Sayfa Yükleniyor...
Yazımızın ortalarında dedik, Sahte bir Uzaylı İstilası diye. Mesela bunu düşünelim. Onlara neden inanıyoruz? İnanıyoruz çünkü onlara ait bulgular var günümüzde. Görsel olarak birçok yapıta örnek vermek mümkün ama hadi onu bir tarafa bırakalım, bu konu ile ilgili günümüze ulaşan en dolu yapıtlar da Sümer tabletlerinde mevcut. Bildiğimiz üzere medeniyetin temeli denir Sümerliler için. Ve onların tabletlerine göre de galaktik varlıkların yani anunnakilerin varlığından söz edilir, detaylıca. Geri dönmek için söz verdikleri de bilinmektedir yazanlara göre. Bu nedenle de gerçek ile sahteyi ayırt etmemiz epey zor olacaktır bizim için. Derin araştırma yapmyanlarımız tablete hikaye döşenmiş zamanında da diyebilir tabii. Ama düşünelim; Biz bir galakside bulunan, bir gezegeni tanımlıyoruz. Bu da bizim Dünyamız, oysa evrende uzmanlara göre 100 milyar ile 200 milyar arasında Galaksi olduğu söylenmekte ve her galakside (örnek olarak bizim Samanyolu galaksimizi baz alıyorum çünkü diğer olasılıkları bilmiyoruz) Dünya ile aynı boylara yakın 17 milyar gezegen olduğu söylenmektedir. Samanyolu galaksisi dışında kalan bütün galaksileri bir tarafa bırakırsak bile 17 milyar gezegen kalıyor geriye (ki asıl olasılıklara göre bu sayı en küçük ihtimalle 100 milyar ile çarpmamız lazım). 17 milyar gezegen içinde sadece dünyada mı akıllı yaşam formu var sahiden? Bu olasılığa göre ya çok üstünüz ki 17 milyar gezegende tekiz ya da çok bilgisiziz ki 17 milyar gezegenden bi haberiz. Bu da gezegenimizi izleyebilecek daha karmaşık ve akıllı varlıkların olabilitesini destekliyor aslında. Tanrı bizi bu dünyada üstün kıldı evet doğru. Ama şimdi başka gezegenlerde de canlı formların var olabilirliğini konuşuyoruz. Ki bu düşünceyi destekleyen en büyük kanıt da Necm suresinin 49. ayeti; “Hiç kuşkusuz Şi’ra (Sirius) Yıldızı’nın Rabbi de o dur”. Neden başka yıldız değil de Sirius yıldızı, düşündük mü bunu hiç? Belki de Sümer tabletlerinde bizden üstün olan ırkın yani Anunnakilerin Sirius yıldızından geldiğini yazdığı içindir. Sümerliler yaklaşık milattan önce 4000 ile 2000 yıllarında yaşamış uygarlıktır. Doğal olarak Sümer tabletleri de bu döneme dayanır. Sirius kelimesi bu tabletlerde geçmektedir. Daha sonra ise Sirius adını kutsal kitabımız Kur’an’ın indirildiği yaklaşık 610-632 yıllarında görmekteyiz. İşte bir soru işareti daha!
Tanrı’nın ilk emri “oku”dur kutsal kitabımızda. Daha çok okumalıyız sahiden. Tanrı okuyanı sever, Tanrı bilmek isteyeni bunun için çabalayanı ve öğreneni sever. Öyle olmasını istemeseydi eğer, bizi neden irade sahibi olarak yaratsın ki? Biz kendimizi ne kadar tanıyoruz ki başka varlıkların yokluğundan bu kadar eminiz? Hep en güçlü olmayı savunduk biz. En güçlüysek eğer, Amerika neden Uzay Kuvvetleri Komutanlığı’nı kurdu geçtiğimiz aylarda? Hani en güçlü biziz ya bu korku neden sahiden? Sadece korku olarak da bakmamalıyız tabi ki. İlk başta da belirttiğimiz gibi bu konunun iki önemli nedeni vardı bu da bir sahte Uzaylı İstilası yaratmak böylece bir gerçek olasılığı istedikleri gibi sahte olasılığa dönüştürmek istemek.
Daha fazla konuyu dallandırıp budaklandırmayacağım ama umarım planlandığı gibi Korana virüsü ile 60 milyon insanımız hayatını kaybetmez. Ve Bill Gates bir an önce bu laboratuvar virüsünün aşısını piyasaya sürer. Tabi aşılara da ne kadar güvenebilirsek bu dünyada..