1
Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Haramlık açısından içki türleri arasında fark var mı? 

 

     Sarhoşluk veren içeceğin adı ne olursa olsun ve sarhoşluk veren madde hangi yoldan elde edilirse edilsin şarap hükmündedir, haramdır.

     Bundan dolayı sarhoşluk veren içki ve uyuşturucunun her türlüsü haramdır. Bunlar arasında da haramlık açısından bir fark yoktur. Hepsi de yasak ve haramdır.

 

Başka çare yoksa haram madde ile tedavi olmak caiz mi?

        İslam bilginlerine göre haram maddelerle tedavi bazı durumlarda caizdir. İslam bilginleri, başka çare kalmaması halinde ve Müslüman bir tabibin tavsiye etmesi durumunda dinen yenilmesi veya içilmesi haram olan bir madde ile tedaviyi dinen uygun görmüşlerdir.

 

Araba veya ev aldıktan sonra şükür kurbanı keseceğim diyen kimse bu kurbanı kesmese günaha düşer mi?     

      Ev veya araba almak kan akıtmayı gerektirmez. Yani yeni bir ev ya da araba alındığında kurban kesmek gerekmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Örneğin ev alırsam ya da arabam olursa kan akıtacağım derse ve bunları alırsa, aldığında bu kanı akıtması gerekir. Yani bu kanı akıtması gerekir. 

     Aynı şekilde kişi adak adamamışsa dilerse bu mala ve nimete nail olduğu için şükür babından bir kurban kesebilir.


Çocuğa isim koymanın süresi ne kadardır?

Doğan çocuğa isim koyma ile ilgili rivayetlere baktığımızda bazı rivayetlerde doğumun üçüncü, bazılarında ise yedinci gününde isim koyulması gerektiğini müşahede etmekteyiz. Bununla beraber Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim için, “Bu gece bir oğlum doğdu, ona dedem İbrahim’in adını verdim” (Müslim, “Fedâil”, 62) hadisinden hareketle doğumun birinci gününde ismini koymak daha doğru ve sahih olandır. Buna göre sünnete uygunluk açısından bebeklere mümkün mertebe birinci gün isim konulmalı; fakat bunu yedinci günden sonraya da bırakmamak gerekir.

Nişanlıyken nikah yapan kimselerin nişanı bozmaları halinde nikahları düşer mi? 

Yapılan nikah şartları yerine getirilmişse geçerlidir. Bundan dolayı gelişi güzel nikah kıyılmamalıdır. Çünkü evlilik, yuva kurmak önemlidir ve önem istemektedir. Bundan dolayı evlenecek kişilerin öncelikle resmi nikah yapmaları tavsiye edilir. Ancak resmi nikah kıyılmadan yaptıkları dini nikah da fıkhen geçerlidir ve koca boşamadığı sürece de nikah vardır. Bu bağlamda nişanlıyken kıyılan nikah dinen geçerlidir. Taraflar nişanı attığında da nikah varlığını korur. Kadının boş olabilmesi için kocanın kadını boşaması gerekir. Yoksa dinen eşi olduğundan koca eski nişanlısını boşamadıkça kadın bir başka erkekle evlenemez. 

Gece kılınan nafile namaz kaç rekat kılınmalıdır?

  Geceleyin kılınan nafile


Dualar içinde Nazar duası diye bir dua var mı?

Hz. Peygamber, nazar değmesine karşı Muavvizeteyn yani Felâk ve Nâs sûrelerini okumuş sahabelere de bunları okumalarını tavsiye etmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber torunları Hasan ve Hüseyin’i nazar ve benzeri olumsuzluklardan korumak için onlara şu duayı okurdu: “Sizi her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine ısmarlarım” (İbn Mâce, Tıb, 36). Yine Hz. Peygamberin, “Kim hoşuna giden bir şey görür de ‘Mâşâallah lâ kuvvete illâ billâh’ (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân, VI, 213) buyurmuştur. Bunun dışında kişi nazara veya büyüye karşı farklı dualar da okuyabilir.

