12  EYLÜL VE KATİLLER


  • Oluşturulma Tarihi : 12.09.2015 06:51
  • Güncelleme Tarihi :
12  EYLÜL VE KATİLLER yazının resmi

 “bir şeyler oluyordu yaşadığım kentlerde,

bir şeyler hızla ve gürültülü bir akış içinde ağıt ve slogan ses­leriyle koşturuyordu.

ben de koşturuyordum. sevdiğimi söyleyemediğim roman kızı da gördü,

önce su sonra çiçek sattım koşturanlara.

arkamızda baloncular, arkasında zabıta ve polis, jandarma

soluk soluğa meydanlarda buluşurduk, bütün sevgililer or­daydı…

bir yerlere yetişme, geç kalmış telaşı içindeydi zaman

slogan atanlar bir gevreği paylaşıyordu, okul sonrası

ve ben severdim bu saklambaç oyunlarını sokaklara dağılır­ken

onlardan biri ben, idam edilmedim 18 yaşımdan küçük,

işkence görmedim annemin sorgulandığı odalarda,

babamın dört tekerlekli işporta arabasında kitaplarımı pazara götürdüm,

aşkın ne olduğunu öğrenmeden tanımsız acılar çekmeye başladım yoksuldum.

bana sarılan kadına acıdım evine götürdüm illegal aşktı ,keş­fettim saklandım.

 benim yaşımda yoldaşıma aşıktım, o bana…

hiçbir zaman söyleyemedik ellerimizin neden üşüdüğünü..

biz türkülerin ağıtların, sevdaların ve kavgaların

biraz kimse­siz sokakların sahibi olmakla övünürdük

geceyarısı afişlerin duvarında sev­diklerimize mesajımızı iletir keşfedilmeyi beklerdik

özgürce dokunamadık sevginin dudaklarına ihanet sa­yılırdı.

biz arada sırada ihanetin tadına baktık, güzeldi..

köyü bilmeden, yaşamadan, köyü ve/köylüleri savun­duk, köylü şaşkındı…

fabrikada işçiydik, tanıklığımız dillendi saatlere, yıllarca işsiz kaldık.

bir yerlerde bir yanlışlık vardı, yanlış biz değildik

aşk doğallığıydı hayatın ilk kıpırtılarda kardeştik şiirin im­gesel yönü

savaş…içimizde ve dışımızda mahallede, ülkede çoğalan fi­listin/dim/dik/

 

ne güzeldi aç kalmak ve paylaşmak katıksız sıcak ekmeği

ne güzeldi söylenmeyen aşkı taşımak

ne güzeldi afişlerin dibinde oturup bir sigarayı ve bir çayı paylaşmak

ne çirkindi o kırılan kalemler, ne gençti ölenler,

ne çok baskı ne çok faili belli ve meçhul

ne çok yaşamadık çocukluğumuzu hep gizlenerek seyrettik oyunları

ne çok soğuktu her mevsimde umutlarımız sarıldık

ne çok teslim olmadı hayat bizi saklayarak şeker kavano­zunda

hayatı sevdik ve sorguladık bakışlarımızı yıllar sonra” (*)

35 YIL ÖNCE…

Bugün  bu ülkenin kaderini değiştiren , geleceği olan kendi çocuklarını öldüren, işkenceden geçiren yurt dışına kaçmalarına neden olan, bütün sendikaları kapatan, demokratik kitle örgütlerini potansiyel suçlu ilan eden  faşist askeri darbenin  Otuz beşinci yılı.

12 Eylül askeri faşist darbe ;insan için bir ömrün yarısı, ancak toplumsal değişimde küçük bir tarih gibi gözüküyorsa da  bu toplumun  bütün kimyasını değiştirdi.

Geleceği inşa edecek olan bir kuşağı yok ettiler. Gelişmekte olan sol hareketin önünü kesmek için gerçekleştirilen;  Türk ve Nato Gladyosunun ABD destekli bu darbe ile bu ülkenin parçalanmasının da yolunu açtılar. 

Salt solcu, sağcı gençleri işkence tezgahından geçirmekle kalmadılar, her iki kesimin de idealist yurtsever gençlerini  beslememek adına astılar.Arkasından şimdi başımızda çorap ören yeşil dalganın mevcut  tohumlarını sulayıp geliştirdiler.dini eğitimi çoğaltarak  dikensiz yeşil  bahçeler oluşturup gül sektörünü  kutsadılar.

