Kurban Resmi

Orta Avrupa’da Akraba ve Dost Bir Ulus: Macarlar - 2


  • Oluşturulma Tarihi : 10.04.2021 08:36
  • Güncelleme Tarihi :
Orta Avrupa’da Akraba ve Dost Bir Ulus: Macarlar - 2 yazının resmi

Hazar Devleti’nin 300 yıllık ömrü, Doğu Roma İmparatorluğunun ve Rusların saldırıları sonucu 965 yılında tamamlanır, fakat Hazar unsuru bölgede yaşamaya devam eder. Buradan Doğu Avrupa’ya doğru göçler olur. Selçukluların 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nı kazanması Anadolu’nun kapısını Türklere açar. Bu arada Macarlar da Orta Avrupa’ya, bugünkü vatanlarına doğru göçe devam eder, 900 senesinde Hıristiyanlığı seçerler. Macarların vatanı ise Slav ve Germen denizinin ortasında kalmıştır. Bu durum Macar dış politikasını günümüze kadar etkileyen unsurların başında gelir. Ancak Macarlar ulusal bütünlüklerini ve kimliklerini korumayı başarırlar.

Arthur Köstler, kitabında Hazar Devleti’nde yaşayan Karayim Yahudilerine de yer veriyor: Karayimlik Haham literatürünü öğrenmeyi reddeden bir mezheptir. Hazar Devleti yıkıldıktan sonra bunların bir bölümü Rusya’da kalırken bir bölümü Polonya’ya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerine göç ederler. 1897 yılında Rusya’da yapılan ilk nüfus sayımında Karayimlerin yüzde 80’i, anadillerinin Türkçe (Hazar lehçesi) olduğunu söylemişlerdir. Doğu ve Orta Avrupa’ya göç edenlerin kullandığı dil ise Almancanın etkisine girmeye başlamıştır. Ancak Polonya’daki Hazar Yahudileri arasında Karayimler Almancaya karşı çıkan tek topluluktur.

Doğu Yahudilerinin eskiden konuştuğu Yidiş dili ise İbranice, Ortaçağ Almancası, Slav dilleri ve eski bazı dil ve lehçelerin garip bir karışımıydı. Günümüzde konuşulan Yidiş dilinde Almanca sözcüklerin bol olması ise, Avrupa’nın ortalarına göç edildiği sırada Alman etkisine girilmesine bağlanmaktadır. İngiltere’de 20 Nisan 2016 tarihinde Independent gazetesinde çıkan ilginç bir haber, bu dilin kaynağı konusunda Köstler’in tezini destekleyecek niteliktedir: Sheffield Üniversitesinden İsrail doğumlu Dr. Eran Elhaik, Yidiş dilinin kaynağının Almanya değil, Türkiye’nin kuzeydoğusundaki İskenaz ve Aşenaz köyleri olduğu, günümüzün Yahudi nüfusunun büyük çoğunluğunun Orta Doğu’dan değil, Köstler’in Kafkasya teorisine uygun olarak, eskiden Türklere ait topraklardan kaynaklandığı görüşünü ortaya atar.

Biz yine dostlarımız Macarlara dönelim. Bugün Macarların büyük çoğunluğu Katolik ve Protestan mezheplerine mensup Hıristiyanlardan oluşuyor. Hıristiyanların yanısıra, sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, Avrupa’da İngiltere’den sonra en büyük Yahudi toplumunun Macaristan’da yaşadığı söyleniyor. Yine Avrupa’nın en büyük, dünyanın ABD’den sonra ikinci büyük sinagogu Budapeşte’de bulunuyor. Macar Yahudilerinin birçoğunun soy isimlerinin Almanca olmasının yabancıların ilgisini çektiğini anımsıyorum. Hatta bir Macar siyasetçinin, Yahudi düşmanlığından çekindiği için dedesinin soyadını değiştirdiğini söylediği aklımda kalmış.

Kabul etmek gerekir ki Köstler de bir Macar Yahudisiydi. Bu açıdan, ileri sürdüğü tezlerin objektif olup olmadığı tartışılabilir. Köstler, aynı zamanda 1941’de yazdığı Gün Ortasında Karanlık kitabıyla Stalin zulmüne karşı çıkmış, eserleriyle bilimi ve özgürlüğü savunmaya çalışmıştı.

Macarlar şairlere, ressamlara, sanatçı ve yazarlara büyük değer veren bir halk. Budapeşte’de gezinirken birçok sokağa sanatçı isimlerinin verildiği, meydanlara ve bulvarlara ünlü sanatçıların heykellerinin konulduğu kolayca görülebilir. Köstler’in de Budapeşte’de büyükelçiliğimizin arkasındaki uzun caddede bir heykeli vardı. Kaldırımda bir bankın üzerine oturmuş gelen geçen hemşerilerine bakıyordu. Macarlar, sadece kendi sanatçılarına değil, ülkelerinde izler bırakan yabancılara da saygılarını göstermekte tereddüt etmemişler. Örneğin; Nazım Hikmet’i de, Budapeşte’de bir süre kaldığı Andraşi Oteli’nin kapısına astıkları bir mermer levha ile hatırlamışlar.

Macarları yakından tanımak isteyenler için çok daha geniş bir tarih turu yapmak mümkün. Köstler sadece bir örnek. Esasen bizim tarihimiz Macarlara ilgili sayısız bilgi ve belgelerle doludur. İstanbul’un fethinden Macar Topçu Orban’ı, 1526 Mohaç Meydan Muharebesini, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1566’da Zigetvar’da vefatını, ilk matbaayı kuran Macar asıllı İbrahim Müteferrika’yı, 1859 Macar bağımsızlık savaşından sonra Osmanlı’ya sığınan ve Kütahya’daki evi müze yapılan Layoş Koşut’u, Osmanlı ordusunda paşa olarak savaşan Macarları unutamayız.

Evet, Macarlar gerçekten Orta Avrupa’da yaşayan, hem akraba hem dost bir halk. Türk dünyası içinde hak ettikleri yeri almaya başlamaları da değerli bir gelişme.

Orta Avrupa’da Akraba ve Dost Bir Ulus: Macarlar - 2
Şakir Fakılı
Yazarımız Kim ?

Şakir Fakılı