Kaza namazlarını kılarken ezan ve kamet getirmek gerekir mi?

   Ezan ve kamet vaktin değil, namazın sünneti olduğu için kaza namazı kılarken de ezan ve kamet getirmek sünnettir. Kamet getirilmeden kılınan namaz geçerli olmakla birlikte, terk etmek hoş görülmemiş. Birden fazla kaza namazı kılınacak ise, her bir namaz için ayrı ayrı ezan ve kamet getirilmesi daha faziletli olmakla birlikte, başta bir kere ezan okunup, her bir kaza namazı için ayrı bir kamet getirilmesi de yeterlidir.

Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Vade farkı faiz olur mu?

Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle caiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel birkaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur. Ama bunu yaparken iki tarafta peşin fiyata mı yoksa vadeli fiyata mı anlaştıklarını alışveriş esnasında söylemeleri ve bunun üzerinde anlaşmaları gerekir. Şayet böyle olmazsa o zaman bu alış- veriş geçersiz olur.

Kadın evinde de başını örtmek zorunda mı?

Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında her zaman ve her yerde başını örtmek zorundadır. Ama kadınların arasında veya evde babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin… yanında başını örtmek zorunda değildir. Çünkü bunlarla evlenmesi caiz değildir. Dolayısıyla bunlara karşı saçını açmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin


Ev araba ya da başka bir eşya alırsam bir kurban keseceğim diyen kimse bunu aldığında kurbanı kesmesi gerekir mi?

Ev veya araba almak kan akıtmayı gerektirmez. Yani yeni bir ev ya da araba alındığında kurban kesmek gerekmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Örneğin ev alırsam ya da arabam olursa kan akıtacağım derse ve bunları alırsa, aldığında bu kanı akıtması gerekir. Yani bu kanı akıtması gerekir. Aynı şekilde kişi adak adamamışsa dilerse bu mala ve nimete nail olduğu için şükür babından bir kurban kesebilir. Bir diğer husus daha vardır ki o da şudur: “Sadaka belaların define vesile olur” Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin muhtemel bir takım kaza ve belaların define vesile olacağı da umulur. Fakat bütün bunların yapılmasında bir adak söz konusu değilse bir vaciplik yoktur. Yeni bir ev ya da araba alındığında başta yani daha mal alınmadan alırsam keseceğim dememişse araba veya ev aldıktan sonra böyle bir söz vermişse o zaman kurban kesmese günaha düşmez. Şayet kesecek olsa da şükür kurbanı adak kurbanı gibi olmadığından kesilen kurban etinden kesen kişi ve çocukları yiyebilir. Ancak bu adak olarak adanmış ise kesilen kurban etinden kesen kişi ve ailesi yiyemez.

Kabir hayatında hesap var mıdır?

      Dinen ölümle


Yalan söylemenin caiz olduğu durumlar var mı?

İslam dinin yasakladığı büyük günahlardan birisi de yalandır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurulmaktadır: “ Ey iman edenler; Allah´tan korkun ve doğru söz söyleyin”. Ahzab, 33/70.
   Birçok Ayeti Kerimede ve Hadisi Şerifte İslam dini yalanı yasaklamakta ve günah kabul etmektedir.
    Bu anlamda İslam dini açısından yalanın şakası da ciddisi de yasak ve haramdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Şaka da olsa cidden de olsa söylenen yalan yalandır”
       Ayrıca sevgili peygamberimiz bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır:
“Şaka bile olsa yalan terk edilmedikçe olgun mümin olunmaz”
“Kul şaka ile de olsa yalanı, doğru bile de olsa mücadele ve münakaşayı terk etmedikçe, tam inanmış bir mümin olamaz.”
“İnsanları güldürmek için yalan söyleyen kimselerin vay haline”
    Yine bir başka hadiste efendimiz şöyle buyururlar: “insanları güldürmek için yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun”
    Bu hadislerden hareketle şaka ile de olsa yalan söylemek caiz değildir. Yalan ancak şu üç yerde söylenebilir.
1-Karı kocanın arasını düzeltmek
2-Arası bozulan iki kişinin arasını düzeltmek için
3- Savaşta düşmanı mağlup edebilmek için.
  Bu üç yer dışında şaka ya da ciddi, ticarette ya da gündelik hayatta yalan söylemek caiz değildir.