Bu darbe ile; aydınları, gençleri yok edilen bu ülkenin kaderi değişti. Kimyası bozuldu… Sıkıyönetime paralel uygulanan ekonomik paketlerle ve iktidarın her yolu mubah görmesi ile bütün etik değerler dejenere oldu. Politik geleneğin sıfırlandığı, kitabın suç ve okumanın cezalandırıldığı bir dönemin ve hayatın özendirildiği dönem bu ülkenin ortak paydasındaki çivileri de söktü.

Özellikle Diyarbakır, Metris, Sincan ve diğer işkence merkezlerinde Türk solcu gençlerine  ve  Kürt aydınlarına, gençlerine yapılan  tanımsız ve insanlık dışı işkencelerinden kurtulanların kaybedecek fazla bir şeyleri yoktu. Kendini ifade etmenin, demokratik ve insan hakları taleplerinin çiğnendiği ve özellikle yok sayıldığı bir dönemin canlı tanıkları ve bir organlarını  “Allah’ın Girmediği” duvarlarda bırakan insanların örgütlü mücadelesi veya mevcut örgüte girerek mücadelesini sürdürmesi PKK örgütünün güçlenmesini sağladı. 

12 Eylül generalleri ve binlerce gencin katilleri bilerek veya bilmeyerek bu ülkenin bölünmesine de zemin hazırlamış oldular. Kürt halkının kimliklerinden ötürü yaşadıkları işkenceler sonucunda keskinleşen haklı taleplerinin yerine getirilmesi için terör örgütünde birleşerek mücadelelerine başladılar. Veya faşist yönetime karşı mücadele veren bu terör örgütünde  güç birliğine  giderek intikam almayı ve ulusal özgürlük hareketlerine  zemin hazırlamayı  sağladılar.

İşte bu ülkenin geleceğini yakan , gençliğini öldüren, yetişmiş beyinlerin yurt dışına göçünü hızlandıran, azınlıklara kıran mevsimini yaşatan  faşist generaller bu ülkenin bölünmesine de zemin, alt yapı hazırlamış oldular.

12 Eylül öncesinde yaşanan  onlarca, yüzlerce  ölümlü olayları tertipleyerek darbelerine  zemin hazırlayan, parlamenter rejimi rafa kaldıran ve hazırladıkları yeni anayasa ile bu halkın, bu ülkenin kimyasını bozup bir ucubeye çeviren faşist generallerin  sözde demokrasinin  onarıldığı iddia edilen bir dönemde bile ; hesap vermeden ve  cellat olmanın kanlı elleriyle ve ailelerine bıraktıkları karanlık miraslarıyla bedel ödemeden gittiler.

Şimdi ne yaşıyorsak: iç savaş, gerici mukaddesatçıların iktidarı, okumayan ve sorgulamayan bir toplum, rüşvetle  her yolun açılması, etik değerlerin, geleneksel  değerlerimizin; paylaşım, dostluk, kardeşlik, yardımseverlik, sevgi, saygı, vefa, vicdan gibi toplumsal harcı oluşturan  değerlerin  yok edilmesini sağladıkları için  cicili bicili generalleri affetmiyorum.

Binlerce gencimizi işkenceden geçirerek bir kuşağı kırdıkları için, topluma gözdağı vermek adına,  astıkları için, bu ülkenin geleceğini emperyalist güçlerin emrine verdikleri için, gençlerin birbirini öldürürken perde arkasından aynı merkezden silahlandırdıkları için  affetmiyorum.

Bu cennet vatanı  açık hapishaneye, işkence haneye, ölüm kuyusuna çevirdikleri için, Kürt halkına yaptıkları zulümler nedeniyle,  terör örgütünü besledikleri için ;muhbirliği, alçalmayı, satılmayı, yalakalığı ,fuhuşu, susmayı ve biat kültürünü  bu kadim halkın ruhuna bir virüs gibi aşıladıkları için  affetmiyorum…  (*) Ü.Y.I. Aşk Vardı –şiir kitabından.

12  EYLÜL VE KATİLLER
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan