1
Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Babanın evladına karşı sorumluluğu ölüme kadar devam eder mi?

Baba, çocuklarına rüşte erinceye kadar bakmakla mükelleftirler. Çocukları reşit, akil-baliğ olduktan sonra anne ve babanın onlara bakma zorunluluğu yoktur. Ama anne ve baba ihsanından, çocuklarına rüştten sonrada bakmakta ve yardımcı olmaktadır. Hatta iş ve yuva sahibi yapmaktadır. Bu dini bir görev olmasa da Müslüman anne ve babalar kendilerine bir görev ve sorumluluk telakki ederek rüştten sonra da evlatlarına yardımcı olmaktadırlar.
Öldükten sonra kişinin amel defterine hayır ya da şer yazılır mı?
Kur’an-ı Kerim’de “Her canlının ölümü tadacağı” buyrulmaktadır. Hz. Peygamber de bu ahiret yolculuğunda insanın peşinden üç şey “ mal, evlat, amel “in mezara gittiğini mal ve evladın geri geldiğini, geriye sadece insan amelinin kendisi ile mezara gireceğini söyler. Ayrıca ahiret günü ameli kötü olan birçok kimse, Allah’tan muttaki kul olmaları için kendilerini tekrar dünyaya göndermesini istemektedir. Ama bu istekleri olumlu cevap bulamayacağından herkes bu dünyada yaptığı ile karşı karşıya kalacaktır. Kişi ahiret gününde kendi yaptığı ile karşı karşıya kalmakla beraber amel defteri de kapanır. Yani kendisinin bu deftere olumlu ya da olumsuz bir şey yazdırması söz konusu değildir. Ama dolaylı yoldan amel defterine bir şeyler yazdırması söz konusu olabilir. Hz. Peygamber bunu veciz bir sözünde şöyle ifade etmektedir: “Kişi öldüğünde ameli kesilir, amel defteri kapanır. Ancak arkasında


Kredi kartlarıyla yapılan alışveriş sonucunda elde edilen bonus dinen caiz mi?

Bu bir ticaret neticesinde elde edilen bir haktır ki iş yeri sahibi iş yerini ya da kurumunu ticaret anlamında cazip hale getirmek için verdiği bir promosyondur. Bu haksız kazanç olan faiz gibi algılanmamalıdır. Faiz paradan para kazanmaktır. Bonus ise yapılan bir alış veriş neticesinde kazanılan ya da verilen artı bir ikramdır.
Ahir zaman nedir?
Dünyanın sonu anlamına kullanılan bir kavramdır. İslam inancına göre, alemin başı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonu bilmek insan gücünün dışındadır. Hz. Peygamber’den sonra elçi gönderilmeyeceği için ona ahir zaman Peygamberi, ümmetine de ahir zaman ümmeti denmiştir.
Müslüman olmayan kimseye içki satmak caiz mi?
İslam fıkhına göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir. İslami hükümlere göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslüman’ın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez. Bu itibarla, bir Müslüman’ın, müşteriler gayr-ı Müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması,


Fiili dua ne demektir?

Allah, dünyada meydana gelecek tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Hem dünyada hem de içinde yaşanılan evrendeki her şey Allah’ın koyduğu sebep-sonuç (kanun ve kural) ilişkilerine göre şekillenir. Arzu ettiği bir şeyin olmasını isteyen kişi, onun sebeplerini de yerine getirmek zorundadır. Çocuk sahibi olmak isteyen kişinin evlenmesi, sınavda başarılı olmak isteyen öğrencinin derslerine çalışması fiili dua sayılır. Kişi, Allah’tan istediği şeyin gerçekleşmesi için Allah’ın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirip tamamlar, sonucunu da Allah’tan bekler. “İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” (Necm, 53/39) mealindeki ayette insanların çalışmaları ile alacakları sonuç arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş ve bu çalışmanın fiili bir dua manasına geldiğine işaret edilmiştir. Dolayısıyla kişi bir işin olmasını istiyorsa öncelikle o işin alt yapısını hazırlama, elinden geldiğince tedbirini almalıdır. Neticeyi de bu çalışmalarından sonra Allah’a havale etmeli ve ondan beklemelidir. Tabi bu fiili duasını da kavli dediğimiz sözlü duası ile de desteklemelidir.
Borç verdiğimiz altın değer kaybetmişse kaybımızı alabilir miyiz?
Kişi altın borç vermişse borcunu geri aldığında ister altının fiyatı düşsün ister artsın fark etmeksizin ki ne kadar gram altın vermiş ise o kadar gram alabilir.