 Paslı ve toz topraklı elbise ile namaz kılmada bir sakınca var mı?

Namazın şartlarından birisi de necasetten


İnsanlar ne zaman cennete veya cehenneme gidecek

Cennet ve cehennem şu an yaratılmış olmakla beraber insanlar şu an cennette ya da cehennemde değildir. Ölüler, şu an kabir aleminde cennet veya cehenneme benzer bir hayat sürüyorlar. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Mezar ya cennet bahçesinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” (Tirmizî, “Kıyamet”, 26.) buyurmaktadır. Yani kişi kabirde ya nimet içindedir ya da azaptadır. Ancak mahşerden sonra hesap verme bitince insanlar cennete veya cehenneme gideceklerdir.

Beli rahatsız olan bir kimsenin abdestte yardım alması caiz mi?

Bedenle yapılan ibadetlerde aslolan kişinin tek başına bu ibadeti yapmasıdır. Bu anlamda kişinin tek başına abdest alması mümkün ise başkasından yardım alarak abdest alması mekruhtur. Çünkü bunda ibadete aykırı olan bir nevi kibirlenme vardır. Ancak kişinin her hangi bir fiziki rahatsızlığı varsa abdest alırken başkasından yardım almasında dini anlamda bir sakınca yoktur.

Namazda dudaklar hiç kıpırdatılmadan yapılan kıraat ile namaz geçerli olur mu?

Fatihayı namazda dili kıpırdatmaksızın ve ses çıkartmaksızın zihinden tekrarlama okuma sayılmaz, yani böyle yapmakla namazın rüknü olan kıraat yerine getirilmiş olmaz. Kişinin kendi duyabileceği bir sesle, fısıldar gibi harfleri yerlerinden çıkartarak ve eğer yanında başkaları varsa onları namazda rahatsız etmeyecek bir şekilde okuması gerekir.

Cenaze namazında selam verirken elleri bırakmak gerekir mi?

Her


Babanın evladına karşı sorumluluğu ölüme kadar devam eder mi?

Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır. Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar.

İslam dininde kaç çeşit ibadet vardır?

İslam’da ibadetler üç kısma ayrılmaktadır.

 1– Beden ile Yapılan İbadetler: Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.

 Beden ile yapılan ibadetleri her Müslümanın kendisi yapması gerekir. Başkasını vekil etmesi caiz değildir. Bir kimse başkasının yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.

 2– Mal ile Yapılan İbadetler: Zekât vermek ve kurban kesmek gibi.

 Bir kimse mal ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil edebilir.

 3– Hem Mal Hem de Beden ile Yapılan İbadet: Hac vazifesi böyle


Beraat Kandili’nin anlamı nedir?

Beraat Kandili, Şaban ayının 14. gününü 15. gününe bağlayan gece demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle ‘Mübârek’; kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle ‘Beraet’; kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle ‘Rahmet’, geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınması sebebiyle beraat adı veriliyor.

Berat Gecesinin ne gibi özellikleri vardır?

Beraat gecesinin birtakım özellikleri vardır. Öne çıkan özellikleri ise şunlardır:

1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması.

2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması.

3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması.

4. Af ve bağışlamanın coşması.

5. Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması.

Hz. Peygamberin Beraat gecesi ile ilgili bir hadisi var mı?

Hz. Peygamber bir kutsi hadisinde Beraat Gecesi ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Şâban’ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah şöyle buyurur: “İstiğfar eden yok mu, affedeyim. “Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim.” Başına bir


Yemini bozmak caiz mi?

Gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru bir iş değildir. Müslüman yemin etmeye ihtiyaç duymayacak şekilde sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir. Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, keffâret ödenmesi gerekir. Yemînin keffâreti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azât etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün peşpeşe oruç tutar. Yüce Allâh, “Allâh sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yemînin keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle âzât etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin keffâreti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allâh size böylece ayetlerini açıklıyor.” buyurmaktadır (Mâide 5/89). Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya; haram ve günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmeyip keffâret vermesi gerekir.

Kılınan namazın önünden geçmek namaza zarar verir mi?

     Namaz kılanın önünden geçmek namaza zarar vermez. Namaza zarar gelemediği için de namazı bozmaya gerek


Sinir ile yapılan yemine kefaret gerekir mi?

Yemin, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda ileri sürülen bir iddiayı kuvvetlendirmek için Allah’ın isim veya sıfatlarından birisini şahit tutarak verilen sözdür. Bu yeminin geçerli olması için yemin eden kişinin birtakım şartları vardır. Aklı başında olmak, mükellef olmak, ikrah altında olmamak, Allah’ın adını zikrederek söz vermek gibi. Bu anlamda şartların da var olması ile birlikte yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir. Yemin eden kimse, yemini ederken aklı başındaysa ama sinirli hali ile yemin etmişse ve ne dediğini hatırlıyor ve biliyorsa o yeminin kefareti vardır. Ancak ne söylediğini hatırlamayacak düzeyde bir sinirle söylemişse yani cinnet hali ile söylemişse bunun kefareti yoktur.

Ölen kişi doğduğu yere defnedilmesi konusunda bir vasiyeti olsa bunu yerine getirmek gerekir mi?

Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek menduptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla beraber caizdir. Definden sonra kabrinden çıkararak nakil ise kesin zaruret olmadıkça mutlak suretle caiz değildir. Buna göre memleketleri dışında başka şehirlerde veya yurtdışında ölenlerin vasiyetleri varsa doğdukları memleketlerine nakledilmeleri mekruh


Kadın kocasının adak kurbanının etinden yiyebilir mi?

Adak’ın kelime manası, herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir. Dinî kavram olarak adak; Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na tazimde bulunmak için, yapılması mecbur olmayan namaz, oruç ve kurban gibi farz ve vacip ibadet cinsinden bir şeyi yapmayı nezretmek suretiyle o ibadeti kişinin kendisine vacip kılmasıdır. Farz veya vacip ibadet cinsinden adanmış olan bir şeyi yerine getirmek vaciptir. Çünkü adak yapan kimse bu hususta Allah’a söz vermiş demektir. Bu gibi hükümlerin uygulanmasında ise, kadın ve erkek arasında fark yoktur. Ancak adanan adak kesildiği vakit bu adaktan bazı kimseler yiyemezler. Bunlardan birisi de karı kocadır. Şayet koca adak kurbanı kesecek olursa hanımı bu adağın etinden yiyemez. Aynı şekilde kadı adak kestiğinde bu adağın etinden kocası yiyemez.

Namazın kılınış şekli neye göre belirlenmiştir?

   İslam dininde ibadetler tevkifidir. Yani hem farz oluş gerekçelerinin hem de uygulamalarının her yönüyle akılla bilinmesi mümkün değildir. Aynı şekilde ibadetlerle ilgili hususlar Kur’an’da genel olarak emredilmiş, Hz. Peygamber’in uygulamasıyla belirgin hâle gelmiştir. Kur’an’da, namazların belli vakitlerde farz kılındığı ve kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi birtakım rükünlerinin olduğu bildirilmiş ancak söz konusu ibadetin detayları ve namaz içerisinde yapılması gereken diğer davranışlar


Deriye veya tırnaklara yapışan boya abdest ya da gusle engel midir?

