Duygusal Sözlük


  • Oluşturulma Tarihi : 22.10.2025 09:02
  • Güncelleme Tarihi : 22.10.2025 09:02

Her çocuk, duygularını anlatmak için kendi “sözlüğünü” oluşturur.
Kimi sessizleşir, kimi öfkelenir, kimi ağlar, kimi gülerek gizler.
Ama çoğu zaman biz yetişkinler bu dili “yaramazlık”, “şımarıklık” ya da “inatçılık” olarak tercüme ederiz.
Oysa belki de sadece “beni anla” demeye çalışıyordur.
Duygusal ifadeler çocuklarda kelimelerle değil, davranışlarla ortaya çıkar.
Bir çocuk “Okula gitmek istemiyorum” dediğinde, bu cümle çoğu zaman “Kaygılıyım” anlamına gelir.
Bir diğeri “Bana dokunma” derken aslında “Kırıldım” demek istiyor olabilir.
Ve biz, bu küçük sinyalleri duyduğumuzda “Neden böyle yapıyor?” yerine “Ne hissediyor?” diye sormayı öğrendiğimizde, ilişki bir anda değişir.
Çocuğun duygusal sözlüğünü anlayabilmek için sihirli bir formül yok.
Ama üç küçük adım, büyük fark yaratabilir:
Yargılamadan dinlemek: Çocuk anlatırken hemen çözüm üretmek yerine, sadece yanında kalmak.
Duyguyu isimlendirmek: “Üzgün gibisin”, “belli ki korktun” gibi cümlelerle, duygusuna kelime bulmasına yardım etmek.
Kabul etmek: Her duygunun, öfke dahil, var olma hakkı olduğunu göstermek.
Çocuk, duygularının kabul edildiği bir evde büyürse, ileride hem kendisini hem başkalarını anlamakta çok daha güçlü olur.
Bir duyguyu bastırmak yerine, onu tanımayı öğrenir.
Ve bu, okul başarısından çok daha kalıcı bir kazanımdır: duygusal zekâ.
Unutmayın; çocuklarımız konuşmayı bizden öğrenir ama duygularını nasıl ifade edeceklerini bizimle yaşarken keşfederler.
Bazen onlara rehberlik etmenin en güzel yolu, sessizce dinlemektir.
Çocuğunuzun Kişisel Sözlüğü: Onu Gerçekten Anlıyor Musunuz?
Bazı kelimeler vardır; yetişkinler için sıradan, çocuklar içinse bir dünyadır.
Bir çocuğun “Korktum” deyişinde bazen yalnızlık vardır, bazen de sevilmemekten duyulan endişe. “İstemiyorum” dediğinde, çoğu zaman inat değil; “Ya beceremezsem?” kaygısı gizlidir. Her çocuk, kendine özgü bir kişisel sözlük taşır. Bu sözlükte kelimeler duygularla yoğruludur.
Ebeveynlik çoğu zaman bu sözlüğü çözme yolculuğudur. Çünkü çocuklar, iç dünyalarını bizim dilimizde değil, kendi anlam haritalarında anlatırlar. Biz o haritaları okumayı öğrendikçe, aslında sadece onları değil, kendimizi de daha iyi tanırız.
Bir anne ya da baba olarak, çocuğunuzun kelimelerine kulak vermek yetmez; o kelimelerin altındaki duyguyu da duymayı denemek gerekir. “Bugün okula gitmek istemiyorum” cümlesi bir kapris değil, belki de “Orada kendimi güvende hissetmiyorum” mesajıdır. “Kızgınım” derken, “Beni fark et” demek istiyor olabilir.
Bir çocuğu anlamak, onunla empati kurmanın ötesinde, dünyayı onun gözlerinden görebilme cesaretidir. Çocuğunu gerçekten dinleyen ebeveyn, ona “Seni olduğun gibi görüyorum” der. Bu cümle, bir çocuğun iç dünyasında güvenin temelini oluşturur. Çünkü anlaşılmak, her yaşta olduğu gibi çocuklukta da en büyük ihtiyaçtır.
Unutmayın, her “hayır” bir başkaldırı değildir. Her “ağlama” zayıflık anlamına gelmez. Ve her “Korktum” çaresizlik değil, “Yanımda ol” çağrısıdır.
Bazen çocuğunuzun size söylediği şey, tam olarak duyduğunuz kelimeler değil, o kelimelerin arkasındaki sessizliktir.

Belki de ebeveynlik, çocuğunuzun kişisel sözlüğünü birlikte yazdığınız uzun bir hikâyedir. Ve bu hikâyenin en güzel kısmı, birbirinizi gerçekten anlamaya başlamanız...

Duygusal Sözlük
Yazarımız Kim ?

Ümmü Gülsüm KAPLAN