İnsanın başına gelen her şey bir kader midir?

Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır. Kişi, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir edilmiş, ben ne yapayım? “ diyerek, günah işledikten sonra ya da yanlış yapıp suç işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah’tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a mahsustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) buyrulmaktadır. Her şeyin yaratıcısının Allah olması bizim kötü ve yanlış işleri, sorumluluktan kaçarak Allah’a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu kaderi istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazâya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilâhî


Hacı olmuş kimse dini bir yasağı işlediğinde ona daha fazla mı günah yazılıyor?

Bazı kişiler ‘hacca gitmek istiyorum; ama ya tövbemi tutamazsam, hacı olmanın gereklerini yerine getiremezsem’ diye düşünüp ibadetini erteliyor. Keşke mümkün olsa da hacdan sonra insan günah işlemese; ama insanız ve günah işlemeye de meyilliyizdir. Tövbe etmek de insanlar içindir. İnsan bu hayatta yaşadığı sürece günah işlemesi muhtemeldir. Ancak her zaman da tövbe hakkı ve imkanı vardır. Bunun için bir insan hacca gücü yetiyorsa bu ibadeti yapmalıdır. Çünkü imkanı olana bu ibadet farzdır ve belki bir daha bu imkanı da bulamayacaktır. Belki de hac onun için çok güzel açılımlara vesile olacaktır. Hacı olmanın gerekleri aynı zamanda Müslüman olmanın gerekleridir. Hacı olan da olmayan da namaz kılmalıdır. Hacı namaz kılmazsa namaz kılmamasının günahını taşıyor demektir. Haccı artık yok oldu, haccı kabul olmadı manasına gelmez. Onu Allah bilir. Hacı olmak belki bir bilinç halidir. Müslüman yalan söylememeli, hırsızlık yapmamalı, insanları aldatmamalı, gıybet etmemelidir. Bu fiiller hacı için de hacı olmayan için de kötüdür ve sakınmak gerekir. Mümin kul ‘Hacda tövbe ettim, kabul olmuştur inşallah. Bir daha ben bu yanlış şeyleri yapmayayım da ahirete günahsız gideyim’ anlayışı ile bir hayat sürmelidir.
Unutularak kılınmayan namazların kaza etme dışında


15 Temmuz İhanetinden Sonra Cemaatlerin ve Dindarların Sorumluluğu

15 Temmuz FETÖ kalkışması ya da darbe girişimi, ülkemize yönelik yapılan en kötü ve en büyük hainlik girişimi olarak tarihteki yerini almıştır.
15 Temmuz gecesi, tarihe kara bir leke, bu ülke için ise 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan… gibi utanç gecesi oldu. Ancak 15 Temmuz kalkışması ya da darbe girişimi geçmişteki bu utanç gecelerinden ya da darbelerinden çok farklı anılacaktır.
Zira darbeci hainler, ilk defa milletin tanklarını milletin üzerine sürdü, milletin silahlarını millete çevirdi, milletin uçakları ile milletin meclisini bombaladı, kısaca milletin emanet ettiği silahlarla milletin kendisini katlettiler. Kendilerine emanet edilen vatanı bölmek istediler.
Kara ve utanç gecesinde milletimiz kurtuluş savaşı verdi ve resmen Türkiye işgalden kurtarıldı. Dahası ülke ve ümmet karanlık bir gece ve gelecekten çıkarıldı. Ancak bu hain kalkışma, başarısız olmasına rağmen şüphesiz ülkemize ve milletimize büyük bir zarar vermiştir.
Tarihimizin en karanlık günlerinden birine şahit olduğumuz ve ülkemizin birliğine ve dirliğine yönelik yapılan bu hain kalkışma vicdanlarımızda hiç unutmayacağımız maddi ve manevi ağır yaralar açmıştır.
Bu


İslam'da nişan ile nikah arasında zorunlu bir süre var mıdır?