Gusül veya abdest alırken, yıkanması gereken organların kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması gerekir. Aksi halde gusül veya abdest geçerli olmaz. Dolayısıyla, gusledecek veya abdest alacak kimsenin bedeninde veya abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak bir madde bulunmamalıdır. Ancak mesleğini icra ederken tırnaklarının arasına boya giren boyacı veya tırnaklarının arasına çamur girip de çıkartamayan çiftçi ve benzeri meslek sahipleri bundan müstesnadır. Buna göre bir meslek gereği olmayan bir nedenden dolayı bedene ya da tırnağa bir cisim yapışmış ise bu cisim temizlenmeden abdest ve gusül eksik kalır. Fakat meslek icabı bu cisimden kaçınma imkanı olmayan meslek erbabının cildine yapışan ve tırnak aralarında kalan hamur, mum, zamk, boya vb. şeyler abdest ve gusle engel olmaz.

İslam’ın yasakladığı bir malı satmak caiz mi?

İslam’a göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o malın dinen kullanılıp faydalanılması mubah olan bir eşya olması gerekir. Dolayısıyla bir malın mütekavvim olması için İslâm’a göre o maldan yararlanmak Müslümanlar açısından mubah olması yasaklanmış olmaması gerekir. Bu bağlamda domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslüman’ın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez. Bu itibarla, bir Müslüman’ın, müşteriler gayr-ı Müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması, dinen caiz değildir.

Kolonya namaza


Senedi vadesinden önce değerinden düşük parayla nakde çevirmek caiz mi?

Senedi vadesinden önce değerinden düşük parayla nakde çevirmek caiz mi?
        İş sahasında sıklıkla karşılaşılan konulardan birisi de çek, senet kırdırma hadisesidir.  Elinde çek veya senedi bulunan ve nakit paraya ihtiyacı olan birinin, çek veya senedi, üzerindeki fiyattan düşük bir rakamla bir başkasına kırdırması dinen uygun bir işlem değildir. Yani kişinin elinde örneğin 5 ay vadeli 10 bin liralık çek varsa, bunu 9 bin karşılığında bir başkasına kırdırması dinen caiz değildir.
        Çünkü böyle bir uygulama haksız kazanca ve faize neden olduğundan dinen caiz değildir. Zira İslam fıkhında alış veriş bir malı alıp satma ile meydana gelir her iki tarafta da yani alıcı ile satıcıda bir bedel olmalıdır. Bedel yoksa alış veriş meydana gelmemiş olur. Çek, senet kırdırma da alış verişin şartları tahakkuk etmediğinden dinen uygun görülmemiştir.
 
Evimizden Kâbe imamına televizyon vasıtası ile uymak caiz mi?   
      İslâm Fık­hı, imama uyarak cemaatle kılınacak namaz hususunda bir takım ölçüler ve esaslar koymuştur. Namazın sahih olabilmesi için bu ölçülere ve prensiplere uymak gerekir. Buna göre cemaatle kılınan namazın sahih olabilmesi için imamla cemaati arasında umuma ait, arabaların gelip geçece­ği kadar genişlikte bir caddenin, ya da büyükçe bir ırmağın bulun­maması gerekir. Namaz kılınan yer boş bir arazide ise, ara yere üç saf girecek kadar bir açıklığın bulunmaması


Okunan Kur’ân-ı Kerimin sevabı hayatta olan bir insana bağışlanabilir mi?

Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşine çeşitli şekillerde yardımda bulunur. Bu yardımların bir kısmı maddî şekilde olduğu gibi manevi de olabilir. Meselâ kişi duasında Müslüman kardeşinin bağışlanmasını, günahının affolunmasını, Allah’ın rızasına ermesini isteyebilir. Diğer taraftan, hayatta olan insan rahmete, duaya ve sevaba ölmüş gibi muhtaçtır. Çünkü hayattaki kişi, devamlı surette şeytan, nefis ve çevresiyle mücadele halindedir. Mü’min kardeşleri onun manen imdadına yetişir, duaları, ibadetleri ve sevaplarıyla onu desteklerse bu mücadeleyi kazanma ihtimali kuvvet bulur. Kur’ân ise bu hususta en büyük şefaatçi ve destekçidir. Bir insanın din kardeşine Kur’ân’ı şefaatçi yaparak dua etmesi ve onun sevabını bağışlaması yapılacak en güzel amellerden birisidir.

