorlar demişler İyi de evlilik için benim de çok sevmem lazım demiş.
Demişler de demişler
Bir işe yaramış mı? Hayır.
Kendi bildiğini okumuş soyadı gibi, Burcu Okumuş. Sevdiğini düşündüğü adamın ve o adamın ona inandırdığı pembe dünyanın peşinden gitmiş. Birbirlerini Şiirlerdeki gibi büyük bir aşkla seveceklerdi. Ağaçlar arasında, tahtadan yapılmış bir evin çıplak salonunda, eski bir çekyatta, tek bir battaniye altında, birbirlerine sarılıp kitap okuyacaklar, film seyredecekler, sabah kadar içip sohbet edeceklerdi.
Mutlu olmak için paranın gerekmediğine inandırmıştı adam onu. O da bunun böyle olduğuna inanmak istemişti. Gençti, hayal dünyasında yaşıyordu.
Ama hayatın gerçekleri ve hayaller örtüşmüyordu.
Ağaçlar arasında, tahtadan bir ev buldular. Ama kirası? Özgürün doğru düzgün bir işi yoktu ve bulduğu işlerde de tutunamıyor, elindekiler de içki ve sigaralarını ancak karşılıyordu.
Ne yapmalıydı? Burcu da geçinmek için çalışmaya başladı. Ancak kocasının Nerede kaldın? Kaçta çıktın, kaçta indin, bu kadar sürede eve gelemedin mi? tarzı soruları gitgide kavgalara yol açıyordu. Bu kavgaların birinde yediği tokat onu kendine getirdi. Anne babasının yanına döndü. Kırgın ve kızgın olmalarına rağmen sevgi ile kucakladılar kızlarını. Üniversite eğitimini tamamlaması için Kıbrısa gönderdiler. Özgür de peşinden gitti.
Önce Ümit Yaşar Oğuzcanın Aytenin Sonu şiirini paylaştı sayfasında.
Ayteni Markiz pastanesinde vurdular
Onu ben vurdum
Ayten kanlar içinde düştü yere
Bense ağlıyordum
Ardından eşiyle bir kafede buluştu. Burada tartıştığı eşini, yanında getirdiği bıçakla, biri boynuna ikisi göğsüne olmak üzere 6 yerinden bıçaklayıp öldürdü.
Gazeteler Yine bir erkek cinayeti diye yazdı ama ölüm aslında Burcunun bile bile seçtiği bir yol değil miydi?
Mesela biraz ailesini dinleseydi, biraz mantıkla hareket etseydi.
Ya da biraz hayatın gerçeklerini görseydi.
Yahut okuduklarından bir şeyler çıkarabilseydi.
Yapsaydı, etseydi, şöyle böyle olsaydı desek artık önemi kalmadı ki.
Gerçek olan tek şey Burcu Okumuş ardında acılı bir aile bırakıp sonsuzluğa gitti.
Rahmetle