Evlenmeden önce nişanlanmak İslam dininde illaki zorunlu değildir. Nişanlılık dini bir uygulamadan çok örfi bir sözdür. Dolayısıyla evlenecek kişilerin nişanlanması dini bir emir değildir. Ancak dine de muhalif de değildir. Bu nişanlanmanın uzun ya da kıssa bir zaman sınırlaması yoktur. Bu nişan süresi bir ay da olur bir yılda olur. Bunun ne alt ne de üst bir sınırı yoktur. Bunu daha çok örf belirler. Ancak fazla da uzatmamak daha evladır.
Babasından ayrı olan kişi babası öldüğünde malından miras alır mı?
Kalan miras babanın ise, ölen babanın bütün çocukları evli, bekar, yaşlı, genç, çocuk, kız, erkek…  fark etmeksizin hepsi bu maldan dini hisseleri oranında miras alır. Evladın daha önce evden ayrılmış olması ya da farklı bir şehirde yaşaması kalan mirastan pay almasına engel değildir. Mal babadan kaldığı için bütün evlatları o mala mirasçı olurlar.
Cennete sadece iman edenler mi girecek?
Hz. Peygamberin gönderilmesinden sonra, istisnasız bir şekilde hangi din ve inançtan olursa olsun bütün insanların Hz. Muhammed’in Peygamberliğini tasdik edip İslam’ı kabul etmeleri gerekir. Çünkü Peygamberlik Hz. Peygamberle sona ermiştir. Hz. Peygamberde insanlara ve cinlere gönderilmiş son peygamberdir. Bu itibarla Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna ve Kur’an-ı Kerim’deki bütün esaslara olduğu gibi iman


Yapılan her vasiyet yerine getirilmeli mi?

Ölen kimsenin ölmeden önce yapacağı vasiyetin üç şartı vardır. Birincisi vasiyet, mal varlığının üçte birini (1/3) geçemez. İkincisi mirasçıya böyle bir vasiyet yapılamaz. Çünkü miras paylarını bizzat Allah belirlemiştir. Üçüncüsü de vasiyetten maksat bir insanın ihtiyacını gidermek, bu yolla Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Mirasçıların paylarını azaltmak niyetiyle yapılması yasaktır. Bu bir maddi vasiyettir.
Ancak maddi vasiyetten başka bir de mecazi ya da manevi diyeceğimiz vasiyet vardır. Örneğin: “Bir kimse anne-baba öldükten sonra çocuklarından bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını talep ediyorsa sadece kendilerini ilgilendiren ve imkân dâhilinde olanlar yerine getirilir.
Ama tamamen sorumluluğun çocuklara ait olduğu ve sadece kendilerini ilgilendiren bir konuda ise çocuklar buna uymak zorunda değiller. Mesela anne veya baba “falancayla konuşmayacaksın” dese ya da mubah bir iş için “şu işi yapmayacaksın” dese çocuklar bunlara uymak zorunda değildir ve anne-babalarına saygısızlık etmiş olmazlar.
Erginlik yaşından sonra kişinin adını değiştirmesi caiz mi?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.


Yüzde oluşan lekeleri temizlemek için tedavi olmak caiz mi?

Allah’ın bize verdiği güzelliklerimizi daha cazip hale getirmek için, taranmak, süslenmek, takı takmak, güzel giyinmek dinen caizdir hatta teşvik edilmiştir. Ancak Allah’ın yarattığı şekli beğenmemek, ameliyatla değiştirmek, estetik olmak bir nevi modaya uyarak bıçak altına yatmak doğru değildir ve yaradılışı değiştirme anlamı taşır ki bu da dinen uygun değildir. Ancak sonradan oluşan lekeleri temizlemek için tedavi olmak, merhem kullanmak, makyaj yapmak caizdir. Çünkü bu bir şekil değiştirme ya da estetik olmak değildir.
Kâbe resimli seccadenin üzerinde kılınan namaz geçerli olur mu?
Üzerinde namaz kılınacak seccadenin kalbi meşgul edecek resim ve işlemelerden temiz olması namaz açısından daha hoştur. Aynı durum mescid ve camiler için de geçerlidir. Zira resimlerin olduğu yerde namaz kılma mekruh kabul edilmiştir. Bu itibarla üzerinde Kâbe ve mescit resmi bulunan namazlık üzerinde namaz kılmanın bir sakıncası yoktur. Caiz olduğu gibi bir hakaret veya saygısızlıkta söz konusu değildir. Çünkü Kâbe ve mescit resimleri ayak altına gelmeyip de secde edilen yere geldiğinden hakarete mâruz kalmamış, hürmete lâyık şekilde tutulmuş olunmaktadır. Bu sebeple namaza mâni bir hâl söz konusu olmamaktadır.