Adaktan yememesi gereken kişi adağının etinden yemişse ne yapması gerekir?

Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler. Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise fıkıhçılara göre yediği miktarın fiyatını fakirlere para olarak verecektir.

Müslüman kişinin Müslüman olmayan kişinin yanında çalışması caiz mi?

Yabancı yani Müslüman olmayan kişilerin sahip olduğu şirketlerde, işyerlerinde yapılan iş haram olmadığı sürece çalışmada bir sakınca yoktur. Yani içki, domuz


Namazın kılınma şeklini kim belirlemiştir?

İslam dininde ibadetler tevkifidir. Yani hem farz oluş gerekçelerinin hem de uygulamalarının her yönüyle akılla bilinmesi mümkün değildir. Aynı şekilde ibadetlerle ilgili hususlar Kur’an’da genel olarak emredilmiş, Hz. Peygamber’in uygulamasıyla belirgin hale gelmiştir. Kur’an’da, namazların belli vakitlerde farz kılındığı ve kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi birtakım rükünlerinin olduğu bildirilmiş ancak söz konusu ibadetin detayları ve namaz içerisinde yapılması gereken diğer davranışlar ile ilgili hususlar Hz. Peygamber’in sünnetine bırakılmıştır. Nitekim sevgili Peygamberimiz, “Beni namazı nasıl kılarken gördüyseniz siz de öyle kılınız” (Buhârî, “Ezan”, 18) buyurmuştur. Buna göre namazla ilgili genel hüküm, rükün ve şartlar Kur’an’la, bunlara ilişkin ayrıntılar ise Hz. Peygamberin sünnetiyle belirlenmiştir.

Vefat etmiş her insana Yasin okumak caiz mi?

Hayatta olan inanmayanların doğru yolu bulmaları, hidayete ermeleri, İslam ile müşerref olmaları için dua etmede bir sakınca yoktur. Çünkü Rasulüllah Efendimiz Uhud Savaşı’nda mübarek dişleri kırılıp, yüzü yaralandığında, müşrikler için: “Allah’ım kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diye dua etmişlerdi. Ancak Müslüman olmadan ölen bir kimsenin bağışlanması için dua etmek dinen uygun değildir. Çünkü Allah kâfirleri Cehenneme koyacağını ve onların orada ebedî kalacağını birçok ayeti kerimesinde, Hz. Peygamber de hadisi şeriflerinde bildirmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de geçen bu ayetler buna işaret etmektedir. “Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan


Ölüyü ipekten kefen ile kefenlemek caiz mi?

Erkeklerin saf ipek giymesi haramdır. Aynı şekilde ipekten yapılmış kefenle de kefenlenmeleri haramdır. Dolayısıyla erkeklerin ipekle kefenlenmesi haramdır. Böyle bir vasiyette bulunan kişinin vasiyeti yerine getirilmez. Ancak kadın, süs eşyası olduğundan ipekten yapılmış bir elbiseyi giyebilirler. Kadınlar ipekten yapılmış elbiseyi giyebildikleri gibi aynı şekilde ipekten yapılmış kefen ile de kefenlenmelerinde bir sakınca yoktur.

Bir malın fiyatını belirlemeden sonra ödemek üzere satmak caiz mi?

İslam Hukukuna göre alış-veriş akdi esnasında mal ya da paranın meçhul veya olmaması, alış-verişi fasit kılar. Böyle bir alışverişte yani faraza 5 ay sonra parası ödenecek bir malın fiyatını ödeme gününde belirlemek caiz değildir. Çünkü bu alış-verişte, fiyat meçhuldür. Bu ise alıcı ve satıcının tartışmasına yol açabilir. Bundan dolayı malı peşin verip parasını belirlemeden birkaç gün ya da ay sonra ödeme günü geldiğinde fiyatını belirlemek caiz değildir.

