Benim için çok önemli bir yazar olan Dostoyevski hakkında bir iki kelam söylemek isterim. Bu söyleyeceklerime öncelikle ünlü yazar Henry Miller’ın hislerimi açıklayan birkaç sözüyle başlayacağım. Miller, “Dostoyevski okumaya başladığım o ilk gece hayatımın en önemli olaylarından biridir, ilk aşkımdan bile daha önemli. Benim için anlam taşıyan, düşünerek ve bilinçli olarak yaptığım ilk iştir ve dünyanın çehresini olduğu gibi değiştirmiştir. O ilk büyük yudumdan sonra başımı kaldırdığım anda saatin gerçekten durup durmadığını bilmiyorum şimdi. Fakat dünya bir an için durdu, bunu biliyorum” ifadelerini kullanarak, belki de birçok insanın Dostoyevski hakkındaki hislerini mükemmel kelimelerle anlatmıştır.
Dostoyevski eserlerini ilk okurken ciddi anlamda etkileniyorsunuz. Ama esas etkisini kitap bittikten sonra fark ediyorsunuz. Benim için bir Dostoyevski kitabı bittiğinde, diğer yazarların eserlerine odaklanmak imkansız oluyor. Bununla beraber yaşadığım her olayda ya da duyduğum şeylerde hep Dostoyevski tınıları almaya başlıyorum, gerçekten ilginç ve etkileyici bir deneyim haline geliyor. Okuduğum kitaplarda bile onun etkisi ciddi anlamda hissediliyor.
AYNI KALAMIYORSUNUZ!
Dostoyevski’nin romanları defalarca okunmasına rağmen insanı sıkmıyor. Sanki her seferinde kitabın içerisinde farklı şeyler buluyorsunuz. Tabi bu yaşanmışlıklarla da alakalı bir durum. Bir şeyleri deneyimledikçe, Dostoyevski’nin ne demek istediğini daha iyi anlıyorsunuz. Pek çok okur, Dostoyevski okuduktan sonra aynı kalamıyor. Daha derin bir düşünsel boyut ve romanlardaki estetiği daha net görmeye başlıyor. Bu nedenle de artık her romandan eskisi gibi zevk almak mümkün olmuyor.
Dostoyevski kitaplarında, daha önce hiçbir yazarda görmediğimiz bir biçimde psikolojik tespitler yapıyor. Belki de Dostoyevski’nin romanlarındaki bu insan davranışlarının yorumu herkesin kitapta kendisinden bir şeyler bulmasını sağladığı için bu kadar etkileyicidir. Kendimizle alakalı düşünmediğimiz ya da düşünmeye dahi cesaret edemediğimiz şeyleri görüp, kabullenmeye başlarız. Bu da beraberinde rahatlamayla karışık bir hüznü getirir. İşte bu yüzden Dostoyevski’nin romanları çok gerçekçi, çok içten ve çok etkileyicidir.
EŞSİZ BİR YERALTI DENEYİMİ