2

ÇANAKKALE  RUHU  VE  BARIŞ


  • Oluşturulma Tarihi : 29.08.2015 06:54
  • Güncelleme Tarihi :

Bu yıl Çanakkale zaferinin 100. Yılını kutladık. Aslında bize bu vatanı kanları ve açlıkları pahasına armağan eden yoksul Anadolu halkının direnişçilerini ve dedelerimizin ruhunu andık...

Dile kolay, yüzyıl… Yoksul, silahsız, aç, çıplak ve onurundan başka kaybedecek hiç bir şeyi kalmamış olan bir halkın; yüzyılın en güçlü ve donanımlı ordusunu denizin dibine göndererek yeryüzü bağımsızlık hareketlerine ilham kaynağı olan bir zaferin yıl dönümü…

Bağımsızlığın harcını karan yoksul ama inançlı bir halkın en kötü koşullarda bile bir araya geldiğinde, omuz omuza yürüdüğünde neleri başarabileceğinin bütün dünya halklarına örnek olacak şekilde anlatıldığı uzun soluklu ve hüzünlü bir destan…

Yeni bir tarih ve yeni bir çağ olarak bütün dünyanın mazlum halklarına direnişin bayrağını armağan eden bu zaferin yıldönümünde Çanakkale’de şehitlerin üstünü örten ince bir toprak parçasının rüzgarla güle dönüşmesinin derin anlamını ve ruhunu taşıyarak boğazın hüzünlü, sessiz akışını seyrediyorum. Geçen bütün gemilerin peş peşe  çalan kampanalarıyla şehitlerin birbiriyle kenetlenmiş ve halaya durmuş umutlarını martıların ak kanatlarıyla el sallayarak dağıtan zaman diliminde olmanın hüznüyle hayatın ve Çanakkale’nin  anılarına yerleşiyorum..

“İngiliz tarihini dünya tarihi bilirdik.” ”Çanakkale de yenilinceye kadar biz İngilizleri yenilmez ve ölümsüz sanırdık” diyen Asyalı birçok mazlum halkın ve sömürgelerin bağımsızlık fitilini ateşleyen yine Çanakkale’nin kendine münhasır bu zaferi olmuştur. Emperyal güçlerin en modern silahlarıyla donattıkları ve batmaz dedikleri gemileriyle boğazın derinliklerine gece kondu kurması, gece yarıları cepheden kaçarak geri çekilmeleri kapitalist Avrupalıların yeryüzündeki sömürgelerini kaybetmenin başlangıcı olmuştur.

Birleşmiş haçlı ordularının denize gömüldüğü ve devşirme ordularıyla tatile gider gibi geldikleri bu coğrafyada; tüfeği, mermisi ve ayağında çarık bile olmadan deve dikenlerini çiğneyerek koşturan Mehmetçiklerin, ekmeğe, anneye, sevgiliye doymadan ölüme türküler söyleyerek gitmesi, beklemedikleri bir sonucu doğurdu. Anadolu halkının direnci; kınalı kuzucukların yarışırcasına ölüme koşmaları bütün planlarını bozmuştu..

İşte bu destandır, emperyal güçlerin rüyalarını kabusa çeviren…

Bu halktır, Avrupa’nın göbeğine kadar insani vasıflarıyla adaleti ve uygarlığını taşıyan.

Bu halktır, küstah ve şımarık ve çıkarlarını bütün değerlerinin üstünde tutan ırkçı yobaz Avrupa sömürge zihniyetine dur diyen…

Bu halktır, sömürgecileri mızıkalarıyla bando takımıyla dev savaş gemisinin güvertesinde vals yaparken, tankları ve toplarıyla denizin dibine yollayan…

Bu zafer aslında dünya mazlum halkların zaferidir.

Zayıf ama haklının, aç ama onurlu yaşayanların... Bağımsızlığı için, dini için ve değerleri için gözünü kırpmadan ölen yoksul halkların zaferidir...

Zavallı emperyal güçler... Zavallı Avrupa…

Tarihsel haçlı yaraları olan atalarının kemikleri arasından sızan intikam duygusu içinde erkekçe savaşmaktan yoksun; kendi savaşını bir başkasına yaptıracak kadar zavallı ve korkak. Yalnızca teknolojileri ve yalnızca asalak…

Sömürge ülkelerden topladıkları zavallı gençleri, hiç ilgisi olmayan coğrafyalara taşıyan, savaştıran ve öldüren Avrupalı beyazların kapitalizmin tanrıları bu savaşta o yoksul köylü askerleriyle öldüler. Yabancı lejyonerler, Hindistan’dan toplanan Gurkhalar, Sikhler, doğulu Yahudi ve Rumlar’dan oluşan amele taburları, Kuzey Afrikalı, Cezayirli piyadeler -Zuaveler, Anadolu’dan göç etmiş ve adalı olan Rumlar, Filistin’den göç etmiş olan Yahudi gönüllüler… Hintliler, Sikh, Pathan, Jat, Gurkha, Bahici, Madrassi, Rawalpindi, Napal gibi değişik etnik kökenlerden bir araya getirilmiş Gurkhalar, İngiliz sömürgesi Avustralya’dan Anzaklar, yeni Zelandalılar ve Fransız sömürgesi Senegal’den zavallı köle askerler, lejyonerler…

Nereye gittiğini, kiminle savaştığını bilmeden ölen zavallı piyonlar...

Cephede, ezan okunduğunu ve savaşa ara verip Mehmetçiklerin namaz kıldığını gören Senegalli Müslümanlar, Fransızlara başkaldırıp, sonradan Müslüman olduklarını öğrendikleri Türklere karşı savaşmak istemediklerini söyleyince toplu halde gemi ile ülkelerine dönmek isterler. Medeni Fransızlar itiraz etmeden hazırladıkları gemiye bindirdikleri Senegalli Müslümanları yol boyu gizlice öldürüp denize atarlar. Senegal’e vardıklarında karaya çıkacak, ailesine koşacak kimse kalmamıştır.

İşte bu nedenle yüzyıllardır yaralarını kaşıyan emperyal güçler, zalim ve küstah beyazlar en son Çanakkale’de yiyecek ekmeği olmayan, çarığı olmayan, silahı olmayan Anadolu halkına karşı yenilgisini unutmamıştır. Unutmak bir yana, bunca azametlerine rağmen bu yenilgiyi hazmedememişlerdir…

Yalnızca bu mu? Hayır… Bu tarihsel mağlubiyetten sonra dünyada birçok ülke sömürgelerini kaybetmişlerdir. Anadolu’nun bu müthiş zaferi, bütün mazlum halkların bağımsızlık hareketini, direnişini başlatmıştır. Bu nedenle yarası büyüktür, emperyal ülkelerin. Bu nedenle böl parçala senaryolarını yıllardır sahneliyorlar bu topraklarda… Bu nedenle insan hakları maskelerinden kan sızmaktadır… Bu nedenle hep yenilecekleridir.

Yağmur…

Yüzyıldır şehit analarının gözyaşlarını saklayan bulutların buluşmasında kaldı zaman..

Özlemlerin diğer adını, şehitlerin son çığlığını haykıran martıların beyazlığına sarılıyordu su. Bağımsızlık uğruna ölmek, yoksul Anadolu halkının çocuklarına miras olarak bıraktığı son oyunuydu hayatın. Karada deniz, havada yağmur ve bulutlar…

 

ÇANAKKALE  RUHU  VE  BARIŞ
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan