“Arı yoksa, yaşam da yok” diyerek sürdürülen Arıları Yaşatalım projesi ile arı nüfusunun giderek azalmakta olduğuna dikkat çekilmekte, bu durumun gıda üretimini ve biyoçeşitliliği etkilediği ifade edilmektedir. Arılar, tozlaşma yoluyla dünyadaki tarımsal üretimin artmasına katkıda bulunuyorlar. Dünyadaki tarım ürünlerinin yani gıdalarımızın üçte birini arılara borçluyuz. FAO’nun yapmış olduğu açıklamaya göre dünya genelinde yaşanan biyoçeşitlilik kaybı, gıda üretiminin azalmasına yol açmaya devam ediyor. Bu durumu tetikleyen en önemli unsurlar endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, zararlı kimyasallar, monokültür tarım, iklim değişikliği, tarım alanların yok edilmesi ve betonlaşma. FAO’nun hazırladığı rapora göre tehdit altında olan türler bitkiler, kuşlar, balıklar ve mantarlar. Dünyadaki gıda üretiminin dörtte üçüne katkı sunan tozlayıcılar tehdit altında. Sadece arılar ve diğer tozlayıcı böcekler değil, yarasa ve bazı kuş türleri gibi omurgalı tozlayıcıların da yüzde 17’sinin nesli tükenme tehlikesi altında.
Arıların geleceği insanların geleceği demek. Tarımsal ilaçlamada kullanılan ve neonikotinoid olarak adlandırılan maddelerin arılar üzerinde doğrudan ya da dolaylı pek çok ölümcül etkisi var. Öncelikle arılar, bu ilaçlara maruz kaldıklarında zehirlenip hemen ölebiliyorlar. Arıların sinir sistemini etkileyerek yollarını kaybetmelerine ve ölmelerine neden olması da pestisitlerin (tarım ilaçlarının) dolaylı etkilerinden yalnızca biri. Hem arıların hem de tarımın geleceği için ciddi bir tehdit oluşturan neonikotinoidler vakit kaybetmeden yasaklanmalı. Dünyada Çin’den sonra en fazla bal üreten ülke Türkiye. Arıların ölümüne neden olan bu tarım ilaçları Türkiye ekonomisini de tehdit ediyor. Avrupa Birliği, arı sayısındaki azalmayla birebir ilişkilendirilen üç neonikotinoidin açık alanlarda kullanımını yasakladı. Bu ilaçların Türkiye’de de yasaklanması için harekete geçmemiz gerekiyor.
AB YASAKLADI
Bitkileri koruma amacıyla kullanılan kimyasallara “pestisit” adı veriliyor. Bununla beraber direkt olarak böcekleri hedef alanlara da insektisit ya da böcek ilacı deniliyor. AB’nin yasakladığı neonikotinoidler de bu sınıfa dahil. Bu ilaçlar püskürtülerek değil, tohumların yüzeyini kaplayacak şekilde kullanılıyorlar. Bu sebeple tohum çiçeklendikçe ilaçlar ekinin her tarafına dağılıyor, hem toprak altında hem toprak üstünde yer alan böcekleri de hedef alıyor. Bu ilaçlar özellikle 90’lı yıllardan itibaren sıklıkla kullanılmaya başlandı. Bu ilaç kullanıldıkça arıların sayısındaki azalma da fark edilmeye başlandı. 2013 yılında yapılan araştırmalar sonucunda Avrupa Birliği mısır ve ayçiçeğini kapsayacak şekilde bu ilaçlara yönelik sınırlı yasak kararı aldı. 2018’in Şubat ayında ise bu kullanımlar tamamen yasaklandı. İlaçlı tohumlar tarlaya ekilirken ortaya çıkan tozla karşılaşan arılar doğrudan zehirlenerek ölüyor. Ya da sistemik yapılarından ötürü bitkinin nektarına, polenine, saldığı sıvılara karışan ilaçlar, buraya gelen arılara geçiyor. Dolaylı etkilenen arılar hafıza kaybı yaşayıp kovanlarına dönüş yolunu unutabiliyor, felç geçirebiliyor.
ARILAR SAYESİNDE BESLENİYORUZ
Peki arıların ölmesi veya yaptıkları neden bu kadar önemli? Soframıza gelen gıdaların 3’te 1’ini arı ve arı gibi tozlaşma yapan canlılara borçluyuz. Greenpeace’in sitesinde bulunan bilgilere göre kendi besinleri için nektar yani besin avına çıkan bu canlılar, yani tozlayıcılar (ya da polinatörler), çiçekten çiçeğe gezerken polenleri de beraberlerinde taşıyorlar ve böylece bitkilerin üremesini, hem niteliksel hem niceliksel olarak üretimin ve doğadaki çeşitliliğin artmasını sağlıyorlar. Bu tozlama işinin de yüzde 80’ini doğada bal arıları ya da diğer tür yaban arıları tarafından gerçekleştiriliyor. Tahılların tozlaşması büyük oranda rüzgar tarafından gerçekleşirken meyve ve sebzelerin büyük kısmındaki üretimi, çalışkanlıkla özdeşleşen arıların yaptığı işte bu tozlaşmaya borçluyuz.
Arıları koruyun…