Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde (KKTC) geçen pazar günü yapılan ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, iki devletli çözümün de konuşulması gerektiğini savunan Ersin Tatar kazandı. Kıbrıs davamız için hayırlı olsun. Zor zamanlarda sağduyulu kararlar alabilen Kıbrıs Türk halkının 1955’ten beri süregelen mücadeleci ruhuna güveniyoruz. Nitekim, seçimle ilgili yorumlar arasında, Kıbrıs Türk halkının, 2004 Annan Planından beri Rumlara uzatmaya devam ettiği zeytin dalını artık geri çektiği değerlendirmesi öne çıkıyor.
Gerçekten, Türk tarafının iyiniyetle 1968 yılından beri Rumlarla sürdürdüğü federasyon görüşmeleri, 2017’de Crans-Montana’da çökmüştü. Anlaşıldı ki, Rum tarafı, ileride bütün Kıbrıs’ı ele geçirmelerini sağlayacak bir anlaşma imzalanmadığı sürece, hiçbir uzlaşmaya evet demeyecek, görüşmeleri uzattıkça uzatacaktı.
Kıbrıs’ta federal bir çözüm neden olmuyor? Federalizm uzmanları, iki taraf arasında güçlü bir ortak çıkar, karşılıklı saygı ve güven, paylaşma kültürü bulunmadığı sürece federal bir düzenin kurulmasının hayli zor olduğunu savunuyor. Kıbrıs’ta da Rum tarafının Helenizm saplantısı, nüfus-ekonomik güç üstünlüğü, tanınmışlık avantajı üzerinden hakimiyet kurma çabaları, iki kesimliliği sulandırma girişimleri ve nihayet 1960 garanti sistemini ortadan kaldırarak Türk tarafını azınlık yapıp eritme arayışları, adım adım federal çözümün sonunu getirmiş oldu.
1968’den beri her öneriye hayır diyen Rumlar, Annan Planına hayır dedikleri halde Avrupa Birliği ilkelerine aykırı biçimde AB üyesi yapıldı. Böylece, Rumlar yetmiyormuş gibi, Türklerin karşısına bir de içinde Yunanistan’ın bulunduğu büyük ve güçlü bir ittifak çıkmış oldu. Son yıllarda Rum-Yunan ikilisinin Doğu Akdeniz’de izlediği yayılmacı siyaset de bunun tuzu biberi oldu. Kıbrıs Türklerinin Anavatan Türkiye dışında bir güvencesi kalmamıştı. Rumlar ise Türkleri federasyon masasında tutarak günlerini gün ediyordu. Irkçı söylemlerine devam ederek seçim günü dahi KKTC sınırlarına saldırarak olay çıkardılar.
Federasyonların dağıldığı, yeni yeni bağımsız devletlerin kurulduğu bugünün dünyasında Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devlet bugünkü gibi yaşamaya devam ederse ne olur? Müzakerelere gözcülük eden Birleşmiş Milletler (BM) buna ne der? BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, 28 Nisan 2004 tarihli raporunda, Rumların Türklerle eşit koşullarda/statüde yetki ve refah paylaşmak istemediğini vurgulamıştı. Yani BM gerçeği görmüştü.
Rumların bugünden yarına bağımsız bir Türk devletiyle yan yana yaşamayı kabul etmeleri tabiatıyla gerçekçi görünmüyor. O zaman sorun KKTC’nin Türkiye dışında, tanınmayan bir devlet olması mı? Bunu ileri sürenler, Türkiye’nin bölgenin güçlü devleti olduğunu unutuyor. Türkiye’nin tanımasının on ülkenin tanımasından daha anlamlı olduğu açıktır.
Doğaldır ki, iki devletli yola girildikten sonra KKTC’yi tanıyacak ülkeler çıkabilir. Ayrıca, örneğin Tayvan’ın zenginlik ve refah artışı yoluyla tanınma sorununun üstesinden geldiği, bu sayede daha uzun yıllar yaşayabileceği biliniyor. KKTC de Türkiye ile yakın bağları sayesinde benzer bir hedefi, refahı ve kalkınmayı neden yakalamasın? Kuzey’deki turizm ve eğitim sektörü şimdiden birçok “tanınmış ama yoksul” ülkenin ilerisinde.