Hiç tanışamadığım Münir Ustama, Adile Naşite, Oya Aydoğana, Domdom Amcama ve Yeşilçam Sokağına yolu düşmüş herkese Birkaç gün önce usta sanatçı Münir Özkula veda etmiştik. Bu hafta onun şahsına ve filmlerine saygısızlık yapıp başka bir filmden söz açmam mümkün değildi. Aksi halde kalbim ağrırdı. Ve Neşeli Günler dedik. Bir kez daha o usta sanatçıları sevdiğimiz, bize aile kavramını tekrar tekrar pekiştiren o günler. Sirke ve limonu bizlere düşman eden günler. Neyse, turşu suyundan sebepler diyerek başlayalım.
YÜREĞİMİZDEN UÇABİLECEK GİBİ DEĞİL
Turşunun limonla mı yoksa sirkeyle mi daha iyi yapıldığı sorusunu hayatının bir döneminde sorgulamamış en azından milenyum öncesinde doğan bir kişiyle bile henüz tanışmadım. Bunda kuşkusuz her boşlukta defalarca Yeşilçam filmlerini döndürerek sunan televizyon kanallarının payı büyük ve bundan şikayet etmeyeceğim. Şimdilerde Hangimiz Sevmedik adlı dizi Neşeli Günler ve Bizim Aile gibi filmlerle aklımıza kazınan önemli isimlerin adlarını taşıyan karakterleri ve dönemin benzer hikaye çatısı ile tabii bugünün dizi senaryosu gerekliliklerini birleştirerek bizi o günlere götürmeye ve aynı sıcaklığı yakalamaya çalışır. Fakat tüm bunlar olmasa da Neşeli Günleri unutmak mümkün olabilir miydi zaten. Evet, belki şu an bu isim sizde tek bir film değil, birkaç filmi çağrıştırmış olabilir ve Neşeli Günler hangisiydi sorusu saniyesinde aklınıza düşmüş olabilir. Evet, Adile Naşit ve Münir Özkul dışında kimlerin oynadığı, Şener Şenin varlığı, varsa Vecihi mi yoksa Ziya mı olduğu gibi hikayenin ana hatları dahi birbirine girmiş olabilir. Fakat bu karmaşayı yaşayanlar için bile, ne olursa olsun bu ismin, beraberinde getirdiği melodilerin, kalbe düşüveren sıcaklığın yoğunluğu yadsınamaz. İster aklımıza gelen tüm o filmler ile istersek de tek başına ele alalım, Neşeli Günlerin hepimiz için yerinin bir başka olduğuna eminim. Sonuçta Kazım (Münir Özkul) ile Saadetin (Adile Naşit) sirke ve limon kavgası, çocukları bölüşüp yollarını ayırmaları ve yıllar sonra ne için kavga ettiklerini dahi hatırlayamayıp barışmaları; Ziyanın (Şener Şen) abartılı hikayeleri, iki taraflı oyunları, jilet ve nikah şekeri işleri, Nilgün (Ayşen Gruda) ile şakımaları ve elbette Kazımın Ziyaaa! yakarışları; ya da 6 kardeşin birbirlerine sarılışları ve ailelerini bir araya getirmek için girdikleri grev sahneleri ne akıllarımızdan ne de yüreklerimizden uçabilecek gibi değil.
EN NADİDE ÇİÇEKLERDEN
Belki zilyon kere izlenen Yeşilçam furyasının en nadide çiçeği gibidir izleyenler için Neşeli Günler. Her seferinde turşu suyunun en iyi nasıl yapıldığını dinlemek, Ziyanın palavralarına şahit olmak, annesinin Göster ama elletme tembihlerini dillendiren komşu kıza ve komşu teyzenin turşucu Kazım Efendiye doğru yol almasına gülmekten meyledilmektedir. Film, her noktasıyla 70ler dönemini izleyiciye aktarıyor. 1970lerin ikinci yarısından itibaren ekonomik kriz, terör olayları, can güvenliği sorunsalı gibi nedenlerden ötürü insanlar evde olmayı tercih etmeye başlamışlar ve böylelikle televizyonun etkisi artmıştır. Filmde de televizyonun dönemin insanları üzerindeki etkisi veriliyor zaten. Evlerde nadiren görülen televizyon kimi zaman ailenin buluşma noktası olurken, kimi zamanda günlük konuşmalarda sosyal etki yaratmakta. Ziyanın sallamalarındaki anlatımlar, Saadet Hanım ve çocuklarının Küçük Ev karşısındaki dayanılmaz duygusallığı televizyonun dönem insanı üzerindeki etkileri içerisinde gösterilebilir.
ATMA ZİYA!
Film, aile kurumu üzerine odaklanarak biraz da bu kurumu yüceltmeyi görev bilmiştir. Çünkü toplum olarak aile dramaları dikkat çekmiştir ve dönem itibariyle başarıyı sağlamıştır. 2010ları yaşadığımız dönem içerisinde de hala izlenilebilirliğini kaybetmeden etkisini devam ettirebilmiştir. Film, melodram özellikleri taşımanın yanı sıra güldürü ögeleri de barındırdığından dinamik bir anlatıma sahiptir. Yapım başlı başına bir fenomen olmuştur, ki kimi zaman birinin palavra sıktığı düşünüldüğünde Atma Ziya! şeklinde bir repliği dile dolayarak deyimleştirmiştir. Neşeli Günler aynı zamanda dönemin şartlarını da ele alıyor. Çocukların ailelerini birleştirmek için başvurdukları grev aslında dönem içerisinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olmuştur. Kısaca aile yaşamından çıkıp da sokaktaki hayata da pencerelerini açmış bir filmdir Neşeli Günler. Hiçbir özenti yapısı yoktur filmin, tam da bulunduğu toplumun içinden çıkmıştır. Aile yapısı bu bakımdan da uyumludur. Ne yüzünü batıya dönmüş ne de doğudadır. Tam ortasında, olması gerektiği yerdedir. Belki de senelerce izlemeye doyamayışımız, her izlendiğinde yaşattığı şevk bu yüzdendir. Ayrıca, toplumun genel yapısı gereği aile de orta halli bir aile olarak yalılardaki hayatlar gibi ne aşırı uçtur ne de ajitasyon yoğunluklu melankoliyle boy ölçüşür. Batı hayranlığı sadece amcanın palavralarında saklıdır.
İzleyiciler olarak senelerce canımızı dişimize takmışızdır. Turşu suyunun iyisinin neyden yapıldığının ve neden bir aileyi dağıttığına dair. Peki, neydi bizlere bir filmi seyrederken yaşatan? Belki de kardeş olmanın dayanılmaz keyfinin tadıdır damaklarda kalan. Bir pazar keyfi gibi doyulmaz bir mutluluk mu yoksa nane şekerinin ağızda bıraktığı son tat gibi mi? Hiç yaşamadığımız dönemlere duyduğumuz hasret mi yoksa nostalji merakı mı? İzlerken yaşanan sebepsiz mutluluk için sevdik sadece bu filmi diyerek belki de sıyrılırız işin içinden. Ve hatrın kalmasın bizde. En iyi turşu senin dediğin gibi olur Münir Usta.