Komada olan kimse iyileştiğinde namazlarını kaza etmesi gerekir mi?

Dinimizde sorumluluğun en önemli şartı akıldır. Aklı tam olmayan bir kimse dinimizin emir ve yasakları ile sorumlu değildir. Buna göre bilinci yerinde olmayan kişinin namazları düşer. Bu itibarla bitkisel hayata girerek bilinci yerinde olmayan ve bir daha iyileşmeyen bir kişi tutamadığı oruçlardan ve kılamadığı namazlardan dolayı sorumlu olmaz. Dolayısıyla bu durumda iken vefat eden kişinin


Süt çocuğu olması için kaç yaşına kadar emzirmek icab eder?

Süt akrabalığının meydana gelmesi için, Şafii, Maliki, Hanbeli ve Hanefi mezhebinin iki imamına göre süt emen çocuğun iki yaşını doldurmamış olması gerekir. Ebu Hanifeye göre ise, süt emen çocuğun süt çocuğu kabul edilebilmesi için 2,5 yaşını doldurmamış olması gerekir. Yani genel kanaat ve müctehidlerin çoğunluğu göre süt akrabalığının ortaya çıkması için süt emen çocuğun iki yaşından küçük olması gerekir. İki yaşından sonra süt emilse de Ebu Hanife dışındaki fıkıhçılara göre süt akrabalığı meydana gelmez.

Gelin kayınpederinin yanında başı açık durabilir mi?

Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında başını örtmek durumundadır. Kadınlar arasında veya babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin yanında başı açık kalmasında dinen bir sakınca yoktur. Çünkü bunlar ona ebediyen haram olan insanlardır. Ebediyen haram olunca da bu insanların yanında başı açık kalmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haram­dan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da


Ashab-ı Sefine Olayı Nedir?

Gemi halkı demektir. Bundan maksat, Nuh’ın gemisine binerek tufandan kurtulan mü’minlerdir. Bu tabir, Kur’ân’da bir âyette geçmiş ve “Andolsun biz, Nuh’u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda onlar, zulme devam edip dururken kendilerini tufan yakalayıverdi. Onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık” denilmiştir (Ankebût, 29/14-15).


Abdest organlarını bir kez yıkamak abdest için yeterli olur mu?

Abdest alırken, abdest organlarını bir defa yıkamak farzdır. Üçer defa yıkamak ise sünnettir. Abdestin geçerli olması için abdest organlarını en az bir defa yıkamak gerekir. Birden fazla yıkamak ise farzın fazlası olur. Bu fazlalık şayet üç defa olursa Efendimizin sünneti olmuş olur. Çünkü efendimiz abdest alırken abdest organlarını üçer defa yıkarmış. Dolayısıyla abdestin geçerli olabilmesi için abdest organlarını en az bir kez yıkamalıyız.

İnsanın yaşadığı her şey bir kader mi?

Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.

Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım?” diyerek günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır.


Yanlışlıkla besmele ile tahiyyatı okumaya başlamak namaza bir zarar verir mi?

Sevgili Peygamberimiz bütün hayırlı işlerinizde besmele ile başlayınız diyor. Dolayısıyla her hayırlı işe, namaza, abdeste, yemeğe... Başlarken besmele ile başlamak hem bir hayırdır hem de efendimizin sünnetidir. Aynı şekilde namaza başlandığında besleme ile başlamak bir sünnettir ve bir hayırdır. Ancak ehiyyatunü ve salli barik dualarını okurken besmele çekmek gerekmez. Çekilirse de namaza bir zarar vermez. Ama efendimiz namaz kılarken tehiyyatta besmele çekmediğine göre biz de çekmemeliyiz.

Evime varmak nasip olmasın demek yemin sayılır mı?

Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. Evime varmak nasip olmasın ya da çocuklarımın ölüsünü öpeyim gibi cümleler yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez. Bu tarz cümleler yemin sayılmadığı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle cümleler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin ya da sussun.” (Buhârî, “Eymân”, 4.) Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermek de gerekmez.

