Sayfa Yükleniyor...
Tarihin ve bütün aşkların kadim kenti Mardin; bütün evleri, usta bir ressam tarafından, oymalı taş duvarları süt renginden kahveye doğru boyanırken, yağan kar gecenin içinde beyaz bir kontur oluşturuyordu. Üşüyen damların, duvarların üstüne konmuş bu beyazlığın kendine özgü sıcaklığı da vardı... Beyaz olan aydınlıktı... Beyaz olan temiz ve geleceğin güzel bir sayfasıydı.
Alsancakta yeni açılan Güncel Sanat A-Galerinin kapısını çalıp içeri girdim.. Sonra Tablolara.. Sonra ressamın ruhundan, beni çoğaltan renklere.. Bu bir imgesel öyküydü aslında..
Teknolojik gelişimler hayatımızın bütün algı boyutlarında müthiş değişiklikler yaparak ruhumuzu işgal etmeye devam ediyor. Siber-Bilişim çağda bütün kavramlar yeni ve farklı tanımlarla yerini almaya başladı bile.. Eskiden turizm derken; salt deniz, kum, güneş algılanırken ve herkes denizi kumu, güneşi olan ülkeleri hayal ederken şimdi insanoğlunun gelişen olanaklarıyla bunları her yerde yapılabileceğini gördü.. Artık, deniz olması gerekmiyor; yapay göletler, yapay derinlik ve simülasyon dalgalar, taşıma plaj kumu, solar cihazlar ve her mevsimde hem de bir yerlere taşınmadan deniz turizminin gerçekleştirilebileceği görüldü.. Yapay illüzyon görüntüler asla gerçeğin tadını sıcaklığını, keyfini vermiyorsa da artık bunların farkına varan da yok..
Yıl 1997.. İzmirde serseri mayın dolaşıyorum. Sürgüne gönderilmiş bir memur olarak haksızlığa uğramanın ve devlet dediğimiz faşist sisteme karşı zayıf-cılız direnmenin; haklı ama zayıf olmanın yılları Gazetelerde boy boy hırsızların aile fotoğrafları arasında Yeni Asır gazetesinde Şevket Bilgin Köşe Yazarlığı Yarışması var..
Yolun sonuna ulaşanın yeni yola ihtiyacı vardır..
Kardeşlik, aynı kaderi paylaşmanın bilincidir.
Bir sessiz gözlemci yaşamın, üst üste birikmiş gözler. Yine gün batıyor, yine penceresiz dört duvarın arkasında yığıldı umut. Bir kucak dağ havası soluyor buz odaları... Oysa, solgun gün batışının martı kanatlarına yüklenişidir bu saatlerde rüzgar. Utangaç aydınlığın süzülüşü dağları aşıp da körfezde, inceden bir kızıllık dökülür mısra mısra şiir ilkyazın ılık esintisine yüklenmiş aydınlık.
Affet beni Şeyhmus.. Affet beni kardeşim..
Gün böyle başlar ansızın rüzgar renginde çığlık söyler sabaha
Smyrna, kaderini değiştirecek, geçmişin o renkli günlerine götürecek beyaz atlı kahramanını beklemekten bıktı. Pagos tepesine doğru yükselen binlerce aracın bıraktığı hava kirliliğini taşıyan bulutlar birbirine yaslanıp kentin üstünden geçtikçe, yorgun sokaklardan geçen seyyar satıcı sütçülerin de ayak izleri azaldı.
Yıllardır açlıkla mücadele eden, içmek için suyu, yemek için ekmeği, savaşmak için hiçbir silah gücü olmayan, yorgun, yoksul ve zayıf düşmüş olan insanlara uçaklarla bomba yağdırmak, uzaktan kumanda füzelerle, toplarla saldırmak ,arkasından çelik yelekli, miğferli ve son sistem kameralı, termal silahlarla hiçbir savunma gücü olmayan insanlara saldırmak ve öldürmek güç değil, tam tersi aşağılık duygusu içinde güçsüzlüğün ifadesidir.
Her mevsimin kendine ait kitabesinde, kimliğini hep durgun suların tarih aynasında saklayan ve oynayan çocuklar vardır. Bu, ayrıca coğrafyanın anlatamadığı Turabdin kokusudur.
Ah yüreğimin az gelişmiş bölgesi sen Müslümansın
100 yıl önce bu coğrafya da çizilen sınırlar asla rastlantı değildi. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere emperyal güçler leşlerini toplayıp bu coğrafyadan ayrılırken yıllar sonra kullanılmak üzere çizdikleri haritanın bugünkü fotoğrafını görüyorlardı. Akraba toplulukların arasına çekilen sınırlar, binlerce insanın ölümüne neden olan mayınlar, ilerde kullanılmak üzere dağıtılan aşiretler, etnik kökenler hep bilinçli, planlı ve art niyetli projelerin ilk adımıydı. Osmanlıyı parçalayarak intikam alan Batılı barbarların öfkesi geçmemiş,100 yıl sonra birbirine kırdırtmak üzere coğrafyanın mozaik yapısını şekillendirmişlerdi.