Evlenecek çocuğu olan kişi hacca mı gitmeli evladını mı evlendirmeli?

Sağlık ve servet yönünden haccetme imkanına sahip, hür, akıllı ve buluğ çağına erişmiş Müslümanların, ömürlerinde bir defa haccetmeleri farzdır. Bu şartları taşıyan kişinin, imkan elde edince, geciktirmeden bu farzı yerine getirmesi gerekir. Bu itibarla, kişinin evlenme çağında bekar çocuğu da bulunsa, bu şartları taşıması halinde hac etmesi farzdır. Hacca gitmeyip de, hac parasını çocuğunu evlendirmek için kullanırsa, hac yükümlülüğü üzerinden kalkmaz. Ama kişi hac farizasını daha önce yerine getirmiş ise dilerse hacca gitmez evladını evlendirir. Çünkü bu ikinci ona farz değildir.
Haram bir adağı yerine getirmek gerekir mi?
Adak, bir kimsenin dinen yükümlü olmadığı ibadet cinsinden bir şeyi kendisine vacip kılmasını ifade eder. Kur’an-ı Kerim’in değişik yerlerinde verilen sözün tutulması emredilir. Ayrıca kişinin yaptığı adağa uygun davranması iyi kulların vasıfları arasında sayılmaktadır. Hz. Peygamber de hadislerinde Allah’a itaat kabilinden adakların yerine getirilmesini emretmiş Allah’a isyan veya masiyet kabilinden olan konularda adakta bulunulmamasını, şayet yapılmışsa buna uyulmamasını istemiştir. Buna göre İslam fıkhında bir ilke olarak haram olan bir adak yerine getirilemez. içki içme adağı gibi, zina yapma, hırsızlık yapma gibi... ama Allah’a isyan ve masiyet olmadığı sürece yapılan adak yerine getirilmelidir.
Dinin


Hacca gitmiş kimseye 'hacı' demesek bir günahımız olur mu?

Hac ibadetini yerine getirenlere “Hacı” unvanının verilmesi dinî değil, örfi bir uygulamadır ve genellikle tanıtma, başkalarından ayırt etme amacına yönelik olarak kullanılır.
Bu sebeple hacca giden kimselere “hacı” diye hitap edilmesi dini anlamda güzel bir hitaptır.
Ancak hacca giden kişiye hitap ederken ya da onunla konuşurken bu sıfatı yani hacı kelimesini kullanmamakta da bir sakınca yoktur.
Kısa kollu gömlekle kılınan namaz geçerli olur mu?
Namazın geçerli olabilmesi için dinen belirlenen avret mahallinin namazda örtülmesi gerekir.
Bedenin örtülmesi gereken kısımları örtüldükten sonra ne ile örtüldüğünün ya da nasıl örtüldüğünün bir önemi yoktur.
Bu anlamda erkek için namazda örtülmesi gereken kısım göbek ile diz arası bazı mezheplerse ise diz altıdır. Bunun dışındaki kısımlar avret yeri değildir.
Dolayısıyla kişinin omuzu ya da dirsekleri namazda avret yeri olmadığından kısa kollu gömlekle namaz kılmada bir sakınca yoktur. Namaz da geçerlidir.


Cuma namazını terk etmenin hükmü nedir?

Özürsüz olarak Cuma namazını terk eden bir Müslüman büyük günah işlemiş olur. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, özürsüz olarak üç cumayı terk eden kimsenin kalbinin mühürleneceği ifade etmektedir. Mazeret demek yolculuk ağır hastalık… demektir. Bu itibarla geçerli bir mazeret olmadıkça Cuma namazının terk edilmemesi gerekir. Terk edilmesi halinde ise kişi büyük günah işlemiş olur ama imanı gitmez.
Cilde veya tırnaklara yapışan veya sürülen maddeler abdest ve gusle engel olur mu?
Gusül veya abdest alırken, yıkanması gereken organların kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması gerekir. Aksi halde gusül veya abdest geçerli olmaz. Dolayısıyla, gusledecek veya abdest alacak kimsenin bedeninde veya abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak bir madde bulunmamalıdır. Ancak mesleğini icra ederken tırnaklarının arasına boya giren boyacı veya tırnaklarının arasına çamur girip de çıkartamayan çiftçi ve benzeri meslek sahipleri bundan müstesnadır. Buna göre bir meslek gereği olmayan bir nedenden dolayı bedene ya da tırnağa bir cisim yapışmış ise bu cisim temizlenmeden abdest ve gusül eksik kalır. Fakat meslek icabı bu cisimden kaçınma imkanı olmayan meslek erbabının cildine yapışan ve tırnak aralarında kalan hamur, mum, zamk, boya vb. şeyler abdest ve gusle


Kişi mirasçıları dışında kişi veya kurumlara malını bağışlayabilir?

Bir insan malının üçte birini ister mirasçılarına isterse mirasçısı olmayan başka kişilere bağışlayabilir veya vasiyet edebilir. Yalnız mirasçılarından bazılarına yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesi, diğer mirasçıların iznine tabidir. Çünkü Allah Resulü bir hadis-i şeriflerinde “varise vasiyet yoktur. Allah her hak sahibine hakkını vermiştir” buyurmuştur. Bu hadisten hareketle Hanefi fukahası varise yapılan vasiyetin yerine getirilmesini, sair varislerin iznine bağlamıştır. Fakat kişi hayatta iken varisine veya başkalarına malının üçte birini de, hepsini de bağışlayabilir. Öte yandan Allah Resulü, malının hepsini Allah yolunda infak etmek için kendinden izin isteyen Sa’d b. Ebi Vakkas’a “madem istiyorsun üçte biri yeter hatta o bile çok. Vereseni zengin bırakman, insanlara el-avuç açıp dilenen dilenciler olarak bırakmandan daha hayırlıdır” demiştir. Buna göre kişi malını çocukları dışında kurum veya kişilere bağışlayabilir. Ancak çocuklarını da ihmal etmeden ya da gönüllerini kırmadan yapması daha uygundur.
Borç para ile gidilen hac kabul olur mu?
Servet yönünden haccetme imkanına sahip olmayan kişilerin borçlanarak hacca gitmeleri gerekmez; ancak, borçlanarak hacca gitmeleri halinde, hac ibadetleri geçerlidir. Diğer taraftan, haccın farz olması için gerekli şartları taşıdığı halde, hac mevsiminde hazır parası bulunmayan ve borç aldığı takdirde bunu daha sonra ödeme gücüne sahip olan kişilerin, bu görevi bir an önce ifa etmeleri için, borç alarak


Hacca giden kimse günah işlese kendisine hacı olmamış kimse gibi mi günah yazılır?

Bazı kişiler ‘hacca gitmek istiyorum; ama ya tövbemi tutamazsam, hacı olmanın gereklerini yerine getiremezsem’ diye düşünüp ibadetini erteliyor. Keşke mümkün olsa da hacdan sonra insan günah işlemese; ama insanız ve günah işlemeye de meyilliyizdir.
Tövbe etmek de insanlar içindir. İnsan bu hayatta yaşadığı sürece günah işlemesi muhtemeldir. Ancak her zaman da tövbe hakkı ve imkanı vardır. Bunun için bir insan hacca gücü yetiyorsa bu ibadeti yapmalıdır. Çünkü imkânı olana bu ibadet farzdır ve belki bir daha bu imkanı da bulamayacaktır. Belki de hac onun için çok güzel açılımlara vesile olacaktır. Hacı olmanın gerekleri aynı zamanda Müslüman olmanın gerekleridir.
Hacı olan da olmayan da namaz kılmalıdır. Hacı namaz kılmazsa namaz kılmamasının günahını taşıyor demektir. Haccı artık yok oldu, haccı kabul olmadı manasına gelmez. Onu Allah bilir. Hacı olmak belki bir bilinç halidir. Müslüman yalan söylememeli, hırsızlık yapmamalı, insanları aldatmamalı, gıybet etmemelidir. Bu fiiller hacı için de hacı olmayan için de kötüdür ve sakınmak gerekir. 
Mümin kul ‘Hacda tövbe ettim, kabul olmuştur inşallah. Bir daha ben bu yanlış şeyleri yapmayayım da ahirete günahsız gideyim’ anlayışı ile bir hayat sürmelidir.