Yurt dışında ölen kişinin cenazesini Türkiye’ye getirmek dinen caiz mi?

Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek mensuptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla


Abdestsiz bazı sure ve ayetleri okumak caiz mi?

Kur’an-ı Kerimi abdestsiz tutmak ya da taşımak dinen caiz değildir. Ancak abdest yokken Kur'an-ı kerime dokunmadan ezberden okumanın bir sakıncası yoktur. Buna göre kişi abdestli olarak Ayetel Kürsiyi, ihlas suresini ya da bir başka ayet veya sureyi okuyabileceği gibi abdestiz olarak da kurana dokunmadan bunları ezberden okuyabilir. Ancak tabii ki Müslüman’ın her daim abdestli olması ya da abdestli olarak bu kısa sureleri okuması daha evladır.

Trafik kazası sonucu ölen kimse eceliyle mi ölmüştür?

İslam inancına göre herkesin bir eceli vardır. Bu ecel ne geri alınır ne de ileri alınabilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim'de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: "Her ümmet için takdir edilen bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir an ileri ne de geri alınamaz." (Araf, 7/34) Bu bağlamda trafik kazasında ölen kimse eceliyle ölmüştür. O kimse için bundan başka bir ecel yoktur. Trafik kazası, ölen kimsenin hayatını kısa kesmiyor, onu eceli gelmeden öldürmüş olmuyor. Bilakis ölen kişinin ölüm sebebi böyleydi ve vadesi dolduğundan bu kaza olmuş oluyor. Buna göre Trafik kazası, cinayet ya da bir başka ölüm şekli kişinin ecelini değiştirmez. Çünkü insanın eceli veya ömrü değişmez. O kişinin o şekilde o zaman öleceği takdir edilmiş demektir.

Adağından yanılarak yiyen kimse ne yapmalıdır?

Adak kurbanının etinden, adağı yapan


Kazaya kalmış namazları sırayla kılmak zorunda mıyız?

Kaza edilecek namazlar arasında sıra gözetilip gözetilmeyeceği bu namazları kılacak kimsenin durumuna göre değişir. Hanefi mezhebine göre, kaza namazı kılacak kişi sahib-i tertip ise yani daha önce vaktinde kılmadığı bir namaz üzerinden başka bir namaz geçirmemiş veya en fazla beş vakit namaz geçirmiş olanlar vaktinde kılamadıkları ilk namazdan başlayarak sırayla kılarlar, ardından içinde bulundukları vaktin farzını kılarlar. Sahib-i tertip olmayan yani altı vakit veya daha çok namazı kazaya kalmış olan kimselerin ise, bu namazları kaza ederken tertibe riayet etmesi gerekmez. Eğer sadece vaktin farzını kılacak kadar bir zaman kalmışsa bu takdirde kaza namazlarını değil önce vaktin namazını kılar. Kişi altı vakitten fazla namazı kazaya bırakmış ise sahib-i tertib olmaktan çıkar. Bu durumda dilediği vakitte dilediği namazın kazasını kılabilir. Şafi mezhebine göre ise tertibe riayet vacip değil müstehaptır.

Kişi doğduğu yere gittiğinde seferi olur mu?

İnsanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde sürekli olarak barınmayı kastettiği yere asli vatan (vatan-ı asli) denir. Yetişkin bir kimse doğup büyüdüğü, ya da sürekli yaşamak üzere temelli yerleştiği asli vatanını terk edip herhangi bir sebeple sürekli yaşamak üzere bir başka yere yerleşirse burası onun asli vatanı olur ve eski asli vatanının hükmü ortadan kalkar. Eski asli vatanında


İsra ve Mirac Gecesi ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de ayet var mıdır?

Kur’an-ı Kerim’de İsra ile ilgili olarak ayet vardır. Nitekim İsra süresi birinci ayet İsradan bahsetmektedir.