Sayfa Yükleniyor...
Tarih; yaşanılanların ayak izlerini geleceğe taşıyan bir tanık olmanın ötesinde, betimlediği sürecin de ayrıca mezarıdır. Bu nedenle mezarların simgesel ve ruhsal derinliğin masallarına geçiş için, kahramanlıklar veya korkaklar ve katillerin unutulmamasını sağlayan hayatın imgesel kapısıdır.
Yaşanılan her şey tarihin belleğinde yer almaz. Gelip geçen fırtınalar içinde dönemsel iktidarlar olabileceği gibi yalnızca kendini kuşatan aşklar da vardır. Milyonlarca insan arasında; tarihin soylu sayfasında yer almak herkesin isteklerine göre de şekillenmez. Yaptıkları ve hayata kattıkları ile orantılıdır.
Yaşayan herkes bir gün ölecek. Aşklar da tarihe gömülür Cinayetler de
Aşk Annenin çocuğuna duyduğudur aslında kendinden bir parça veya belki de kendinden yaratırken özel olarak kattığı ortak bir duyum algısının yine özel frekansta buluştuğu özel bir kanalın, duygunun anahtarını sonsuza kadar taşıdığı içindir. Bu nedenle hiçbir aşk, annenin yavrusu ile kurduğu bağı, aşamaz. Bakışırken bile saatlerce konuşma ile anlatılamayacak öykülerin; kısacık bir bakış ile birbirine aktarılmasıdır... Taparcasına sıcaklığına ve birbirine bakışırken bile birbirine secde eden ruhların anlattığı ırmakların taşarak bedeni sarmasıdır.
İşte böyle bir aşkın katilleri de vardır.
Ve tarih boyunca lanetlenecek ruhları ile kendi mezarları içinde sığmayacak kadar suçları olan insanlar Muktedirler de vardır.
Anneler günü Müthiş buluşmaların veya hüzünlenmenin derinliğini taşıyan dünya. Sıcak ve soğuk Donduran ve yakıp kül eden duyguların barındığı ocak, yürek, yangın ve kül sayfasından tarihe yolculuk yaparken susulan ve sustukça çığlığa dönüşen zaman.
Annem Anneler Cumartesi anneleri
Çocukları ellerinden alınan, çalınan, parçalanan, yok edilen, fotoğrafı bile bırakılmayan; toprağı veya mezarı bile olmayan çocuklarını arayan anneler Yangın yeri Deprem sonrası Ölüm saatleri Hayatın ve bütün renklerin anlamsızlaştığı hayatın bir türlü akmayan sesi.
Derinlerden, zemin katlardan, bodrum katların küf duvarları, çiftlikler, Tanrının ve peygamberlerin uğramadığı ve unuttuğu karanlığın içindeki sesler, toplu çığlıklar Onlarca, yüzlerce, binlerce can, çocuk, genç, kardeş, abi, baba ve kanlı gözyaşlarıyla ana, Aşk
Evet, binlerce aşk. Koparılıp yok edildiler.
Kayıp çocuklar Kayıp çocuklarını arayan anneler Açlığını unutmuş, gözleri çukurda sıkışıp kalmış elleri bir deri bir kemik anneler Çıplak, çırılçıplak bir tarihin gözleri önünde çığlığına yangın eklenen anneler
12 Eylül anneleri Kayıp binlerce çocuğun umudunu yüreklerinde ve çığlıklarında yangın. Sonsuz ateş olarak taşıyan anneler
Artık vaz geçtiler, yaşamın ılık akıntısındaki bakışları görmekten. Umut beslemekten, vaz geçtiler. Çünkü ölüydü artık o çocuklar. Çünkü öldürüldü onların bir parçası... Çünkü yangın sonrası hep kül oldular ve kül taşıyorlar sıcak bir magmanın yüreğinden.
Cumartesi anneleri, ceylanları yok edilen anneler, annelerimiz, hiç gelmeyen, gelmeyecek olan, bir parçalarını beklediler Ses, ayak seslerini sabaha kadar çalınan her kapıdan, pencereden geçen her gölgeden, denize düşmüş her ölüden işaret bekleyerek.
Anneler günü Çocuklarına aşkla sarılma günü
Koşturdu çocuklar, sokakları boydan boya Çığlık çığlığa geçti baloncular peşlerinden, balonlara koştu elleri, rengarenk umutlara sarılarak uçtular gökyüzüne doğan her günün aydınlığını çoğalttılar. Uykusuzluğun kanadı oldular. Günler, geceler, aylar, yıllar ve zaman kendi ırmağında akıp dururken.
Ve aynı günlerde, bütün o çocukları toplayan; bütün o çocukların gözlerinden ve umutlarından, bütün o çocukların konuştuğu dillerden, bütün o çocukların gözlerindeki aşktan, umutlarından doğan şiirlerden, dağlardan, yaylalardan, fabrikalardan, meydanlardan ve kardeşlikten korkan adam öldü.
Yeryüzü tanrısı, zavallı ve korkak ve korktuğu için çocukları asan, kesen ve öldüren ve gece uykularında bu çocukların marşlarını duyduğu için uykusu kaçan zavallı ve pislik bir generalin, okyanus ötesi, rütbelerini bir yerine tıkayarak gömdüler, tarihin pis ve iğrenç sayfalarına.
Muktedir ve katiller de ölür bir gün
Ve öldüler ve daha da ölecekler. Kendi korkularına sarılarak, öldürdükleri binlerce gencin ellerini ve umutlarını ve çığlıklarını unutamadan, kıvranarak bir sürüngen gibi saklanarak karanlık toprağın, nemli ve yangın cehenneminde küle dönüşerek.
Annem Annelerim... Cumartesi annelerim
Rahat uyuyun, yüreğinizin yarısını taşıdığınız o yiğitlerin fotoğrafları yanında. Rahat uyuyun doğum sonrasında kokusunu ilk defa soluduğunuz o kahramanların yanında. Suçsuz ve yalnızca sevgili oldukları hayatın derinliğinde huzur içinde, çiçeğe, güle, karanfile ve hüzünle ters laleye dönüşecekler hayatımızın renklerini bize taşıyarak.
Anneler günü... Aşkların en güzel sayfası
Katiller de ölür Korku ve iğrenç bakışlarıyla
Ve aşk kazanacak... İnananlar, umut besleyenler, kayıp çocuklarımızın yaktığı meşalelerle, umutlarımızın kardeş renkleriyle direnenler ve bedel ödeyenler Anneler...