Ölü için yedi yemeği vermek dinen zorunlu mu?

İslam’da, Peygamber Efendimizin sünnetinde ve İslam alimlerinin tatbikatında “ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi” gibi bir adet ve ibadet şekli yoktur. Bu yemek ya da anma diğer kültür ve inançlardan Müslümanların hayatına sokulmuş bir adettir. Bu yemeğin İslam’da yeri olmamakla beraber her zaman ve her gün ölülerimiz için yemek verebilir. Mevlitler dualar, Kur’an-ı Kerim okunabilir. Ancak bunu belli bir güne hasretmek doğru değildir. Bu okuduklarımız onların ruhunu serinletecek, kabirlerini nurlandıracak, varsa üzerlerindeki kabir azabını hafifletecektir diye temenni ederiz.
Firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin bundan dolayı para alması caiz mi?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin (komisyoncunun), yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ancak hizmetinin karşılığında alacağı ücretin önceden belirlenmesi uygun olur. Ücretin önceden belirlenmemiş olması halinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir.
Buna göre belli bir ücret (komisyon) karşılığında firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin elde ettiği gelir dinen helaldir.


İnsanları güldürmek için yalan söylemek caiz mi?

Yalan, İslam'ın yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Yalanın şakası da ciddisi de yasak ve haramdır. Sevgili peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: “insanları güldürmek için yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun” (Ebu Davud, “Edeb”, 40.)
Bu hadislerden hareketle şaka ile de olsa yalan söylemek caiz değildir. Yalan ancak şu üç yerde söylenebilir.
1-Karı kocanın arasını düzeltmek,
2-Arası bozulan iki kişinin arasını düzeltmek,
3- Savaşta düşmanı mağlup edebilmek için.
Falcılık yaparak para kazanmak caiz mi?
İslam dini asla ama asla fala bakmayı veya baktırmayı caiz görmez. Fala bakma ve baktırmayı dinimiz şiddetle reddetmekte, fala bakmayı haram kabul edip yasaklamaktadır. Zira İslam dininde gayp ilmini yani gizli olan ilmi ve bilgiyi ancak ve ancak Allah’u Teala bilmektedir. Allah’ın dışında hiç kimse bu ilmi bilemez. Peygamberler bile ancak Allah’ın bildirdiği kadar bir bilgiye sahiptiler.
Dolayısıyla peygamberlerin


Babasından ayrı olan kişi babası öldüğünde malından miras alır mı?

Kalan miras babanın ise, ölen babanın bütün çocukları evli, bekar, yaşlı, genç, çocuk, kız, erkek…  fark etmeksizin hepsi bu maldan dini hisseleri oranında miras alır.
Evladın daha önce evden ayrılmış olması ya da farklı bir şehirde yaşaması kalan mirastan pay almasına engel değildir. Mal babadan kaldığı için bütün evlatları o mala mirasçı olurlar.
Dinen çocukların namaza başlama yaşı var mıdır?
Namaz sevgili Peygamberimizin ifade ettiği gibi “Dinin direği, kıyamet gününde sorulacak ibadetlerin başında geldiği, müminin miracı, şükrün bütün çeşitlerini kendinde barındırdığı... için” üzerinde durulması ve her zaman ve her şartta yerine getirilmesi gereken bir ibadettir.
Namaz ibadetinin bu öneminden ve özelliğinden dolayı namaz çocuklara küçük yaştan itibaren emredilmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz veciz bir sözün de namazın çocuklara emredilmesi hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Çocuklarınıza 7 yaşında namazı emredin 10 yaşına geldiklerinde şayet namazı kılmıyorlarsa onları tedip anlamında hafifçe bir dövün.”
Her ne kadar namaz ibadeti diğer ibadetler gibi kişiye buluğ çağına varana kadar farz değilse de dinin temel direklerinden bir direk olduğu için çocuklara daha küçük yaşta iken, ki bu da 7'den başlar, aşılamak gerekir. 10 yaşına gelindiğinde artık yavaş yavaş erginlik çağına yaklaşıldığından terk edilmesi halinde terk edenin uyarılması gerekir.
Netice-i kelam namaz ibadeti


Ticarette vade farkı koymak faize girer mi?

Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle caiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur. Ama bunu yaparken iki tarafta peşin fiyata mı yoksa vadeli fiyata mı anlaştıklarını alış veriş esnasında söylemeleri ve bunun üzerinde anlaşmaları gerekir. Şayet böyle olmazsa o zaman bu alış- veriş geçersiz olur.
Cuma hutbesine yetişemeyen kimsenin kıldığı Cuma namazı sahih mi?
Cuma günü okunan hutbe Cuma namazın sahih olmasının şartlarındandır. Bu hutbe okunmadan kılınan Cuma namazı ise geçersizdir. Bundan dolayı Cuma namazının geçerli olabilmesi için bu hutbeyi okumak ve en az bir kişinin de bu hutbeyi dinlemesi gerekir. Fakat kişi işinden ya da bir başka gerekçeden dolayı hutbeye yetişememişse ama namaza yetişmişse kıldığı namaz geçerlidir.
Kul hakkı Müslüman ile gayr-i Müslim arasında bir fark var mı?
İster


Resimli elbiseyi giymek caiz mi?

Resimli elbise giymek mekruhtur. Aynı şekilde resimli elbise ile namaz kılmak da mekruhtur. Ama bu elbise ile kılınan namaz geçerlidir. İnsan veya hayvan resmi bulunan yaygının üzerinde namaz kılmakta da bir sakınca yoktur. Çünkü resimli yaygının ayaklar altında olması resimlere değer vermeme anlamına geldiğinden caiz görülmüştür. Yine bu resimler baş hizasından daha yukarıda kişinin hizasında ve önünde asılı olarak bulunduğu bir yerde namaz kılmakta mekruh kabul edilmiştir. Çünkü bu resimler hem kişinin huşuunu götürür hem de dikkatini dağıttığından iyi görülmemiştir. Buna göre resimli elbise giymek mekruh olmakla birlikte caizdir. Onunla kılınan namaz da mekruh olmakla geçerlidir.
Fakire verilen para adanan adağın yerine geçer mi?
Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur.
Yeni bir ev ya da araba alındığında kesilen kurban etinden kesen kimse yiyebiliyor mu?
Ev veya araba almak kan akıtmayı gerektirmez. Yani yeni bir ev ya da araba alındığında kurban kesmek gerekmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Örneğin ev alırsam ya da arabam olursa kan akıtacağım derse ve bunları alırsa,


Trafik kazasından dolayı mahkemenin hükme bağladığı kan bedelini almak caiz midir?

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik gibi bir hata sonucu herhangi bir kişinin ölümüne sebep olan kişi, ölenin yakınlarının talep etmesi halinde, diyet (kan parası) ödemekle yükümlü olur. Dolayısıyla böyle bir olaydan dolayı mahkemenin takdir ettiği tazminatı (kan parasını), ölenin yakınlarının alması caiz ve alınan para helaldir.
Toprağın üzerinde kılınan namaz geçerli olur mu?        
Temiz olan her yerde namaz kılınır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzü bana mescit kılındı.” Dolayısıyla namaz kılarken illaki seccadenin üzerinde namaz kılmak zorunda değiliz. Dağda, bayırda, çimende, temiz toprakta ya da evde temiz bir halının üzerinde. Namaz kılmada hiçbir sakınca yoktur. Aynı şekilde temiz olan gazetenin de üzerinde namaz kılmak caizdir. Yeter ki namaz kılınan mekan temiz olsun, üzerinde bir pislik, necaset olmasın. Durum bu olmakla beraber seccadenin üzerinde namaz kılmak daha iyi ve güzeldir. Hele evdeysek seccadenin üzerinde kılmamız daha doğru olur.
Bilardo oynamanın dinimize göre hükmü nedir?
Oyun sonunda oyun malzemesinin kirasını veya içilen çayların parasını yenilen tarafın ödemesi gibi, küçük de olsa, bir menfaat karşılığında oynanan her türlü oyun kumardır. Dinimizde kumar da haram


Aile mezarlığı almak caiz mi?

Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur. Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur.
Evime kavuşmak nasip olmasın demek yemin sayılır mı?
Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. “Çocuklarımın ölüsünü öpeyim lafzı” ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez. Böyle bir söz yemin sayılmadı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle sözler ve yeminler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah Teala, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun.” (Buhari, “Eyman” 4). Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermek de gerekmez.
Hacı olmanın sorumluluğu nedir?


Parfüm veya alkollü elbiseyle namaz kılmak caiz mi?

Alkolü içmek bütün mezheplerde haramdır. Ama onunla temizlik yapma hususu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Elbiseye dökülen ya da yüze sürülen kolonya konusu da bunlardan biridir. Hanefi mezhebine göre parfüm, kolonya ve benzeri temizlik maddelerini içmek, içki içmek gibi yasak ve haramdır. Çünkü içinde alkol vardır. Ama bunları temizlikte kullanmak caizdir. (Tıraştan sonra yüze sürmek gibi). Aynı şekilde ele yüze sürülen veya elbiseye dökülen kolonya veya sürülen parfümle namaz kılmak caizdir. Çünkü necis ve pis sayılmaz. Namaz kılınması halinde de bu namaz geçerlidir. Şafii mezhebine göre ise kolonya ve benzeri maddeler içinde alkol barındırdığından necistir yani pistir. Kolonya ve benzeri maddeler necis olduklarından onları içmek haram olduğu gibi onları temizlik ya da başka bir gaye için de olsa kullanmak caiz değildir. Dolayısıyla Şafii mezhebine göre ele yüze yada elbiseye dökülen kolonya, parfüm ve benzeri maddeler ile namaz kılmak caiz değildir. Kılınması halinde namaz geçersizdir. Bu namazı yeniden kılmak gerekir.
Para peşin mal veresiye şeklinde yapılan alış veriş caiz mi?
Ticarette yani alım satım akitlerinde malın peşin olması asıldır. Bedeli ise tarafların anlaşmasına göre peşin de vadeli de olabilir. Ancak örfe ve


Ahiret gününde amel defterini sağ taraftan alan kimse cennete mi girecek?

Ahiret gününde insanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri dağıtılır. Kiramen Katibin adı verilen melekler tarafından yazılan bu defterler hakkında Kur’an’da şöyle buyurulur: “Kitap ortaya konmuştur. Suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. Vay halimize derler, bu nasıl kitapmış. Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (el-Kehf 18/49). Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilir. Defteri sağdan verilenlere “ashab-ı yemin”, soldan veya arkadan verilenlere “ashab-ı şimal” adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan verilmesi ise azabın habercisidir. Yani kitabını sağdan alanlar cennete soldan alanlar ise cehenneme gideceklerdir.
Ayakta su içmek caiz mi?
Zemzem suyunu ayakta içmek sünnettir. Ancak bunun dışındaki gündelik hayatta içtiğimiz suyu oturarak ve üç defa nefes alarak içmek sünnettir. Fakat kişi oturarak değil de ayakta su içse her ne kadar sünnete riayet etmemiş olsa da bir günahı yoktur.
Abdest alırken veya guslederken konuşmak caiz mi?
Abdest alırken ve guslederken konuşmamak İslam ahlakındandır ve de dinen müstehaptır. Ama


Bir dilek için mezara çaput bağlamak caiz mi?

Türbelerin ve mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölünün ve ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslam’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen itikadi bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Mezar veya türbelerde yatan kişilerin duaları kabul ettiğine, ilahi kudretlerinin olduğuna inanmak, mezar ve türbelere bez bağlamak, mum yakmak, tevhid dini olan İslam ile bağdaşmaz. Kabir ziyaretinde bulunan kişi, ahireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir. Kabrin yanına gelince de Hz. Peygamberin tavsiye ettiği gibi; “ Mü’minler yurdunun sakinleri sizlere selam olsun. İnşallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim” demelidir. Aynı zaman da kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur. Ancak kabrin başında yüksek sesle ağlayıp ağıt yakması veya bir dilek için bezi, çaput bağlaması ise uygun bir davranış değildir.
Haram para kazanan kocanın kazancından hanım ve çocukları dinen yiyebilir mi?
Dinen, koca ailenin reisidir ve evinin nafakasını temin etmekle yükümlüdür. Kazanç yollarının meşruluğuna riayet