Kadın yazar, çok yönlü düşüncenin ve duygu yoğunluğunun kalemidir. Erkekler çoğu zaman tek bir fikre, tek bir göreve odaklanırken; kadın, yaşamın her alanına uzanır. Deyim yerindeyse bir ahtapot gibi her kolu başka bir sorumluluğu taşır: Ev, iş, toplum, çocuklar, hayaller… Ve o karmaşanın içinde kendine küçücük bir yazma alanı ve zamanı açmak içinde mücadele verir.
Bu yüzden kadın kalemi farklıdır. Onun yazısında yalnızca kelimeler değil; yaşanmışlıklar, yükler, acılar, sevinçler ve hayaller vardır. Gerçekten kalemine güvenen kadının her satırı hem bireysel bir iç sesin hem de toplumsal bir varoluş mücadelesinin yansımasıdır.
Kadın yazar olmak, yalnızca edebiyat üretmek değil; hayatın bütün renklerini, bütün ağırlıklarını ve bütün duygularını kelimelere dönüştürmektir. O kalem hem içten gelen bir sevginin, hem de sessiz bir direnişin sesidir.
“Her satır, mücadele yoğunluğunun sessiz bir yankısıdır.”
Selam olsun yüreğiyle yazma tutkusundan vazgeçmeyen kadınlarımıza...
Kalemimiz hiç susmasın